Modayı
bıraktıktan sonra dekorasyonla ilgilenmeye başlayan ve Londra'nın en popüler gece kulübü Loulou's'u dekore eden Rıfat Özbek, kısa bir süreliğine İstanbul'daydı. Özbek'le Nişantaşı'ndaki 'Yastık by Rıfat Özbek' mağazasında bir araya geldi.
- İtalyan markası Pollini ile yollarınızı ayırdıktan sonra yeni bir giyim koleksiyonu hazırladığınızı duymadık... Bunun özel bir nedeni var mı? Giyim konusunda yapabileceğinizi her şeyi gerçekleştirdiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Aynen... Bu işi zirvede bıraktım. Ben elbiseler yapmak istiyordum. Oysa artık kıyafetten çok ayakkabı, çanta ve aksesuvarlarla ilgilenmek gerekiyordu. Ben de bunlarla uğraşmak istemedim. Bu endüstrinin benimle bir ilgisi olmadığını düşündüm ve modayı bıraktım. Kainata açık olduğunuz vakit, başka bir kapının açılacağına inanıyorum.
- Genç Türk tasarımcıları ve koleksiyonlarını nasıl buluyorsunuz?
- Tek tek isimlerini bilmiyorum ama bir dergide koleksiyonlarını inceleme fırsatı bulduğumda kendilerine özgü olduklarını görüyorum. Moda dünyasında en büyük sorun kopyalamak ve taklit etmekti. Yeni nesilde artık böyle bir şey yok. Ben 10 yılda en büyük gelişmenin bu konuda yaşandığını görüyorum.
- Genç Türk tasarımcı olarak kimi beğeniyorsunuz?
- Hüseyin Çağlayan benden sonraki jenerasyondu. Onu çok beğenirim. Şimdi de Erdem markası cidden çok başarılı.
- Londra gibi bir moda merkezinde yaşayan biri olarak İstanbul'a geldiğinizde buradaki insanların giyimlerini nasıl yorumluyorsunuz?
- Çok daha kendine özgün giyiniyor artık gençler. Bir yandan da internet sayesinde moda akımları her yere yayılıyor. Daha küresel moda akımları var. Burada mesela Galata, Tünel ve Taksim tarafındaki gençlerin giyimlerine cidden bayılıyorum.
- Türkiye'de bir trend var, belli bir sosyo-ekonomik düzeyin üzerindeki gençler özellikle kadınlar modayla ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyor...
- Aç insanın daha başarılı olacağına inanıyorum. İmkanı olmayan, hiçbir yerden gelen insanlar daha başarılı oluyor.
- Sizce 'tasarımcı' olmak gerçekten bu kadar kolay mı?
- Yok, o kadar kolay değil bu iş! Sanatçılar ki tasarımcılar sanatçıdır, yalnız olur. Aileyle ilgileneyim, çocuk büyüteyim, sosyal etkinliklere katılayım ve tasarım yapayım pek mümkün değil bence. Moda endüstrisinde çalıştığım yılları düşünüyorum, cidden gece 02.00'lere kadar tüm ekip çalışırdık. Aile varken, çocuk varken bu pek mümkün değil. Şimdi mesela Victoria Beckham da modacı oldu...
- Ne düşünüyorsunuz Victoria Beckham hakkında?
- Para her şeyi yaptırıyor tabii bu dünyada. Ama Victoria Beckham tabii ki bir tasarımcı, bir yaratıcı değil. Onun bir çantasına binlerce dolar veren bir insan da modadan kesinlikle anlamıyordur.
- Kimdir peki iyi giyinen kadın?
- Kendine ait bir stili olan kadındır. Sanki hiç uğraşılmamış gibi görünen, ancak düşünülmüş bir şekilde giyinendir.
- Bizde o sezon moda endüstrisinin en çok görünür kıldığı tasarımcının kıyafetlerini, Louboutin ayakkabı ve Chanel çantayla kombinleyip şık ve stil sahibi göründüğüne inanan kadınlar var...
- Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde böyle çok insan var. Ama tabii ki böyle davranarak stil sahibi olmak mümkün değil. Bu cebinde parası olup, dergiye bakıp kopyalamaktır. Sadece biri giydi diye o elbiseyi alanlar, sadece birinde olduğu için o çantayı alanlar var. Tabii ki bu stille alakasız görüntülerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
- Moda dünyasından gelen biri olarak nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?
- Uniqlo, Cos ve Zara'dan...
- Büyük modaevlerinden almıyor musunuz?
- İnsan o kıyafetlerin ne kadara üretildiğini bilince alamıyor cidden. Ama tabii 20 liraya Primark'taki gibi elbise üretilmesine ve bu üretimin yapılabilmesi için çok az maaşlara binlerce kişinin aynı fabrikada çalıştırılmasına da karşıyım.
- Peki şu an hayatta bulunduğunuz noktada, "Ay moda dünyası ne saçmaydı, ne işim vardı!" diyor musunuz?
- Asla, hayatta yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymadım. Çok güzel zamanlar geçirdim. Ama şimdi de asla "Ay keşke bırakmasaydım" demiyorum kesinlikle. Hayatta yeni şeyler denemekten asla korkmam.
YALIKAVAK'A YERLEŞİP PEYZAJLA
- Birkaç ayda bir Türkiye'ye geliyorsunuz ama hayatınızın büyük kısmı İngiltere'de geçiyor. Özlemiyor musunuz Türkiye'yi?
- Özlemez olur muyum. Tabii ki özlüyorum. Yalıkavak'ta evim var ve her seferinde çok severek geliyorum Türkiye'ye. Ama yıllardır İngiltere'deyim; orada kurulmuş bir düzenim, sistemim var. Liseden sonra 1968'de Liverpool'da Mimarlık Fakültesi'ne gittim. Sonra mimarlık değil, moda istediğim için 1974'te Central Saint Martins College of Art and Design'ı bitirdim. Yani neredeyse 45 senedir İngiltere'de yaşıyorum.
- Geldiğinizde ilk ne yapıyorsunuz?
- Ya kendimi Hünkar'a atıyorum ya da bir köfteciye, kebapçıya gidiyorum. Yalıkavak'ta kalıyorum. İstanbul'a da geliyorum. Buraya adım atar atmaz bir rahatlık çöküyor üzerime. Avrupa'da ne kadar kalırsanız kalın, tabii ki bir yandan da hep yabancısınız. Ama burada da bir yandan yarı turist gibiyim.
- Türkiye'ye kesin dönüş yapmayı düşünmüyor musunuz?
- Aslında yaşım ilerledikçe Türkiye'de yaşamayı daha çok istiyorum. Ama İstanbul'da değil, Yalıkavak'taki evimde otururum muhtemelen.
- Modanın ardından belki de ilk göz ağrınız olan mimariye/dekorasyona döndünüz. Emeklilik günleri için nasıl bir hayaliniz var?
- Ben asla emekli olup bir köşede oturacak bir insan değilim. Beynim sürekli yaratıyor. Orada da belki peyzajla, bahçe dekorasyonuyla, yaz mobilyalarıyla ilgilenebilirim.
YASTIK BY RIFAT ÖZBEK, 10 YAŞINDA
- 'Yastık by Rıfat Özbek' markası büyüyerek devam ediyor. Son koleksiyonunuz 'Hot Spots' dünyanın en güzel tatil beldelerinden ilham almış...
- Koleksiyonu tatil yapmayı sevdiğim yerlerden esinlenerek hazırladım. Moda tasarımcısı olduğum dönemdeki gibi rengarenk ve keyifli bir koleksiyon oldu. Marka 10'uncu senesine giriyor artık. Kendisini ispat etmiş ve koleksiyonları taklit edilen bir marka.
- Taklit edildiğinizden bahsettiniz. Bir tasarımcı için en zor şey taklit edilmek olmalı...
- Tam tersi, kopyalanmamak, iyi bir şey yapmadığınıza dair bir alamettir. Yastıkların dış görünüşünü benzetmeye çalışıyorlar. Ama asla aynı kalitede kumaş, işçilik ve tasarım olması mümkün değil. Yastıklarımızın içindeki lavanta tohumları ve kullanılan malzeme bile bambaşka. Ayrıca yastıkların iki tarafı da ayrı ayrı kullanılabiliyor ve seneler boyu üretilen her koleksiyon bir noktada birbirini tamamlıyor.
LONDRA'NIN EN TRENDY KULÜBÜNÜ DEKORE EDİYOR
- 2012'de açılan Loulou's isimli gece kulübünü dekore ettiğinizi duyduk. Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
- Robin Birley ile çalışmayı sürdürüyorum. Sınırsız bir bütçeyle istediğim her şeyi bir sanatçı inceliğiyle yapmama olanak tanıyor. Şimdi Loulou's'un bulunduğu dört katlı binanın ikinci ve üçüncü katını yapıyorum.
- Loulou's'u görüp de size birçok yeni dekorasyon teklifi gelmiştir...
Rusya'dan böyle bir teklif geldi. Ama Moskova'da aylarca kalıp da ne yapacağım. Ya kulübün açılması istenen yer, ya zevkler ya da bütçe kısıtlamaları nedeniyle istemedim diğer projelerde yer almayı. 1953 doğumluyum, bundan sonra bana keyif vermeyen bir şeylerde yer almamın da imkanı yok.