NON-STOP ***
Malezya
Hava Yolları'na ait uçağın kaybolmasıyla ilgili senaryolar havada uçuşurken, sinemalarda da
Non-Stop filmi vesilesiyle başka bir uçak macerasıyla karşı karşıyayız. New York-Londra seferini yapan bir uçak, hava polisi Bill Marks (Liam Neeson ) tehdit edilerek kaçırılmak istenir. Tuhaf olaylar yaşanmaya başlar. Birden kendisi zanlı durumuna düşer. Fakat o, bırakın uçağı kaçırmayı hem olayları çözmek hem yolcuları kurtarmanın peşindedir. Avcıyken av olma hikayesi olarak da nitelendirilebilecek bir olay örgüsüne sahip film, baştan söyleyelim aksiyon gerilim dengesini iyi tutturuyor. Bu dengede uçağın ne için ve kim tarafından kaçırıldığıyla ilgili merakın sürekli diri tutulmasının elbet etkisi var. Şüphelisi bol filmin epey bir zaman olayların çözümüyle ilgili ipucu vermemesi de senaryo kurgusunun üst düzey olmasından. Lakin finalinin pek bir Amerikanvari olması 'filmin zekasına' çok da yakışmıyor.
Evdeki Düşman ve
Kimliksiz filmleriyle tanınan İspanyol yönetmen Jaume Collet-Serra, bu uçak macerasında aslında ABD'nin güvenlik paranoyasının üzerine gidiyor. Malum 11 Eylül saldırılarından sonra kaçırılan her uçak bir silah olma ihtimali nedeniyle hedefe konabiliyor. Filmde de bir noktada uçağın gözden çıkarılması bunun göstergesi zaten. Yönetmen Serra, her türlü üst düzey güvenlik önlemi istenirse aşılır demeye getiriyor. Bir de bu tür güvenlik paranoyasının tetiklediği hain kahraman ikilemden dem vuruyor. Bill'in insanları kurtarmak için canla başla çalıştığı sırada medya tarafından hain sonrasında da kahraman ilan edilmesi bu yüzden işte. Akıllı cep telefonlarının gökyüzünde bile nasıl işe yaradığını görmek de bir başka nokta. Liam Neeson, fiziksel performans isteyen rollere yaşı ilerlemişken kavuşsa da malum genel olarak iyi iş çıkarıyor.
Non-Stop'ta da genel çizgisinin altına düşmüyor. Üstelik alkolik ve sorunlu olmanın değil tecrübenin önemli olduğunu vurgular bir hali var. Julianne Moore ise pek etkili değil açıkçası. Bir güven meleği olarak uçakta dolaşıyor. Ama herhalde yönetmen Oscar töreninden sonra Lupita Nyong'o'nu nasıl keşfedemediğini kendisine sormuştur. Zaten oyunculuklarından ziyade senaryosu ve yönetmenliği ile anılacak bir film var elde. Ki
Non Stop, son yıllardaki uçaklı filmlerden
Uçuş Planı ve
Uçuş'tan daha iyi bir yapım.
SİNEMADAN AL HABERİ
SOFYA'DAN ÖDÜL VAR: Türkiye sinemasının yurtdışındaki başarıları karşısında kıvanç duymamak elde değil. Geçen hafta iki ödül haberi geldi. 18. Uluslararası Sofya Film Festivali'nin Balkan yarışmasında yer alan Mahmut Fazıl Coşkun'un
Yozgat Blues, En İyi Balkan Filmi ödülü kazanırken aynı bölümdeki Lusin Dink'in
Saroyan Ülkesi de FIPRESCI jürisi tarafından En İyi Film seçildi.
FEYZİ TUNA'YI DİNLEYELİM: Yeşilçam döneminde yönetmenlerin fazla yaratıcı olmadığı söylenir. Ama bunun bir sistem sorunu olduğunu biliyor muydunuz? Agaro Kitaplığı'ndan çıkan Dilara Balcı'nın yazdığı
Feyzi Tuna- Her Film Bir İmtihandı kitabından bir alıntı: "Hep bir tedirginlik... Başarılı bulunan filmlerimi bile ticari olsun diye yaptım. Entelektüel yanımı da korumaya çalıştım, ama ticari de olmalı korkusu ve vehmi içinde yaşadım. Bu hepimiz için böyleydi."
KIŞ UYKUSU'NU DÜNYA MERAK EDİYOR: Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerini sadece biz değil dünya merak ediyor. Ceylan'ın muhtemel Cannes'da dünya prömiyerini yapacak son filmi
Kış Uykusu, www.ıoncinema.com'un yaptığı soruşturmada 2014'ün en çok merak edilen 200 filmlik listesinde birinci durumda.
BEBEKLİ ANNELER DE SİNEMAYA GİDEBİLSİN: Bebekli annelerin sinemaya gitmesi zor. Başka Sinema bu zoruluğu aşmak için için şahane bir uygulama başlatıyor. Sadece bebekli annelerin gidebileceği bir gösterim dizisine başlıyor. Sinebebe adı verilen uygulamanın ilk gösterimi 25 Mart Salı günü Beyoğlu ve Rexx sinemalarındaki 11.00 seansında gerçekleşecek. Film de Reha Erdem'in
Şarkı Söyleyen Kadınlar'ı.
Mavi Dalga'nın 1 Nisan 11.15 seansındaki (aynı sinemalarda) gösterimi de bebekli anneler için.