Onu dinlerken "Her orkestraya, hatta her iş yerine onun gibi bir eleman lazım" diyorsunuz. Çünkü Sadettin Günay için hayattaki en önemli konu, kuruluşundan bu yana bünyesinde çalıştığı Borusan Filarmoni Orkestrası'nın konserlerde en iyi performansı sergilemesi, orkestra elemanlarının rahat etmesi... 17 yıl önce orkestranın sahne malzemelerinin taşınmasıyla başlayan sorumluluk alanı, işine verdiği önem ve klasik müziğe olan tutkusu fark edilince o kadar genişlemiş ki, şimdi konserde çalınacak eserlerin nota kağıtlarının hazırlanmasından sanatçıların en rahat şekilde oturmalarını sağlayacak sandalyelerin tasarımına kadar ulaşmış. Hatta sanatçılar için dünyada bir benzeri olmayan hidrolik nota sehpası bile tasarlamış.
KAPTANLIKTAN ORKESTRAYA
Bu klasik müzik hayranı, Stravinsky ve Beethoven tutkunu olmakla kalmayıp bütün eserlerini ezbere bilen sahne amirini tanımak ve ünü bir orkestradan diğerine yayılan icatlarını görmek için geçtiğimiz hafta Beethoven Festivali'ne hazırlanan Borusan Filarmoni Orkestrası'nın provalarını izlemeye gittik. Orkestranın 17 yılda adeta her şeyi konumuna gelen 45 yaşındaki Sadettin Günay'ın hikayesi Bartın Amasra'da başlıyor. Samsun Denizcilik Okulu'nda kaptanlık eğitimi aldıktan sonra "B ticari gemide iş bulabilirim" ümidiyle geldiği İstanbul'da, gemilerden haber beklerken boş durmamak için girdiği Borusan Kültür Sanat Merkezi, ona bambaşka kapılar açar. Sanatla iç içe olan bu hayatı o kadar sever ki gemiden de vazgeçer denizden de... Günay şimdi Türkiye'de bütün orkestraların tanıdığı bir kişi. Çünkü o, Borusan Filarmoni Orkestrası'nın elemanlarının rahat etmesi için sürekli yeni ekipmanlar üretirken, sanatçılardan birinin başı ağrır ya da eli kesilir diye yanında ilaç çantasıyla dolaşıyor. Bazı yetenekli kişiler için "Elinden her iş gelir" denir ya işte Günay rahatlıkla o kategoriye girecek isimlerden... Üstelik yaptığı her işi, sanki dünyanın en doğal işiymiş gibi mütevazı şekilde anlatması, onun hayatın her alanında var olan 'görünmeyen kahramanlar kulübünün' bir üyesi olmasını anlamamıza yetiyor. Şef Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan Filarmoni Orkestrası'nın bu akşam Lütfi Kırdar Anadolu Auditoriumu'ndaki konserinde sahnenin arkasında olacağı için kimsenin göremeyeceği Günay, sandalye taşımak için başladığı işinde, harika özellikleri olan sandalyeler üretmeye kadar gelişinin öyküsünü şöyle anlatıyor: "1993'te Borusan Oda Orkestrası kuruldu. 1997'de de Borusan Kültür Sanat Merkezi açıldı. Ben de o yıl çalışmaya başladım. 1999'da orkestra, Borusan Filarmoni Orkestrası oldu. 1997-99 arası şef Saim Akçıl'la çalıştık. Sonra Gürer Aykal şef oldu. Gürer Bey beni 2001-2'de Bilkent Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü'ne solfej ve nota okuma eğitimine gönderdi. 2008'den beri de Goetzel ile çalışıyoruz." Günay'ın Borusan Filarmoni Orkestrası'ndaki ilk işi nota sehpalarını, sandalyelerini taşımak ama o işi nota okumaya kadar götürünce olayın şekli değişmiş: "Ben orkestrada çalışmaya nota sehpalarını taşıma, alt yapıyı hazırlama bölümünde başladım. Solfej bilgim çok iyidir. Şefin okuduğu bütün partisyonları okuyabilirim. Notaları şefin istediği şekilde hazırlıyorum. O ay hangi eserlerin seslendirileceğini arkadaşlar bana yazıyor. Notalar ya satın alınıyor ya da kiralanıyor."
İLK İCADI AKUSTİK PANO
Ünlü orkestra şefi Gürer Aykal 2006'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'ndeki konserleri için bir prova sırasında "Sadettin ben burada kornoları duyamıyorum. Ne yapabiliriz?" diye sorunca, Günay'ın içindeki mucitlik yeteneği ortaya çıkmaya başlar: "Devlet salonlarında akustik yoktur, arka taraftaki perdeler sesi yutar. Aykal, akustik sorunundan söz edince ben de sesin geri gelmesi için oraya akustik panolar yapmaya karar verdim. Beyoğlu'nda Borusan Kültür Sanat Merkezi'nin bodrum katında atölye kurduk, el makineleri aldım. Tekne yapımında da çalıştığım için bu tür işler elimden geliyordu. 20 günde akustik pano yapıp, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'ne koyduk ve yıllarca kullandık. Başlarda '30 bin liraya çıkar deniyordu' ama ben 7 bin liraya mal ettim. Bugün Borusan'da kullandığımız akustik panoların hepsi benim kendi el yapım panolarım."
BÜTÜN GÜN OFİSTE KONSER DVD'LERİNİ İZLİYORUM
"Konserlerin hepsinde bulundum ama hiçbirini oturarak dinleyemedim. Ofiste konserleri bir de DVD'den izliyorum ve kimin neye ihtiyacı olduğunu görüyorum. Dünyada sahne amirleri sahnesini kurar, sonra arkaya geçip kahvesini içer. Ben hem sahne amiri hem de orkestra notistiğim. Ayrıca bir de arşiv sorumlusuyum."
AVRUPA'DA BÖYLE RAHAT SANDALYE YOK
"2005'te orkestra elemanlarının bel ve boyunlarının ağrıdığını fark ettim. Bir ara yurtdışına gidip gelirken birkaç orkestra sandalyesi gördüm. İstanbul'a dönünce sandalye tasarımı üzerine çalışmaya başladım. Kemancılar genelde sağ ayaklarını arkaya atar. Bu sandalyeler de bele oturuyor, ergonomik ve rahat. Avrupa'da böyle rahat sandalye yok. Klarnetçilere de arkasına yaslanabileceği şekilde yaptık. Orkestra elemanları bunlara oturduktan sonra çok rahatladı; ne bel ne de boyun ağrıları kaldı. Bu sandalyelerin kumaşı da ışığın altında terletmiyor. Süngerinin kalınlığı 7 cm. Hiçbir sandalyede bu kadar kalın sünger kullanmazlar. Borusan'dan sonra Bursa, Ankara, Antalya, Samsun,İzmir, İstanbul, Eskişehir senfoni orkestralarına da yaptım. Yurtdışından da sandalyelerimize talep var."
HİDROLİK NOTA SEHPASININ BENZERİ BULUNMUYOR
"Dört yıldır üzerinde çalıştığım nota sehpasını da birkaç ay önce bitirdim. Bu süre içinde birçok sehpa yaptım ama onları beğenmeyip çöpe attım. Aslında nota sehpası yapmak çok kolay ama dünyada herkes aynı sehpayı yapıyor. Ben benzeri olmayan bir tarzda yaptım. Benim ürettiğim hidrolik tarzdaki sehpaya ayağınızı basınca, kendi kalkıyor. İlk başta elektronik bir model üzerine çalıştım ama maliyeti yüksek olduğu için onu da üretimden çektim. Belki ileride onu da yaparım. Sürekli yeni modeller üzerinde düşünüyorum. Aslında Türkiye'de bir şey üretmek çok zor. Bu yıl Bursa Senfoni Orkestrası'na 70 adet hidrolik nota sehpası gönderdim. Ayrıca beş adet de dünyada bir benzeri olmayan raylı sistem podyum yaptım. Konser bittiğinde de o raylı sistem kapatılıp istenilen her yere taşınabiliyor."