Bazı müzisyenlerin yazdığı şarkıları evde koltuğunuza oturup tek başınıza dinleyemezsiniz. Onların şarkıları daha çok canlı icra edilmek, dinlemek için yaratılmıştır.
Bedük, yeteneklerini bu doğrultuda kullanan bir müzisyen. Profesyonel olarak bu işe atıldığından bu yana, şarkılarının canlı versiyonları her zaman daha yakalayıcı oldu. Bu açıdan aslında Bedük'ün şarkılarının çift karakterli olduğu söylenebilir.
Evde dinlediğinizde davetsiz bir misafirle karşılaşmış gibi hissettirirlerken, dışarıdaysa renkli dünyalarıyla göz kamaştırıyorlar. Sözü dolandırmadan açıkça söyleyeyim: Bedük'ün hiçbir albümünü -mesleki gerekliklikler dışında- evimde oturup dinlemedim. Aşırıya kaçan yönleriyle -benim için- biraz fazla şatafatlı ve yorucu geldiler. Ama eğer aynı şarkıları canlı olarak dinlerseniz, Bedük'ün Türkiye'de dans müziğini en iyi icra edenlerden biri olduğu gerçeğine, hiçbir tereddüde düşmeden ikna oluyorsunuz.
Onu en son geçtiğimiz yaz Babylon Aya Yorgi'de, Soundgarden Festivali'nde izlemiştim.
Orada da bu olumlu düşüncelerimi pekiştirecek bir performans sergilemişti.
ENERJİSİ SALGIN GİBİ
Bir kere birlikte çalıştığı müzisyenler işine aşırı derecede hakimler. Bedük'ün kendisiyse, sahneyi büyük bir özgüvenle doldurabilen, aşırı enerjik bir karaktere sahip. Bu enerji onu izleyenlerin tamamına da havayla yayılan bir salgın gibi hızla bulaşıyor. Konserleri bu yüzden aşırı eğlenceli, en soğuk seyircilerin bile buzunu çözebilecek nitelikte birer dans ayinine dönüşüyor.
Yeni albümü
Overload'da da Bedük dans odaklı çizgisini bozmuyor. Bu, Bedük'ün aslında hala genç denebilecek bir yaşa, 30'una yaklaşırken yayınladığı altıncı albümü. Öncekilerde olduğu gibi
Overload da İngilizce şarkılardan oluşuyor.
Ki Bedük, Türkiye'de Batı kopyası gibi tınlamayan bir İngilizce albüm yapılabileceğinin canlı kanıtı aslında. Geçmişteki albümlerinden farklı olarak
Overload'da rock melodilerine biraz daha fazla yer vermiş Bedük. The Subways'in Rock'n Roll Queen ve Eagles of Death Metal'in
I Only Want You şarkılarına yaptığı, albümde yer alan cover'lar bunun bir göstergesi. Bu iki alternatif rock grubunun şarkılarını Bedük elbette elektronik motiflerle süsleyip yumuşatmış.
Geri kalan şarkıların tamamı ise kendisine ait. Yer yer son yılların favori akımı dubstep'e doğru kaymaya çalışsa da, Bedük aslında daha geleneksel tonlarda geziniyor. Tam da bu yüzden albümün -bazı noktalarda- hafif bir kısır döngüye girdiğini hissediyorsunuz.
Hani tabiri caizse albüm size sürekli "Kalk oyna, oturmaya mı geldik," diye baskı yapıyor. Siz tam "Yahu ayıp mı oluyor acaba?" dediğinizde daha sakin şarkılar da karşınıza çıkmıyor değil.
Keşke birkaç benzeri daha olsaydı dediğiniz
Get Down bunlardan biri. Sadede geleyim,
Overload dans ederek dinlenmesi gereken bir albüm. Aksi takdirde hoşunuza gitmez. İçindeki şarkıların ve Bedük'ün keyfine daha çok canlı dinlerken varılıyor. Albümü dinleyin, ama kararınızı mutlaka Bedük'ün bir konserini izledikten sonra verin...