12 YILLIK ESARET 12 Years A Slave *****
Kökler ve
Köle Isaura dizileri sayesinde yıllar önce ABD'deki köle sorununa memleketçe vakıf olmuştuk. Toprak sahibi beyaz adamın acımasızlığını, cinsel takıntılarını, direklere elleri bağlanıp kırbaçlanan siyahları, bir meta gibi insanın alınıp satılmasını biraz da bu diziler aklımıza kazıdı. Dolayısıyla köprünün altından çok sular geçse bu görüntüler çıkmadı çoğumuzun aklından. Belki 'zenci' demenin ırkçılık olduğunu yavaş yavaş idrak ettik ama biraz da bu diziler sayesinde siyahların mücadelesine daha duyarlı hale geldik.
BİR MÜCADELE ÖYKÜSÜ
Açlık/Hunter ve
Utanç/Shame filmleriyle takipçisi olduğumuz İngiliz yönetmen Steve McQueen bizi yaklaşık 160 yıl önce ABD'de yaşanmış bir köle öyküsüne tanıklık ettiriyor. Film Amerikan İç Savaşı'ndan önce başlıyor. Özgür bir siyah olarak yaşayan Solomon Northup (Chiwetel Ejiofor), beyaz adamlar tarafından kaçırılıp köle haline getiriliyor. O da bunu kabullenmiyor ve özgürlüğüne kavuşmak için mücadele ediyor. McQueen, köle meselesini ele alan diğer yapımlara göre konuyu daha yalın anlatmanın peşinde. Solomon'un asıldığı ve ayaklarının ucuyla hayata tutunduğu bir sahnede, ki filmin en etkili sahnelerinden biri, bu yalınlığı net bir şekilde gösteriyor. Ki bu yalınlık bizi çıplak gerçekle yüzleştirmek için tercih edilmiş adeta. McQueen, film boyunca kamera oyunlarına, kurmacanın olanaklarına sığınmadan, duygusal anlatıma prim vermeden bizi sürekli 160 yıl önceki gerçekle baş başa bırakıyor. Filmin gücü de burada. Özgürlüğün kıymetini film her sahnesinde iliklenize kadar hissettiriyor.
ÇARK HEP İŞLİYOR
En iyi film dahil, dokuz dalda Oscar'a aday olan filmin bir başka erdemi de kölelik sistemindeki çarkı bize net bir şekilde göstermesi. Çiftlik sahiplerinin, köle ticareti yapanların, hatta kölelerin bireysel tercihlerinin bir şeyleri çok da değiştirmediğini görüyoruz. Her şeye rağmen çark dönüyor ve sistem işliyor. Yılın en iyileri arasında olan ve Oscar alması muhtemel
12 Yıllık Esaret'in yalın senaryosu ve anlatımı, soğukkanlı ve gerçekçi yönetmenliği ile birlikte anılmadan geçilemeyecek bir unsuru da üst düzey oyunculukları. Performanslarıyla Oscar'a da aday olan Chiwetel Ejiofor, Lupita Nyong'o ve Michael Fassbender gerçekten çok iyi. Akademi heykelciğini alırlarsa sonuna kadar hak ettikleri söylenebilir. ABD tarihinin bu utanç yıllarını son zamanlarda yeniden hatırlamamız aslında boşuna değil.
Zincirsiz ve
Lincoln'den sonra
12 Yıllık Esaret'le o yılları ezilenlerin gözünden bizzat Hollywood hatırlatıyor. Acaba bu hatırlama da ABD Başkanı Obama'nın siyah olmasının bir etkisi var mı, bilinmez. Ama yine de filmler sayesinde köleliğin yeniden gündeme gelmesi önemli. Çünkü günümüz kapitalist dünyasında köleliğin şekil değiştirdiği, farklı bir kılıfta devam ettiği biliniyor. Lakin tuhaf çelişki de burada, kapitalist sistemin merkezinde de yine ABD var.