BANA HEP KADINLAR TEKLİFLE GELDİ
- Bu soruyu soran kadınları çağırmadığınızı tahmin ediyorum.
- Çağırmayacağım diye bir iddiam da yok. Olursa olur. Ama benim tarafımdan öyle bir teklif hiçbir kadına gitmedi, onu söyleyeyim. Bana hep kadınlar teklifle geldi. Mesela bir kere bana 'Haydi evlenelim' dendi, onda da evlendim.
- Bu durumda üç kere mi âşık oldunuz?
- Çok âşık oldum, ama bana cevap veren üç kişiydi. Birini çekici bulmam önemli değil, onun da beni çekici bulması lazım. Biri beni iki saat vakit geçirmek için çekici bulabilir. O zaman aklımızda başka bir şey olmadan o vakti geçiririz.
- Daha çok seviliyor olmak istemez miydiniz?
- Sevilmeyi kim istemez? Ama ben hayatımdan memnunum 'Beni böyle kabul eden varsa, buyursun gelsin' dedim hep.
- Şimdi bir kadın çıksa 'Hıncal bu senin çocuğun' dese sevinir misiniz?
- Diyebilecekleri biliyorum, gerisi yalan söyler.
1958'DEN BERİ AYNIYIM
- Zaman içinde tarzınız değişime uğradı mı?
- 1958'den beri aynıyım.
- Ama trendleri yakalıyorsunuz değil mi?
- Geç yakalıyorum. Mesela İspanyol paça pantolonları ve favorileri gördüğümde iğrenç diye düşündüm. Geçenlerde eski bir fotoğrafımı buldum, ben de giymişim. Bu bana şunu öğretti 'Hayatta yapmam' demeyeceksin.
- Sizin için renk uyumu önemli mi?
- Evet ona bakarım. Bugün her şeyim yeşil.
- Türk futbol dünyasının giyimine etkiniz nedir?
- İnsanlar birbirlerinden etkileniyor. Türk futbolu benden mi etkilendi, onu bilemem.
TÜRK ERKEĞİNE ÇOK FAYDAM OLDU
- İyi giyinmek için ne yapıyorsunuz?
- Benim çok iyi bir gömlekçim var. Ben giderim sadece kumaşı seçerim. Yakaları ona bırakırım, o dönemde ne varsa ona göre hazırlar. Ama manşet yasaktır, çünkü rahat değil. Smokin gömleklerim bile mutlaka düğmelidir.
- Hep terziyle mi çalışıyorsunuz?
- Pantolonlarımı da yaptırıyorum. En büyük lüksüm terzimin olması. Çocukken hazır giyim diye bir şey yoktu. Bütün kıyafetleri mahallenin terzisine diktirirdik. Sonra konfeksiyon gelince hızla ona daldık. En sonunda anladık ki asıl güzel olan şey kendi zevkine göre terziye diktirmek. Biz anladık, anlamasına da artık terziler de pahalanmıştı. Bugün pantolonunu, gömleğini terziye diktirmek için iyi para kazanman lazım.
- Terzi dışında nerelerden giyinirsiniz?
- Vakko'ya giderim. Bir de Abdullah Kiğılı mağazalarından alıyorum. Çünkü ben açtırdım mağazaları. Ama Kiğılı tahminimden daha güzel işler yapıyor. İlk Abdullah Kiğılı mağazasını İstinye Park'ta açtırdım. Şimdi bu mağaza Şangay'da da var.
- Kiğılı'nın güçlü yönü büyük beden üretmesi...
- Onda da benim rolüm büyük. Bir gün Abdullah'ın üzerinde başka marka bir şey gördüm. 'Sen Türkiye'nin büyük erkek markalarından birisin, senin üzerinde başka marka bir şey olduğunu görsem, bir daha senden almam' dedim, böylece onu büyük beden üretmeye de ikna ettim. Bu anlamda Türk erkeğine çok faydam olmuştur.
FULAR TAKMAM, ÇÜNKÜ BANA NURİ ALÇO'YU HATIRLATIYOR
- Giyiminize bu kadar özen göstermenizin sebebi nedir?
- Lise zamanında kıyafet kuralları vardı, kravat takacaksın, ceket giyeceksin. O dönemde 'Lise bitince bir daha kravat takmayacağım' dedim. Bir daha da takmadım. Kravatın yerine de bir şey koymak istedim. 'Fular' dediler. Eski zamanların Türk filmlerini düşündüm. Nuri Alço, robdöşambırın içine fuları takıp kızın peşine düşerdi. Bu yüzden fular da benim nefret ettiğim şeylerden biriydi. Ben de mendil ve eşarp kullanmaya karar verdim. Ceketin yerine de hırkayı koydum.
KADIN DEDİĞİN KADIN GİBİ GİYİNECEK
- Kadının üzerinde ne görmek istersiniz?
- Kadını kadınsı kıyafetle görmekten hoşlanırım. Etek giyecek ve giydiklerini kendisine yakıştıracak. Gazetedeki kızların yarıdan fazlası her gün siyah giyiyor. Efendim, ince gösteriyormuş. Kızıyorum. Sabah kalkın, şöyle renkli bir şeyler giyin. Ben erkek halimle giyiyorum, neden kadınlar giymiyor, anlamıyorum.
- Kıyafetiyle aklınızda kalan kadın oldu mu hiç?
- Yüzlerce olmuştur. İlk Avrupa'ya gittiğimde 'Bunlar ne güzel kadınlar böyle' dedim. 'Fransa'da, Almanya'da var da Türkiye'de neden bu kadar güzel kadın yok?' diye düşündüm. İkinci kez gittiğimde daha dikkatli baktım. Ve anladım; aslında kadınlar daha güzel değil, giyinmeyi biliyorlar. Oradaki kadın 'Benim nerem en güzel?' diyor. 'Gözlerim, kaşlarım, göğüslerim, popom.' İşte artık neresiyse, orasını ön plana çıkartıyor. Bu kadın öyle bir giyiniyor ki ilk bakışta en güzel yerlerini görüyorsun. İşte Türk kadınında bu eksik.