42 yaşındaki oyuncu Deniz Uğur her dönem ya özel hayatıyla ya da kariyeriyle gündemimizde oldu. Ankara doğumlu oyuncu, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun olduğu günden bugüne ya sahnede ya da kamera karşısında. Uğur'un hayatı oğlunun babası İsmail Hakkı Sunat'ın, Çanakkale'de komşusuyla yaşadığı tartışmada silahla vurulmasıyla değişti... Belki de bu olayın ardından daha güçlü, yaşadığı acı tecrübenin etkisiyle daha korunaklı bir kadın oldu... Reha Muhtar'la evliliğinden iki çocuğu olan Uğur, boşanmanın ardından kariyerinde yükselişe geçti. Bu arada meme kanserini atlattı. atv'de ekrana gelecek
Aşk Zamanı isimli dizide Yavuz Bingöl'le başrolü paylaşacak olan Uğur, dizide bir belediye başkanını canlandırıyor. Deniz Uğur'la hayatı ve yeni dizisini konuştuk
- 20'ler, 30'lar ve 40'larındaki Deniz'i anlatmanızı istesem...
- 20'ler kimliğimi bulduğum, hayatımı nasıl şekillendirmek istediğimi anladığım dönemdi. Oyunculuk yapmak, yazmak ve anne olmak... Bunlar beni ben yapan şeyler oldu. 30'larda önemli sınavlar verdim. Büyük acılar ve büyük mutluluklar yaşadım. Bunların hepsini sindirip olgunlaştım. 40'ları henüz tanımlayamıyorum çünkü henüz başındayım. Ama sınavları geçip ayakta kaldığım ve çıtayı yükselttiğim için güzel bir dönem olacağını düşünüyorum. Mottomu herkes biliyor. Asla vazgeçme. Kaybedilmiş savaş yoktur, sadece henüz kazanılmamış zaferler vardır.
- Her kadının hikayesi film olur demişsiniz... Sizinki film olsa, adı konusu ne olurdu?
- Deniz olurdu. Çalkantılı veya durgun olabilir, değişken ama istikrarlıdır deniz. Çelişkilerin uyumunu anlatan bir film olurdu. Hayatta hiçbir şeyin salt kötü ya da salt iyi olmadığını biliyorum. Hayat siyah beyaz değil, arada gri tonlar var. Bu yüzden, trajediye tebessümle bakabildiğimiz, ironik bir konusu olurdu sanırım.
- Yazma işiyle bir dönem iç içeydiniz. Hâlâ bazı şeyler yazar mısınız?
- Kendim için hâlâ hayata dair her konuda yazıp biriktiriyorum. Edebiyata odaklanıp yine kitap yazmayı planlıyorum.
AŞK ARZU EDİLEN BİR HASTALIK
- Bu zamana kadar içinde bulunduğunuz piyasa size neler öğretti?
- Dünya standartlarında akademik eğitim almış bir oyuncu olarak benim sektörden değil, sektörün benden ve muadillerimden bir şeyler öğrenmesi gerekir. Yabancı dizileri takip ettiğimde çok şey öğreniyorum ama. Kamera oyunculuğunda uzmanlaşmak, reji tecrübesi ve teknik donanım sahibi olmak burada sektörü iyileştirmeyi sağlamıyor. Burada her şey çok hızlı tüketiliyor, hatta harcanıyor.
- Aşkı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Aşk, arzu edilen bir hastalık halidir. Bütün semptomları bunu gösterir. Olaya gerçekçi bakan biri olarak, aşkın hormonlarla tetiklenen bir illüzyon olduğunu söyleyebilirim. Bunu biz yaratır, karşımızdaki kişiye yükleriz. Zamanla aşka neden olan hormonlar normal seviyeye iner ve onun kusurlarını görmeye başlarız. Bunlar aslında kusur değil, bizim kafamızda yarattığımız fotoğrafa uymadığını farkettiğimiz gerçeklerdir. Beni asıl ilgilendiren bu safhadan sonrası. Çünkü aşk bittiğinde ilişkiniz sürüyorsa çok daha iyi ve sağlıklı şeyler devreye giriyor. Derin bir sevgi, yoldaşlık, dostluk ve güven. Hatta bence asıl aşkı böyle tanımlamak gerekir. Çünkü ayrıcalıklı olan ve zor rastlanan bu.
- Sizin gibi bir kadını, nasıl bir erkek taşıyabilir?
- Bir kariyeri ve ekonomik özgürlüğü olan, kendi yaşam biçimini belirleme gücüne sahip olan hiçbir kadının birisi tarafından taşınmaya ihtiyacı yoktur. Zaten aslında hiçbir erkek "kadın" gibi girift bir varlığı taşımaya muktedir değildir. Belki kadın, erkeğin kendisini taşıyormuş gibi hissetmesini sağlıyordur, o ayrı konu.
- Kadınların olgunlaştıkça güzelleştiğini düşünenlerden misiniz?
- Bu tamamen özgüvenle ilgili. Hayata dair motivasyonunu yitirmiş, kendini beğenmez hale gelmiş bir kadın yaş aldıkça güzelleşemez. Olgunlaşmayı severek taşımak lazım. İçinde taze bir ruh, kafanda taze fikirler varsa, sana hayranlıkla bakacak bir çift göz her daim olacaktır.
- Duygusal değil mantıklı bir kadın imajı çiziyorsunuz. Gerçekten öyle misiniz?
- Aslında seçim yapmam gereken her durumda duygularımla hareket ediyorum. Akıl hata yapar, duygular hata yapmaz. Yani pozitif duygular. Sevgi, vicdan, sadakat, adalet duygusu gibi. Ama karşılaştığım her olay karşısında duygusal tepkiler vermiyorum, soğukkanlı davranıyorum. Bu da bir nevi savunma mekanizması. Benim kadar alıcıları açık birinin dış dünyadan etkilenirken kontrollü davranması gerekir. Yoksa olup bitenlerin hangi birine tepki vereceksin ve geriye senden ne kalacak?
- Hesap kitap yapan, stratejileri olan bir kadın mısınız?
- Stratejisiz hayat olmaz. Çünkü hayat bir projeler bütünü. Amaçsız, inançsız, tesadüfen yaşayan biri değilseniz bu böyle olmak zorunda. Ama hesap kitap derken parayı kastediyorsanız o benim uzmanlığım değil.
REYHAN'DA KENDİMDEN ÇOK ŞEY BULDUM
Yeni bir dizi için Köyceğiz'desiniz... Nasıl bir yaşam kurdunuz orada kendinize?
- Köyceğiz'de yaşıyoruz denemez aslında. Haftanın yarısı burada çekimdeysem diğer yarısında da çocuklarımın yanına koşuyorum. Ama burada kurulu bir düzen de oluştu tabii. Çok güzel bir kasaba burası. Sevdik, içimiz ısındı. Yeni gittiğim yerlerde oralı gibi davranmaktan hoşlanıyorum. Çarşısını pazarını dolaşmak, esnafla sohbet etmek hoşuma gidiyor. Göl çok kıymetli burası için. Balık tutuluyor, şifalı bir suyu var. Bir de buz gibi tatlı su kaynakları. Huzurlu bir ortamdayız.
- Dizideki karakterinizden söz eder misiniz?
- Mahalle baskısından kurtulup nefes almak için belediye başkanı olmuş iki çocuklu dul bir kadın Reyhan. Akıllı ve güçlü, aynı zamanda merhametli ve anaç. Reyhan'da kendimden çok şey bulduğumu söyleyebilirim.
- Bir belediye başkanısınız. Bu karakteri canlandırırken, nasıl bir hazırlık yaptınız?
- Senaryodan yola çıkarak düşündüm. Kasabada yaşayan ama orayı yönetecek, çekip çevirecek kadar donanımlı bir kadın Reyhan. Baskıya direnecek kadar dik başlı ve modern. İçimizden, bizden biri ama kadın belediye başkanı olmasıyla da aykırı. Renkli bir karakter ve bana yakın, kendi malzememden yola çıkarak çizmekte zorlanmayacağım bir karakterdi.
- Sizce erkekler güçlü ve konum sahibi kadınlardan korkuyor mu?
- Kompleksli olmayan erkekler güçlü ve konum sahibi kadınlara hayranlık duyuyor bence.
- Kadınların siyasette bir nebze de olsun daha aktif rol aldığı bir meclisimiz var... Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Bugünkü ortamda, mecliste kadın milletvekili sayısının artmasını bir nebze olsun mutluluk verici buluyorum.
- Yavuz Bingöl'le birlikte çalışıyorsunuz. Uyumlu bir ekip oldunuz mu?
- Kesinlikle uyumlu bir ekip olduk. Kasabada sosyal hayat pek hareketli olmadığı için bol bol sohbet ediyoruz. Yavuz gibi değerli bir müzisyen ve sezgileri bu kadar yüksek bir oyuncuyla sanat adına konuşup paylaşacak öyle çok şey var ki. Projelerini dinlemek heyecan verici ve umutlandırıcı. Umarım Allah vergisi yeteneği ve donanımıyla ömür boyu üretmeye, çevresini aydınlatmaya devam eder. Çünkü insanlığa en büyük fayda sanattan gelecek, kavgadan değil.