Milano, dünya moda haftaları arasında, ışıktan en yoksun olanıdır. Şehir, diğer Avrupa kentlerindeki gibi şıklığı, tarihi dokuyu yansıtamaz. Milano'da yaşayanlar, ağaçsız sokakların etkisiyle karanlık, depresif bir yaşam tarzını, bununla birlikte gelen siyah ağırlıklı giyim kodlarını benimser, hatta İtalyanlar'ın Akdenizli cana yakınlığını yansıtmazlar.
Bu genellemeleri, şehre nadir gelen güneş, yani Tasarım Haftası bozuyor.
Dünyanın önde gelen markaları kadar, mimar, endüstriyel tasarımcı, küratör ve sanatçılarının da geldiği, şehri dev bir sergi ve parti mekanına dönüştüren bu haftada, iki yıldır bir Türk kurumu da 4 bin yıllık değerli taşını tanıtıyor. Bu yıl, Türkiye ve dünyadan seçilen altı tasarımcıyla mimar, Superstudio Piu Sanat Bahçesi adlı 900 metrekarelik alanda yaptıkları mermerli enstalasyonlar ile Milano ile ışığın ilişkisini yeniden yorumladı.
Organizasyon alanına gelenleri, serginin küratörlüğünü üstlenen İstanbullu Demirden Design ekibinin, mermerden hazırladıkları iki dev masa karşıladı.
Ağırlığı tonlarla ölçülebilen ama materyali nedeniyle zarafetinden zerre ödün vermeyen masalara, mermerin damarlarıyla uyumlu florosan sarı ışıklar eklenmişti. Hem ziyaretçilerin içkilerini koydukları masa görevi gören hem de oturma alanı olarak kullanılan bu dev bloklar, hazırlandıkları materyalin hayata uyumlu dokuları sebebiyle tek çizik almadı.
Sergideki işler arasında en etkileyici olanı, mermerden yapılan denizdi.
Fransız mimar Mathieu Lehanneur, Akışkan Mermer adını verdiği ve taştan bir denizde yürüyormuş hissi uyandıran enstalasyon için "Deniz hissini yakalamak için koyu lacivert bir taş aradık, ama ışığı daha iyi yansıtması için sık damarlı siyah mermerde karar kıldık," dedi. Türkiye'ye hiç gelmeyen mimara, işinin, üzerindeki sert dalgalar ve karanlık sebebiyle Karadeniz'i hatırlattığını söylediğimizde, mimar için de taşlar yerine oturdu.
BURSA HAMAMINI MİLANO'YA TAŞIDILAR
Sergide, Karadeniz'in yanında, mermer aracılığıyla geleneksel Türk kültürünü kavramsallıktan uzak, açık seçik yansıtan 'hamam' vardı. Dice Kayek adıyla tanınan Türk tasarımcılar Ayşe ve Ece Ege kardeşlerin hazırladıkları yapı, ışık hüzmesi anlamına gelen Nebula adını taşıyordu. Bursalı kardeşlerin 4 bin yıldır topraklarımızda olan bu doğal taş aracılığıyla köklerine dönme isteğiyle ortaya çıkan Nebula'nın mermer duvarları, hamam kültürünün parçası olan arınma sırasında güneşin hareketiyle ilerliyor, taşın ışık geçirmezliğine meydan okuyordu.
Sergide, ışık, insan ve taşın birlikteliğini vurgulayan çalışma, Fransız sanatçı Arik Levy'nin Mermere Dönüşmek adlı işiydi. Türk mimarlar Alişan Çırakoğlu ile Melkan ve Murat Tabanlıoğlu, mermerin duvardaki yerleştirilmesi üzerine kurgular yapmıştı. Tabanlıoğlu Mimarlık, Muğla mermerinden düz bir mekan hazırlamış, Çırakoğlu ise farklı boylardaki 500 mermer parçasını duvara dik olarak yapıştırmıştı. İtalyan endüstriyel tasarımcı çift Doriana ve Massimiliano Fuksas'ın sahibi olduğu Studio Fuksas, hazırladıkları mermer çokgenler ile görsel zenginlik kadar, mikrofonksiyonelliğe dikkat çekti. Milano'da yenilikçi tasarıma doymuş ziyaretçilerden alkış alan, İstanbul Maden İhracatçıları Derneği'nin (İMİB) atılımıyla gerçekleştirilen 'Bathing in Light' (Işıkla Yıkanmak) sergisi, mermerin, taştan fazlası olabildiğini görmek isteyenler için, Milano Tasarım Haftası'nın ardından İstanbul'da da sergilenecek.