Bir şehrin haleti ruhiyesi o şehrin sakinlerinin yüzüne siner derler. Doğrudur da. Kasvetli bir şehirde yaşayan insanların yüzleri donuktur. Akdeniz'in kıyısında yer alan bir şehirdeyse hayat daha neşeli insanların yüzleri de güler yüzlü olabilir. Ya İstanbul? SABAH'ın fotoğrafçılarından İlhami Yıldırım'ın Beyoğlu Belediyesi Gençlik Merkezi'nde yeni açılan İstanbul'un Yüzleri- HİÇ sergisinden çıkan sonuç şu: İstanbul da bu kadim şehirde yaşayanlar da enerjik, dinamik ve karmaşık! Bir evsiz ya da bir usta yönetmen, bazen bir gazeteci bazen bir öğrenci, yaşlı genç... İstanbul'un insan mozaiğini yakalayan sergide herkes en sıradan haliyle görünüyor. Mutlu olan da, kaygılı olan da hüzünlü duran da var, umutla bakan da... Yüze baktırıyor sergi, hem de birbirimizin yüzüne bakmayı unuttuğumuz bir dönemde. Bu tesadüfi değil. Malum yüz, insanın özgünlüğüdür. İlhami de böyle düşünüyor. Bunun için insanların özgünlüğünün peşine düştüğünü anlatıyor: "Elimizdeki akıllı telefonlar yeni yüzyılın bir gerçekliği. Ve artık herkes kendi fotoğrafını çekip paylaşmaya başladı. En güzel hallerini paylaşıyorlar. İster istemez bir narsizm söz konusu. Ben, tam da bu narsisme inat, aslında insanların en özgün halini fotoğraflamak istedim. Bunun için yüze odaklandım. Ama bu yüzler bir zaman sonra bana İstanbul'a ait birtakım şeyler söylemeye başladı bana" diyor. "Nasıl" diyorum İlhami cevaplıyor: "Birbirinden çok farklı insanlar var sergide. Evsiz bir amca var mesela ama Ertem Göreç gibi usta bir yönetmen de. 60 yaşlarında, eşini kaybetmiş bir teyze de var, üniversitede okuyan bir genç de... Ama bu farklılıklar totalde bir bütün, harmoni oluşturuyor. Bu harmonide İstanbul'u hatta Türkiye'yi görmek mümkün. İşte, o İstanbul'da, karmaşa, dinamizm, sadelik, umut, hüzün yani insana dair aklınıza ne geliyorsa var. Çünkü İstanbul bunu yaşayabileceğiniz nadir kadim şehirlerden biri..." Peki serginin adındaki 'hiç' nereden geliyor. İlhami "Günümüzde insanlar kendilerini, kimlikleri, unvanları, ırkları, çalıştığı yerle vb. tanımlamaya başladı. Aslında bütün bu tanımlamaları çıkar o insanın en yalın hali, yani insan hali kalır geriye. Beni ilgilendiren de odur. Yani hiç olduğunuz an aslında tam olduğunuz andır. Bunun için insanların en sıradan halini ve en samimi halini çekmeye çalıştım" diyor. Sergiyi etkileyici kılan belki de bu sıradanlığın samimiyeti. Bunu söylüyorum İlhami'ye. İlhami de "Sergi ile birlikte aynı adla yayımlanan kitabın önsözünde unutamadığım bir anımı, annemle olan bir vedalaşmamı yazdım. Bir gün vedalaşırken annemin göğsüne yaslandım ve kalp atışlarını dinledim. Vedalaşırken hiç ağlamayan ben o an ağladım. Sonrasında hayatım boyunca işimi de insanları da kalbimi dinleyerek sevdim. Bir insanı, bir şehri sevmek annelerin kalbini dinlemek gibidir biraz da" diyor. Kalp gözüyle insana bakmak. Belki de serginin sırrı bu. İlhami bize bizi gösteriyor, metroda, otobüste giderken, yola yürürken birbirimizin yüzüne bakmayan 'bizi'. O bizde İstanbul da Türkiye de var aslında.
127 YÜZ AYNI KİTAPTA
İstanbul'un Yüzleri-HİÇ sergisiyle birlikte sergiyle aynı adı taşıyan Minval Yayınları'ndan bir de kitap çıktı. Kitapta da sergideki 127 insanın portreleri yer alıyor. Ama portrelerin yanında kendilerine ait birer sayfaları var insanların. Kimi bir şiir, kimi bir fotoğraf, kimi bir hikaye paylaşmış. İlhami "O sayfaya hiç karışmadık ne isterlerse yazın, çizin, koyun dedik. Mesela eşini kaybetmiş bir teyze, kocasını anlattı. Bazıları çok sevdiği bir şairin şiirini yazdı. Kimi de kendi yazdıklarını" diyor. Bu yazılar, şiirler bize insanların yaşam enerjileriyle ilgili ipuçları da veriyor aslında. İstanbul'un Yüzleri-HİÇ bu ipuçlarıyla daha da değerli oluyor.
MELANKOLİ DE VAR TUTKU DA
İstanbul şimdiye kadar nice kitaba filme, resme ilham verdi. Türlü türlü işlendi. İlhami insanların yüzlerinden İstanbul'a bakarken mesela bir yerlerde Nuri Bilge Ceylan'ın Uzak filmindeki melankoliyi, bir yerlerde Zeki Demirkubuz'un Masumiyeti 'ndeki tutkuyu ya da Reha Erdem'in Hayat Var 'ındaki gizli isyanı, Atıf Yılmaz'ın Ah Güzel İstanbul 'undaki vakurluğu hissedebilirsiniz. Çünkü nasıl bu yönetmenler sıradan insanların hayatlarından İstanbul ile iç içe geçmiş bir kesit sunduysa bize, İlhami Yıldırım da sıradan insanların o sıradan haliyle içlerindeki İstanbul'u görmeye çalışıyor ve görüyor da...
INSTAGRAM'DA BAŞLADI
İstanbul'un Yüzleri-HİÇ, bir sosyal medya projesi olarak başladı. İlhami cep telefonuyla çektiği portre fotoğraflardan oluşan videoları katılımcıların seçtiği müzik eşliğinde Instagram'dan paylaşıyordu. "Ama" diyor İlhami "Sosyal medya çabuk tüketilen bir ortam. Bunun için bu projenin kalıcı olması için sergi haline getirdik. Bir de kitap yayımlandı."
"İSTANBUL'UN YÜZLERİ -HİÇ-" SERGİSİ AÇILDI