Neden
sadece podyumda yürüyen modellere ya da dergilerin içine sıkışan reklam kampanyalarına bakmakla kalalım? Hayatın dijital dünya üzerinden döndüğünü ve artık hareketsiz, durağan olanın pek az kişiye ulaştığını düşünürsek fotoğrafların bize yetmediği açık seçik ortaya çıkar. Bunu biz söylemiyoruz, kreatif hayatın parçası olmakla sorumlu tasarımcılar da uzunca bir zamandır bunun farkında. İşte bu yüzden artık her sezon üretilen koleksiyonlara, yeni piyasaya çıkan parfümlere, müşteriyle ilişki kurması istenen her ürüne bir de kısa film çekiliyor. Bunu reklam filmi olarak da adlandırabiliriz ama moda filmlerinin hikayelerinin modadan daha derine inmesi ve artık bu filmlere özel festivallerin yapılması, bunları birer sanat filmi haline getirdi. Benim moda filmleriyle tanışmam, sekiz sene önce Kate Moss'un Agent Provocateur markası için hazırladığı ve dört hafta boyunca birer bölüm yayınlanan diziyle oldu. Bugün aynı markanın yeni koleksiyonu, Penelope Cruz'un yazıp yönettiği ve bir bebek sahibi olduğu kocası Javier Bardem'i oynattığı seksi film ile tanıtılıyor.
YENİ BİR SANAT MECRASI
Bu dev isimlere gelene kadar geçen zamanda, Karl Lagerfeld'in yönetmenlik denemelerinden Victoria Beckham'ın salıncakta sallanan kızlarına kadar her marka ve tasarımcı bu işe el attı. Zaman zaman Alber Elbaz gibi markayı temsil eden kreatif danışmanlar tarafından çekilen filmler, bazen de fotoğrafçılara ya da gerçek yönetmenlere emanet edildi. Filmlerde süper modeller kadar Hollywood ünlüleri de rol aldı. Bu sene, Paris Moda Haftası'nın ardınan Palais de Tokyo'da ikincisi yapılan Moda Filmleri Festivali ile bu işin bir sanat mecrası olarak anılmasının yolu açıldı. Festivalin yaratıcısı ASVOF adlı blogun da sahibi olan eleştirmen Diane Pernet, Interview degisine verdiği röportajda, "Tasarımcılar, defilelerle 200 kişiye ulaşırken, videolarla bir günde 6 bin kişiye ulaşıyorlar. Modanın yeni iletişim şekli videolar," diyor.