14
Şubat Sevgililer Günü etkisiyle vizyon filmleri aşka teslim oldu desek yeridir. Gösterime giren yedi filmden beşinin odağında aşk teması var. Üstelik vizyon menüsünde, aşka dair anlatılmayan ne kaldı diyenlerin bile ezberini bozacak filmler mevcut. Filmlerin her biri, aşk olgunu farklı ele alıyor. Farklı anlamlar yüklüyor. Adeta aşk bir anahtar işlevi görüyor... Haftanın iyilerinden, beş dalda Oscar'a aday olan Spike Jonze'un
Aşk/Her filmi, yakın gelecekte (ama çok yakın) geçen, başkaları adına mektuplar yazan Theodore (Joaquin Phoenix) ile bilgisayarına yeni kurduğu işletim sistemi (adı Samantha) arasındaki bir aşkı anlatıyor.
SANAL AŞK MÜMKÜNMÜŞ!
İlişkinin tarafları düşünüldüğünde kulağınıza tuhaf gelebilir ama Jonze senaryosuyla bu 'tuhaflık' engelini çok rahat aşıyor. Bu aşka sizi inandırıyor. Film, kıvamında bir romantizm tutturuyor. Lakin Jonze, gittikçe mekanikleşen bir dünyada, insanın insandan vazgeçmesini, aşk söz konusu olunca bile kendi türü yerine sanal karakterleri tercih etmeye zorlanmasını yerli yerinde resmediyor.
Terminatör'den beri makinelere olan güvensizliğimiz ortadayken, Jonze insan-makine ilişkisini aşk teması üzerinden yeniden sorgulamamızı sağlıyor. Böylece ortaya da gelecekte yaşayacaklarımıza dair güçlü bir projeksiyon yapan bir film ortaya koyuyor. Aşk temasını farklı bir şekilde ele alan bir başka film ise, Amerikan bağımsızlarının yaşayan en iyi yönetmenlerinden Jim Jarmusch'un çektiği
Sadece Âşıklar Hayatta Kalır/ Only Lovers Left Alive. Jarmusch'un kahramanları Adam ve Eve adlı iki vampir. Ama onlar bir anlamda Adem ile Havva'yı temsil ediyorlar. Biri Detroit (ABD) diğeri Tanca'da (Fas) yaşayan vampir çift yıllar sonra bir araya geliyor. (Bir uyarı: Âşık ve vampirleri yan yana görünce aklınıza
Alacakaranlık serisi türünde bir film gelmesin). Jarmusch iki vampir karakterinin gözünden bize insanlığın durumu izletiyor. Durum vahim. Biz çöküş, çürümüşlük ve bozulma tarifleniyor. İnsanların bin yıllar boyunca yarattığı değerleri (Filme göre bunda vampirlerin katkısı varmış) yok saymasına ve vasatla yetinmesine vurgu yapıyor. Kitaplara, müziğe yapılan özel vurgu insanlığın kendi oluşturduğu değerlere nasıl sırt çevirdiklerinin resmi gibi. Entelektüelliğe, biliminsanlarına karşı önyargılar eleştiriliyor. Sığlığa karşı, insanlığın gidişatına dair derinden hüzünlü bir isyanın filmi
Sadece Âşıklar Hayatta Kalır. Jarmush'un da son dönemde çektiği en iyi filmlerden...
ZENGİN KIZ-FAKİR OĞLAN
Sinemada romantizm arayanlar için menüde
Sonsuz Aşk var. 1981 yapımı Franco Zeffirelli'nin yönettiği
Endless Love'un (Bizde
Affedilmeyenler diye gösterildi) yeniden çevrimi olan
Sonsuz Aşk, zengin kız-fakir oğlan aşkını anlatan bir film aslında. Tabii sınıfsal farklılıkları âşıklar arasında sorun teşkil etmese de özellikle kızın babası bu ilişkiye büyük direnç gösteriyor. Yönetmen Shana Festi, Zeffirelli gibi, anlattığı hikayedeki romantizmi seyircinin güçlü bir şekilde duyumsamasını sağlayamıyor. Ayrıca malum
Endless Love, filminden ziyade aynı adlı şarkıyla efsaneleşen bir yapım. Ama filmin sorunu elindeki hikayeyi kavrayamamasında yatıyor. Daha doğrusu film zamane gençlerinin ilişkilerdeki reflekslerini algılamıyor. Âşıkların, aşka olan inançları eski duruyor. Bu da filmi vasatlaştırıyor. Lakin kadın oyuncu Gabriella Wilde için aynı şeyleri söylemek zor. Güzelliği perdede iyi duruyor. Bir de
Terminatör 2'nin sıvılaşan robotunu canlandıran Robert Patrick'i, oğluna sahip çıkan baba rolünde görmek ilginç geliyor.
AŞK / HER ****
SADECE ÂŞIKLAR HAYATTA KALIR / ONLY LOVERS LEFT ALIVE ****
SONSUZ AŞK / ENDLESS LOVE **