Yıl
1989, yönetmen Korhan Yurtsever, çektiği Zincir filminin negatifini Kadıköy Moda Sineması'nın önünde yakar. Yurtsever'in binbir zorlukla çektiği filmini yakmasının sebebi, sinemaların Türk filmlerini göstermeme eğilimini protesto etmek. Sonraki yıllarda sinema salonlarının ve dağıtımcıların eğilimi değişmez. Yerli filmlere karşı izlenmiyor zaten diye bir algı oluşturulur. Nice film sırf bu algı yüzünden seyirciyle doğru dürüst buluşamaz. Örnek mi? Tunç Başaran'ın Uçurtmayı Vurmasınlar'ı, Nesli Çölgeçen'in Züğürt Ağa'sı... Aradan 27 yıl geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Türk sineması küllerinden doğdu. Artık her yıl 100'den fazla yerli film çekiliyor. Türk sineması uluslararası arenada kendine yer buluyor. Filmler seyirci rekorları kırıyor. Ama binbir zorlukla çekilen filmlerin özellikle bağımsız filmlerin potansiyel seyircisiyle buluşma olanakları hâlâ yok! Bu tür filmlere 'izlenmiyor' yaftası vuruluyor ve mesele etraflıca irdelenmeden yola devam ediliyor. İlk filmi Sivas ile Venedik Film Festivali'nde jüri özel ödülü alan Kaan Yazıcı ile sinema yazarları Şenay Aydemir, Evrim Kaya ve Fırat Yücel'in hazırladıkları, yarın İstanbul Film Festivali'nde gösterilecek olan Kapalı Gişe belgeseli tam da bu konuyu masaya yatırıyor, neden filmler potansiyel seyircisiyle buluşamıyor sorusuna cevap arıyor.
YANIT TEKELLEŞME
Belgeselde bağımsız film çeken yönetmen ve yapımcıların bu soruya verdikleri cevap dağıtım sistemindeki ve sinema salonlarındaki tekelleşme. "Siz ne kadar iyi film çekerseniz çekin, ne kadar çok uluslararası alanda ödül alırsanız alın hiçbir önemi yok. Vizyona gireceğiniz vakit salon bulmakta güçlük çekiyorsunuz. Bulsanız da filmler bir iki hafta sinemalarda gösteriliyor" diyorlar. Geldiğimiz noktada durum fena. Sinemacılar dükkanı kapatıp gitmekten bahsediyorlar. Kapalı Gişe, içinde bulunduğumuz tablo ile ilgili net rakamlar veriyor. Mesela 2015 Aralık'ın ilk hafta sonu, Türkiye'deki yaklaşık 2300 sinema salonunun 1700'ünde sadece iki film gösterilirken, Venedik'ten Jüri Özel Ödülü ile dönen Abluka 25, Altın Portakallı Sarmaşık filmi ise 16 salonda gösterilmiş. İnsanın aklına 'Dünyada da bu böyle değil mi?' diye bir soru geliyor. Belgesel ona da cevap veriyor: Değil, ABD'de 2015'in son günlerinde vizyona giren Star Wars: Güç Uyanıyor
, ülkedeki salonların sadece yüzde 10'unda gösterildi. Yine belgeseldeki çarpıcı bir veriden bahsedelim. 2014'te en çok gişe yapan ilk beş film, bütün yılın hasılatının yarısını alırken diğer 103 yerli filme de diğer yarısını paylaşmış. Hollywood'da bile böyle bir şeyin mümkün olmadığını yine veriler ortaya koyuyor: ABD'de 2014'te en çok izlenen beş film, elde edilen hasılatın sadece yüzde 15'ine sahip. Sinemamızdaki bu vahim tablo gün geçtikçe daha büyük sorun haline geleceği aşikar. Bugün Kapalı Gişe'nin Beyoğlu Sineması'ndaki gösteriminden sonra bu tablo nasıl normale döner diye bir forum düzenlenecek. Ki zaten şu durumda herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi en doğrusu. Ama öte yandan bu tekelleşme meselesinin odağındaki Mars Grup bilindiği üzere Güney Korelilere satıldı. Artık sinemamızla ilgili kararları Koreliler alacak gibi görünüyor. Yani iş gittikçe çetrefilleşiyor!