Cibalikapı Balıkçısı'nın sahibi Behzat Şahin'in denize ve yelken yarışlarına tutkusunu biliyordum ama birkaç ay önce karşılaştığımızda artık yaz-kış teknede yaşadığını söyleyince çok şaşırdım. Ona ilk sorum "Kışın o soğuk havada üşümüyor musunuz?" oldu. Şahin, bu soruya o kadar alışmış ki gayet sakin "Hayır, hiç üşümüyoruz" dedi ama ben yine de emin olamadım. Kış kapıya dayanıp, kar da yağmaya başlayınca aklıma bu karşılaşma geldi. Biz kaloriferli, sıcacık evlerimizde bile dışarıdaki havadan tedirgin olurken, onların çatısız, halısız bir teknede sallanıp dururken üşümemeleri, rahat edebilmeleri mümkün müydü? Evlerindeki rahatı hiç aramıyorlar mıydı? Doğrusu aramıyorlar. Üstelik Behzat Şahin'le hayat arkadaşı İsmihan Şentürk, tek de değil. Onlar gibi birçok deniz tutkunu, 12 aylarını teknelerinde geçiriyor. Unutulmaz çizgi roman kahramanı
Ustura Kemal'in yaratıcısı Haldun Sevel teknesini Gökova'ya demirlemiş. 13 yıldır da teknede yaşamaktan hiç vazgeçmemiş. Biz de onları yaz-kış denizin üstünde yaşamaya çeken nedenleri öğrenip nasıl ısındıklarına tanık olmak için teknelerine misafir olduk.
EŞİM 'BEN GELMEM, SEN DELİSİN' DEDİ
Uzun yıllar gazetelerde çalışan,
Ustura Kemal adlı ünlü resimli roman tefrikasını yazıp resimleyen Haldun Sevel, 2000'den bu yana teknesinde yaşıyor. Gökova'da Karacasöğüt Yelken Okulu'nda, kendisi gibi uzun yıllardır teknede yaşayan Sadun Boro ve Cemil Sasa gibi komşularıyla keyifli bir hayat süren ve dostlarının 'deniz filozofu' diye tanımladıkları Sevel, denizin üstünde yaşamaya karar verdiğinde karısının karşı çıktığını anlatıyor: "Emekli olup da üç aylık maaşımı birden alınca dönmemek üzere yol hazırlıklarına başladım. Evimi, işimi, şehrimi bırakıp gitmeye karar vermiştim. Eşim 'Ben gelmiyorum, sen delisin' dedi. Tanıdığım bir psikoloğa bu hayalimi anlatıp 'Ben deli miyim?' diye sordum. O da bana 'Teknende bana da yer var mı?' dedi. Ben de 2000'de bir mayıs sabahı 'Vira bismillah' ettim Fenerbahçe'den... Gidiş o gidiş. İstanbul'daki evime hiç gelmiyorum. Sadece eski dostlarımı, sokak köpeklerimi, kendi elimle ekip büyüttüğüm ağaçlarımı özlüyorum." Sevel'e göre doğa bize azla yetinme ve mutlu olma ahlakını öğretiyor: "Toplumsal yaşamda daha fazla kazanma hırsının rekabeti, insanları mutsuz ve depresif yapıyor. Ben ve dostlarım depresyona girmemek için denizde yaşamayı tercih ediyoruz."
DENİZ EVİ DÜNYADA DA YAYILIYOR
Haldun Sevel 'deniz evi' felsefesinin dünyada da hızla yayıldığını anlatıyor: "İnsanlar 10 metreye 10 metre bir duba yaptırıyor, üstüne de bir prefabrik ev, işte size denizde yaşam. Tuna üstünde ve dünyanın birçok yerinde bu tip evlerden oluşmuş mahalleler var. Biz de bağlı olduğumuz iskelelerimizde bir mahalle gibiyiz. Marinalarda komşuluk ilişkileri de şehir yaşamından çok farklı. Yardımlaşmak üstüne kurulmuş bir komşuluk var; hem aynı iskeledeki tekneler hem de başka iskelelerdeki ve denize açılmış teknelerle... Biri alışverişe gidiyorsa "Bir şey isteyen var mı?" diye sorar. Bir teknede güzel bir yemek pişirilirse, yan tekneye de bir tabak ikram edilir. Tamirlerde yardıma gideriz. Bütün gün teknesinden çıkmayan biri olursa, "Hasta mı?" diye bakarız." ısınmak
KOLAY VE EKONOMİK
"Kışın teknede ısınmak, evdekine göre hem daha ucuz hem de daha kolay. Şehirde evde yaşayanlar, 20 derecenin üstünde ziyankar bir sıcaklıkta sere serpe olmak ister. Bir denizci için 15-16 derece yeterli, bir balıkçı kazak giyersin, 15-16 derece bile fazla gelir. Çeşitli markalarda mazotla, gazla çalışan tekne ısıtma sistemleri var. Bunlar çok ekonomik. Örneğin 1 litre mazotla 24 saat ısınabilirsiniz. Zaten teknede yaz-kış yaşayanlar 9 ile 14 metre arası, orta boy tekneleri tercih eder. Bu boyda bir tekne 30 ile 50 metrekare iç alana sahip. Tüm kamaraları değil, sadece bulunduğunuz kamarayı ısıtıyorsanız, o zaman zaten 8-10 metrekare bir yeri ısıtıyorsunuz demektir. Böyle bir kamara hem salon hem yatak odası, hatta hem de kuzine, yani mutfak yerine geçer. Kolayca ısınır. Bu ısıtıcıların hepsi termostatlıdır ve ısıtınca dururlar."
DOĞAYA ZARAR VERENLER GELMESİN
"Kışın da teknelerinde yaşamayı hayal edenlere, bu işin yaşam felsefesine ulaşabilmelerini tavsiye ederim. Çünkü kışın teknede yaşamak son derece farklıdır, öyle ha deyince olmaz. Şehirlerden kaçanlar bunu yapıyor, ama önce bu kaçışın hayatınızda bir çare olarak kaçınılmaz olması gerekiyor. Buna ulaşmak kolay değil, zaten kolay da olmasın. Çünkü biz aramızda nefret toplumunun makine insanlarını görmek istemiyoruz. Böyle insanlar bakışlarıyla yüz ifadeleriyle kendilerini belli eder. Doğaya zarar verir ve geldikleri gibi de giderler."
KAR YAĞARKEN BİZ İÇERİDE TİŞÖRTLE OTURUYORUZ
Behzat
Şahin ve İsmihan Şentürk, bir yıldır teknede yaşıyor. Evlerini kiraya verip, tekneyi evleri haline getirmişler. Yazın o ada senin bu ada benim dolaşıp, kışın da Fenerbahçe Marina'ya demirliyorlar. Bir sabah kahvaltı keyiflerine eşlik ettiğimiz çiftin, yatak odası, mutfak, oturma bölümü, iki tuvalet ve banyodan oluşan 70 metrekarelik teknelerinde elektrikli ısıtıcılar sayesinde üşümediklerine bizzat şahit olduk. Behzat Şahin'den de denizin üstündeki yaşam deneyimlerini dinledik.
UZUN SÜREDİR HAYALİMDİ
"Hayat tek bir çizgide yaşayacak kadar uzun değil. Herkesin tarif ettiği gibi okula, askere, işe gideceğiz, evlenip sonra da emekli mi olacağız? Oysa yapılacak çok şey var. Maalesef dünyanın tamamını göremeyeceğiz, bütün ülkelere gidemeyeceğiz. Teknede yaşamak benim uzun süredir hayalimdi. İsmihan da benim bu hayalime uydu. Her seçiş, bir vazgeçiştir. Ben de başka şeylerden vazgeçiyorum. Örneğin iş hırsım yok. Tabii işimle de sürekli ilgileniyorum ama 'Bir şube daha açayım ve daha çok para kazanayım" diye bir derdim yok. Çünkü hayat geçip gidiyor. Hayatı kaçırmayacaksın, aksi halde bu geleneğe bağlı kalsaydım, emekliliği bekleyecektim. Acaba emekli olunca sağlığın izin verecek mi? Hep gelecekte bir hedefe doğru yaşıyoruz, peki şimdi ne oluyor? Kaçıp gidiyor."
MAKSİMUM KONFOR VAR
"Teknede 'Aman idare edelim, bu da olmasın' demiyoruz, maksimum konfor istiyoruz. Çamaşır ve bulaşık makinemiz yok ama bu bizim teknenin koşullarıyla ilgili. Gücümüz buna yettiği için bunda yaşıyoruz. Teknede iki buzdolabı, bir dolap var ve bazen uzun süre karaya çıkmıyoruz. İsmihan da çok güzel yemek yapıyor, mercimekli köfteden kısıra kadar her şeyi yiyoruz. Teknemizde iki elektrikli panel var. Kışın biri salonda diğeri yatak odasında yanıyor. Mazotla çalışan bir kalorifer sistemi daha var, o çalışınca içeriye hava veriyor. Paneller en soğuk havalarda bile gayet iyi ısıtıyor. Kar yağarken biz içeride tişörtle oturuyoruz."
TEKNE İNSANI TERBİYE EDİYOR
"Teknede fazla eşya bulunmasına gerek yok. Tekne insanı terbiye ediyor. Teknede yaşamayı düşünenlerin her işi kendilerinin yapması gerektiğini bilmeleri lazım. Tabii teknede rahat edebilmek için önce doğayı sevmek şart. Kargaların ya da martıların sesinden bile rahatsız olanlar, bu tür doğal bir hayatı hiç düşünmesin... Ben teknenin rahatlığından sonra trafikte otomobil de kullanamıyorum. Şehirde her yere bisikletimle gidiyorum."