Sanat piyasasında son 30 yılda büyük bir hareketlenme yaşandı. Önce klasik döneme ait eserler rekor üstüne rekor kırdı. 2004 yılında Antik A.Ş tarafından düzenlenen müzayedede Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi isimli eseri 5 milyon TL'ye satılınca büyük yankı uyandırmış ve gözler müzayedelere ve sanat çevresine dönmüştü. Türk çağdaş sanatının altın çağıysa 2009 yılında Burhan Doğançay'ın Mavi Senfoni isimli eserinin 2.2 milyon liraya satılmasıyla başladı. İlk defa yaşayan Türk bir ressamın eseri bu kadar yüksekten alıcı buldu. Ancak Türk çağdaş resminin altın çağı çok da uzun sürmedi. Birkaç ismin dışında sanatçılarımızın uluslararası arenada önemli başarılara imza atamaması global markette yerini alamamasına yol açtı. Bu durum da yerli koleksiyoneri dünyaca ünlü sanatçıların peşine düşmeye itti. Biz de bu durumu sanat camiasının önemli isimleriyle tartıştık. Ortak kanı: "Koleksiyonelerin uluslararası alana döndüğünü doğruluyor ve bunu Türkiye için müthiş bir gelişme olarak değerlendiriyor.
Dağhan Özil , Galerici
Dünya pazarında yeri yok
"Türkiye'de son otuz yılda sanat pazarı ciddi değişiklik gösterdi. 30 yıl önce o günün avangartları olan Erol Akyavaşların, Ömer Uluçların bir pazarı vardı. O zaman marketin yüzde 80'ini klasik ve empresyonist akım oluşturuyordu. 10 yıl sonra empresyonist resmin birkaç ismin dışında Avrupa emresyonizmin gerisinden geldiğini gördük. Alıcılar da deli fiyatları vermekten vazgeçti. Çünkü gördü ki bunların uluslararası pazarda yeri yok. Bunun üzerine klasik eserden kaçış başladı. Koleksiyon yapan kesim zeki bir kesim, gelişmelere çok çabuk adapte oluyor. Klasikleri bırakan koleksiyonerler Türk modern ve çağdaş resmini almaya başladılar. Şimdiyse anladılar ki bunların da uluslararası pazarda yeri yok. Bunun nedeni fiyatın yüksek ya da düşük olması da değil. Çünkü fiyatı karşılaştırabileceğiniz uluslararası bir mecra yok. Oysa aldığınız dünya sanatına katkı sağlamış bir sanatçının eseri New York'a da gitseniz aynı fiyat, Paris'e de gitseniz aynı fiyat. Türk çağdaş sanatınınsa dünya pazarında bir yeri yok. Koleksiyoneler kendilerini kandırılmış hissetti. Bazıları küstü ve koleksiyon yapmayı bıraktı. Bazıları da önemli sanat fuarlarının büyük alıcıları haline geldi. Türkiye'de çok başarılı sanatçılar var. Ancak bunların dünya pazarına girmesi için sanatçı-galeri ve koleksiyonerin ortak çabası şart. Bir de yurtdışında 30-40 yıldır beraber çalışan galeri ve sanatçılar var, birlikte büyüyorlar."
Yahşi Baraz, Galerici
Bu durum Türkiye'nin milli değerine katkı sağlıyor
"Türkiye'de son 30 yılda Türk resminin Türkiye içinde alınıp satıldığı bir pazar doğdu. 2005'te ise bu pazar şekil değiştirmeye başladı. Koleksiyonerlerin çoğu yurtdışı bağlantıları kurup fuarlara gitmeye ve oradaki sanat eserlerini keşfetmeye başladı. Lokal sanattan evrense sanata dönüş başladı. Koleksiyoner anladı ki sanat evrensel etkisi varsa alınır yoksa lokal bir şeydir. Artık Türkiye'deki önemli koleksiyonerler Roy Lichtenstein, Andy Warhol, Jasper Johns, Damien Hirst gibi dünyanın en pahalı sanatçılarının işlerini toplamaya başladı. Bu eserlerin alınması Türkiye'nin milli değerini artıracaktır. Dünya sanatında yeri olan bu eserler Türkiye'ye giriş yapacak ve katlanarak büyüyecek. Bu sevindirici bir haber. Yeni nesiller bu eserler sergilendiği takdirde onları yakından görme ffırsatı bulacak ve genel kültür seviyeleri artacak. Bu sanatçılara büyük sürpriz oldu. 10 bin dolarken 1 milyon dolarlık resimler almaya başladılar. Bülent Eczacıbaşı, Faruk Eczacıbaşı, Nezih Barut, Ömer Koç, Cengiz Çetindoğan bu işin başını çeken isimler. Önümüzdeki 10 yıl içinde sanatseverleri hayrete düşerecek müzeler zinciri açılacak. Ve bu müzelerde uluslararası alanda rüştünü ispatlamış sanatçıların eserleri sergilenecek. Bu durum elbette Türkiye'deki sanatçılarda panik yarattı. Ama paniğe gerek yok. Sanat iltimas tanımaz. Önümüzdeki birkaç yıl içinde sanatçılar arasında önemli bir ayıklanma yaşanacaktır."
Murat Pilevneli , Galerici
Türk sanatı eşantiyon kategorisinde sunuldu
-Türk koleksiyoner önce klasik resmi toplamaya başladı. Ardından çağdaşa döndü, şimdiyse uluslararası sanatçıları topluyor. Sizce bunların nedenleri neler?
-Klasikten çağdaşa geçiş son derece doğal bir süreç elbette. Ancak ilginin yerelden uluslararasına kayması yerel piyasa açısından sorgulanması gereken bir durum. Nedenini anlamak için son 10-15 yıllık sürece bakmak yeterli. 2000-2010 yılları arası, çağdaş Türk sanatının, galeriler, müzeler, sanat kurumları ve de koleksiyonerler çerçevesinde konumlandırıldığı bir dönem. Tüm bunlar olurken belli başlı beklentiler yaratıldı yada ortaya çıktı diyelim.
-Neydi sanat piyasasındaki beklenti?
-Dünyaya açılım arzusu ve buna bağlı olarakolası fiyat artışı, yani potansiyeli. Türk alıcısı bu beklentiler içerisinde özellikle 2005-2006 sonrasında, sanatın da daha popüler hale gelmesiyle ciddi şekilde eser alımı yaptı. Eş zamanlı olarak Türk galerilerin uluslararası fuarlarda boy göstermesi ve sanatımızın yurtdışında daha sık görülmeye başlaması tabii yabancı koleksiyonerler ve sanat profesyonellerin dikkatini çekmeye başladı. 2009 yılında Sotheby's in Londra'da düzenlemeye başladığı "Contemporary Art / Turkish Art " müzayedeleri ile bu ivme iyice yükseldi. Ancak ne kadar çok çabalandıysa da Hint, Çin veya İran sanatı gibi arzu edilen etki bir yurtdışında yaratılamadı.
EŞANTİYON OLDU
-Sotheby's gibi dünyanın önde gelen müzayedeevleri de Türkiye'den çekilme kararı aldı.
-Yatırım, ticaret amaçlı alım yapan yabancılar ellerindeki işleri çok kısa sürede geri satmaya başladılar ve bütün bunların sonucu olarak 2011-2012 yıllarında nerdeyse 10 yıldır yaratılmaya çalışılan bu açılım durma noktasına geldi. VeSotheby's 2012 yılında ilgi eksikliği dolaysıyla Türk çağdaş sanatı odaklı müzayedelerine ara verdi, Türk sanatını Ortadoğu pazarına bağlayarak Dubai'ye aktardı. Türk sanatı; İran, Suriye ve benzeri ülkelerle aynı potaya koyuldu ve bu yapılırken de eşit şartlarla değil, adeta Türk sanat eserleri 'eşantiyon' kategorisinde sunulmaya başlandı.
-Eser fiyatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-2000'lerin başından itibaren başlayan süreçte eser fiyatları ciddi oranda yükseldi, yabancılar da ellerindeki eserleri geri satınca Türkler tekrar neredeyse kapalı bir piyasaya geri döndü. Türk alıcısı yükselen Türk eserlerinin fiyatlarını yabancı eserlerle kıyaslamaya başladı. Ve gördü ki Türk sanatçıların işleri pahalı ya da yabancı sanatçıların işleriyle neredeyse eş fiyatlı. Bunu görünce yabancı sanatçının işlerini tercih etmeye başladı. Sonuç olarak sermaye dışarıya çıkınca doğal olarak bir durgunluk dönemi başlamış oldu.
-"Bir dönem Türk çağdaş resim piyasası çok şişti" mi diyorsunuz?
-Kuşkusuz piyasada bir şişme ve tıkanma yaşandı. Bu tıkanma tüm sanatçılar için geçerli olmayabilir. Burada şunu belirtmek lazım: 'Taş yerinde ağırdır' sözünün gerçekliğinden yola çıkıldığında her dönem talep gören, buna bağlı yerel piyasada prim yapan sanat eserleri elbette var ve olacaktır. Ancak bu piyasanın geneli için geçerli değil.