Biyolog-kozmetolog Pervin Bulgak ile şef Yunus Emre Akkor birbirlerinden bağımsız olarak Osmanlı tarihine gönül vermiş iki araştırmacı...Sekiz yıl önce Beyazıt'taki bir sahafta kesişen yolları, onlara özel bir araştırmayı birlikte yürütme şansı da verdi. Zamanla da helvahanelerdan İstanbul şifahanelerine, Osmanlı'da esanslardan temizlik malzemelerine kadar birçok bilgiyi çeşitli kaynaklarda yayımladılar. Evliya Çelebi'den Mevlana'ya uzanan bu araştırmaları sırasında aslında sağlıklı beslenme ve gençlik sırlarının yüzyıllar önce keşfedildiğini fark edince de çalışmalarını bu alanda derinleştirdiler. Geçtiğimiz hafta Sultanahmet'teki Hürrem Sultan Hamamı'ndaki etkinlikte de Osmanlı Sarayı'nın güzellik ve lezzet sırlarını paylaştılar. Bulgak, yüzyıllar önce kozmetik ürünleri bugünkü kadar gelişmiş olmadığı halde sarayda bitkilerle nasıl bakım ürünleri yarattıklarını şöyle anlatıyor: "Bugün güzellik için yüksek teknolojiden faydalandığımızı düşünürsek Osmanlı'da kadınların güzelliğinin hâlâ dillere destan olmasının nedeninin özenle hazırlanan iksirlerde ve formüllerde olduğunu görüyoruz. Örneğin Hürrem Sultan erguvan aşkıyla bilinir ve lavanta da hayatında önemli bir yer tutar. Lavanta cildi onarır, stresi giderir. Hürrem de sabahları ayaklarını lavantayla ovar, yürüdükçe çevresine lavanta kokuları yayılırmış. Bir tatlı kaşığı lavantayı, bir bardak kaynar suda bekleterek lavanta iksirinizi hazırlayabilirsiniz."
TARİFLERİ HEKİMBAŞI YAZARDI
Osmanlı mutfağı üzerine araştırmaları ve kitapları olan Yunus Emre Akkor da sarayda yemek tariflerini hekimbaşlarının hazırladığını çünkü yemeği sadece lezzet ile sınırlandırmayıp sağlığa olan faydasına da önem verdiklerini anlatıyor: "Her malzeme bir tat katar, bin şifa taşırdı. Tuz yerine baharat kullanılır, helvahanede ilaç da yapılırdı. Gülle yapılan reçeller, yoğurt ve çörek otuyla yenilen pazı bile bize ne kadar sağlıklı beslendiklerini gösteriyor."
Safiye Sultan'ın krem yerine kullandığı losyon
Günümüzde karışan ve kopan saçlar için krem kullanıyoruz. Osmanlı döneminde ise krem olmadığı için sabunla yıkanan ve şimşir tarakla taranan saçlar için özel hazırlanan bu losyon kullanılırmış. Özellikle Safiye Sultan sık sık uygularmış.
Malzeme: Bir bardak hibiscus. Bir bardak ebegümeci.
Yapılışı: Malzemeler 1 litre suda 15 dakika kaynatılır ve süzülür. Soğuduktan sonra yıkanmış nemli saçlar hazırlanan bu suyla durulanır. Bu sayede saçlar karışmaz ve güzel kokar.
Beyaz tenli cariyelerin cilt sırrı
Malzeme: Bir çay bardağı kabak çekirdeği (havanda dövülecek). Bir su bardağı zeytinyağı. Bir yemek kaşığı gül yağı.
Yapılışı: Bu karışım, bir hafta kapalı cam kavanozda serin bir dolapta saklandıktan sonra süzülür ve hamamdan sonra tüm vücuda yedirilirmiş. Bu sayede ciltleri parlak, nemli ve pürüzsüz olurmuş.
Gül goncalarından allık
Kadınların makyaj malzemesi olmayan bir dönemde albenilerini korumak için buldukları en gizli sırlardan biri: Havanda dövülen hibiscus ve gül goncaları topak haline getilir, koyun yünleriyle yanaklara sürülürmüş. Elmacık kemiklerinin çekiciliğini artıran bu uygulama hoş bir koku da yayarmış. Bazı cariyelerin bu karışımı sıcak suyla sulandırıp parmak uçlarıyla dudaklarına sürdükleri, bu sayede kiraz rengi dudaklara sahip oldukları yazılıyor.
Malzeme: Bir çay bardağı gül goncası. Bir çay bardağı hibiscus.
Yapılışı: Havanda dövülüp elde edilen karışım yanak bölgesine albeniyi artırmak için sürülür.
Saç dökülmesini önlemek için iksir
Sarayda saçlar çok önemliydi. Sultanlar ve cariyeler saçlarına aşırı özen gösterirdi. Kadının en önemli güzellik aracı saçları olduğu için dökülmesini önlemek ve gürleştirmek için bazı sırları vardı. Bu tarif de saray hekimleri tarafından özel olarak hazırlanan tariflerden biri.
Malzeme: İki yemek kaşığı mersin yağı. İki yemek kaşığı zeytinyağı. İki tatlı kaşığı damla sakızı yağı.
Yapılışı: Bu karışım saç köklerine masaj yapılarak yedirilir ve en az 30 dakika, en fazla bir saat saçta bırakılıp zeytinyağlı sabunla saçtan arındırılır. Haftada bir tekrarlanır.