Geçen yıl
Unutursam Fısılda filmi sonrası yazdığım eleştiride Çağan Irmak filmlerinin olmazsa olmazı hesaplaşma ve yüzleşmedir demiştim. 10 filmlik filmografisine bakınca hâlâ böyle düşünüyorum. Fakat baştan söyleyelim Irmak'ın yeni filmi
Nadide Hayat onun sinemasının genel temasından ayrılan bir yapım. Bunun için yapımın o genel Çağan Irmak filmi algısından farklı bir havası var. Film, torun torba sahibi ev kadını Nadide'nin (Demet Akbağ), kocası vefat ettikten sonra çocuklarının, eşinin dostunun, komşularının 'bundan sonra torunlarını büyütür bir köşede yaşlanır gidersin artık' şeklinde kendine biçilen hayatı reddedip yaşamını kökten değiştirmesini anlatıyor. Bunun için
Nadide Hayat'a ilk elden insan her yaşta yeni bir başlangıç yapabilir filmi denilebilir. O güne kadar sadece çocuk büyütüp iyi bir ev kadını olan Nadide Hanım, kimi aktivitelere katılıyor ama çareyi yıllar önce evlenmek için bıraktığı Su ve Su Ürünleri Fakültesi'ne afla geri dönmekte buluyor. Ve çocuğu yaşındaki gençlerle okumaya başlıyor. Fakülte hayatı ise onu iki caretta caretta'nın takip edildiği bir araştırma gemisine kadar götürüyor. Film ve doğal olarak Irmak, alttan alta toplumda yaygın olan ve insanların bir şeyler yapmasına engel teşkil eden 'Başkaları ne der?' tavrının yanlışlığını iyi bir örnekle anlatmaya çalışıyor. Kimi zaman kuşak çatışmasından, kimi zaman romantik bir aşktan, kimi zaman, yanlışlıklar, yanlış anlaşılmalardan yararlanan Irmak, diğer filmlerine göre komedi dozu yüksek bir film kotarıyor. Evet, elde derdini anlatan, naif, Irmak'ın bir ev kadını başkarakter seçmesiyle nadide bir cesaret örneği gösterdiği bir film var.
TİRYAKİ'NİN EK SİKLİĞİ
Fakat 10 filmlik Çağan Irmak sinemasını düşününce eksik bir şeyler hissediyorsunuz
Nadide Hayat'ta. Irmak, filmlerinde ana karakterlerinin psikolojik boyutu hiçbir zaman es geçmeyen bir sinemacı. Yeşilçam anlatısından yararlanırken, o anlatının iyimserliğini işlerken bile psikolojiyi mutlaka işin içine katarak karakterlerinin hep derinlikli olmasını sağladı. O derinlik karakterlerini sahici kıldı, sımsıcak hissettirdi ve seyircinin duygusal dünyasında bir karşılığa denk geldi. Belki bu filmde anlatı olarak komediye daha fazla sırtını dayadığı için bu büyü bozulmuş gibi. Demet Akbağ'ın usta işi performansına rağmen karakteri diğer filmlerindeki gibi derinleşemiyor. Bu da bütün filme sirayet ediyor. Ayrıca Irmak'ın
Issız Adam'dan beri son altı filmdir birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki'nin yokluğu da hissediliyor. Özellikle görsel atmosfer yaratma konusunda bir tek düzelik var. Belki Irmak
Nadide Hayat ile yeni bir sinema anlayışına yelken açıyor, bunu bilemiyoruz şimdilik. Ama
Nadide Hayat benim Çağan Irmak sineması içinde ısınamadığım ilk filmi diyebilirim.