İstanbul'da söz konusu yeme- içme ya da eğlence olunca semtler arasında adeta savaş yaşanıyor. Bebek, Karaköy, Nişantaşı, Kadıköy... Her biri ayrı bir eğlence ortamı vaat ediyor. Elbette mekanlar, müdavimler ve raconlar semtten semte değişiyor. Örneğin Bebek insanının mottosu spor oluyor. Genelde öğlen yemeklerinde eşofmanlarıyla pilatesten çıkan kadınlar kafeleri dolduruyor. Nişantaşı'na ayak basınca ise cilalı ayakkabılar, fönlü saçlar, makyajlı suratlar karşımıza çıkıyor. Kadıköy insanı rahatlığı, Beyoğlu tayfası ucuza kaliteli hizmet almayı, Karaköy'e takılanlar sanattan konuşmayı seviyor. Tüm bu saydıklarımın yanında bir de Arnavutköy var ki farklı konseptleri bir arada sunuyor. Balıkçı diyarı olan semtten artık eğlence sesleri yükseliyor. Arnavutköy'de adım başı balıkçı olduğunu bilmeyen yok. Lüksü, hesaplısı, şıkı, salaşı... Her telden balıkçı var. Üstelik dizi oyuncusu, şarkıcı, iş adamı, kimi arasanız bu balıkçılardan birinde rakı-balık muhabbetinde yakalayabilirsiniz. Lakin bizim konumuz balıkçıları değil, kulüpleri, yeni açılan kafeleri ve farklı konseptteki restoranları... Arnavutköy'ün şüphesiz son bombası bu hafta açılan Hudson adlı brasserie... İçeri adım atar atmaz kendinizi New York'ta bir Fransız brasserie'sine gelmiş gibi hissediyorsunuz. Üç katlı mekanın teması yeşil ağırlıklı. İyi yemek, iyi müzik ve sanat konseptlerini birleştiren mekanın her katında farklı bir konsept karşınıza çıkıyor. Giriş katında brasserie, bar ve DJ setinin olduğu bölüm var. Kokteyl menüsü iddialı. Burası yemek sonrası bar olarak hizmet veren bir mekan. Üst kat özel partilere ev sahipliği yapacak olan beyaz masa örtülü kısım. Üçüncü kat ise gerçek yemek ve lezzet meraklıları için yaratılmış. Mutfaktaki yuvarlak şefin masasında hem mutfak ekibinin koşuşturmasını seyredebilir hem de şef Kaan Karagöz'ün özel hazırladığı lezzetleri tadabilirsiniz. Hudson'ın az ilerisinde hizmet veren ANY ise kısa sürede özellikle de genç kitlenin müdavim olduğu bir kafe. 'Corner pub' konseptindeki mekana ilk açıldığında kimse şans vermemiş ve kısa sürede kapanacağını düşünmüştü. Birçokları için balıkçı diyarında pub'ın işi yoktu. Güne saat 08.00'de kahvaltı servisiyle başlayan mekanın bir özelliği de içerideki masaların, sandalyelerin satılık olması. Burada da sadece lezzetli yemekler yok, çarşamba, cuma ve cumartesi akşamları DJ'ler setin başına geçiyor ve eğlence 03.00'e kadar devam ediyor.
UYUMAK YOK
Arnavutköy'de uzun bir gece geçirmek istediniz diyelim. Önce Zıpkın ya da Lipari'de balığınızı yiyebilir, ardından Hudson'da ya da ANY'de bir içki ya da kahve içebilirsiniz. Ama geceyi bitirmek istemediniz mi o halde istikamet Club Level... Zira son günlerde Karaköy ya da Nişantaşı mekanlarından çıkıp geceyi erken sonlandırmak istemeyenlerin de son durağı Level oluyor. Küçücük bir mekan. Dışarıdan fark etmesi neredeyse imkansız. İçeri adım atıyorsunuz, önce bu camsız mekanda ne işim var, diyorsunuz. Ardından etrafa bakıyorsunuz, magazin dergilerinde, ekonomi sayfalarında hatta spor haberlerinde karşınıza çıkan birçok ünlü simanın mekanda olduğunu görüyorsunuz. Canlı müzik kısa sürede sizi sarıyor. Elbette gösteriş yarışı burada da son sürat sürüyor. Şampanyaların ardı arkası kesilmiyor. Eğlence sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyor. Mekandan çıkıp az ilerideki pastanelerde kahvaltıya gidenler de yok değil.
ARKA SOKAKTAKİ İTALYAN RESTORANI
Arnavutköy'de arka sokakta kalan Antica Locanda şehrin en iddialı İtalyanlarından biri. Adem Baba'nın sokağından yukarı çıkarken solda kalan restoran aslında Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi'nin eski fırını ve ikinci derecede tarihi eser. Mimarisiyle dikkat çeken mekanda Toskana lezzetlerini deneyebilirsiniz. Pizzaları, makarnaları, kalamar yahnisi... Menü iddialı, şef Gian Carlo sempatik. Arka sokakta kalan bu mekanın sıkı müdavimleri olmasına rağmen balıkçılara gelen geniş bir kitle bu restoranın varlığından haberdar değil.
SON GÜNLERDE ÖNE ÇIKANLAR
Biraz uzaklaşıp denizin kenarında muhteşem lezzetler yemek isterseniz Şile Liman'daki Vira'yı demenizi öneririm. Sırf balık mücverini yemek için bile buraya gitmeye değer. Sahibi Okan Sarı'yı yakalarsanız bir-iki Zeki Müren anısı mutlaka anlattırın.
TIR, kamyon ve uzun yol şoförlerinin dinlediği bir radyo var: Adı Seymen FM. 2010 tarihinde yayına başlamış ve kurucusu 05 Mustafa lakaplı Mustafa Ödüpek. Trafikte bunalanların yeni takıntısı bu radyo oldu. Ankaralı Coşkun, İzmirli Taylan, Peçenekli Süleyman radyonun top 10 listesindeki isimlerden bazıları. Trafikte kafanız atarsa siz de bir kulak verin derim, kahkaha atmak için iyi bir neden olabilir.
Mikolog Jilber Barutçiyan'ın topladığı mantarlar, Kantin'in sahibi ve aşçısı Şemsa Denizsel'in hazırladığı yemekler ve IWSA eğitimcilerinden Ayça Budak'ın yaptığı şarap eşleşmeleriyle Nişantaşı kantindeydi. Farklı mantarların, farklı yemeklere kattığı lezzetleri tatmak gerçekten çok keyifli.
Günaydın'lar son hız büyümeye devam ediyor. Kurucu ortağı Cüneyt Asan çok yakında başta Miami olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde restoran açmayı planladıklarını anlattı. Bu arada Günaydın Kebap'ta Adana'nın içini açıp domates ve biber koyup servis ediyorlar. Kadayıf ve baklava da ortasında dondurmayla servis ediliyor. Maç günleri tüm şubeler kalabalık oluyor. Maç günü kebap ziyafeti yapmak istiyorsanız Swiss Otel'deki şubeyi tercih edebilirsiniz.
Karaköy Mitte son günlerin en gözde mekanları arasında. Özellikle alt kattaki barı yemek sonrası eğlenmek isteyenlerin bir numaralı tercihi oldu bile.