Biz
onu Bodrum'un en popüler olduğu dönemde Türkbükü sahillerinde kusursuz fiziği ve plaj kıyafetleriyle tanıdık. Sonrasında ise yıllar boyu, davetlerde, lansmanlarda takip ettik onu. Hep iddialı hatta kendi deyimiyle "kokoş" kıyafetleriyle karşımızdaydı. Oysa 1970 doğumlu Deniz Berdan, gazeteci bir babanın ve tekstilci bir annenin kızı olarak hep modanın içindeydi. 19 yaşında part time moda editörlüğü yaparak çalışma hayatına başlayan Berdan, 22 yaşında Türkiye'nin ilk sağlık ve spor dergisi Health&Shape'i çıkardı. 11 yıl dergicilik yapan Berdan, DB Berdan markasıyla da tasarım alanında iddiasını ortaya koydu. 11 sezondur markası için kıyafet tasarlayan Berdan geçtiğimiz günlerde Peace Love And Brainzzz ismini verdiği ilkbahar-yaz koleksiyonunu Gizia Gate Nişantaşı'nda tanıttı. Berdan ile moda dünyasını konuştuk...
HERKES MODA PROFESÖRÜ
- 19 yaşından beri modayla iç içesiniz... Bir yanından modayla iletişimi hep sürmüş biri olarak bugün modaya olan bu yoğun ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
- Herkes gerçekten bir moda profesörü gibi... Aslına bakarsanız, üzülüyorum şu anki duruma. Ne yazık ki içini boşaltıyorlar bu kadar büyük bir sektörün. Tekstil Türkiye'nin en başarılı olduğu, en büyük ihracat rakamlarına ulaştığı sektörken insanların bu işe bu kadar ciddiyetsiz bakması bence üzücü.
- Son beş-altı yıldır moda ile ilgilenmek çok popüler...
- Aynen öyle... Ondan önce diyetler, sağlıklı beslenme reçeteleri sürekli gazetelerdeydi. Modanın bu kadar popüler olması geçse de, bu alanda sağlam adımlar atsak. Modanın moda olması sonucunda da insanlar hırçınlaştı ve agresifleşti bu kadar keyif alınması, hayatın renklerinden olması gereken bir alanda. Zaten şu an makyaj ve güzellikle daha çok ilgilenilmeye başlandı. Sanırım moda yavaş yavaş kurtulacak...
- Nedir sizce peki moda? Nasıl tanımlarsınız modayı?
- Moda sanattan çok ticari bir iş. Açıkçası tüketim sektörünün can damarlarından biri. Neticede insanlara hayal satıyorsunuz. Kimse bu mesleğe sanat diyemez. Biz bu büyük tüketim kaosunun içinde bulunup da suçluluk duyanlardanız. İşimiz ürettiklerimizi satmak olmasına rağmen ihtiyacın kadar tüket diyenlerdeniz.
- Peki Türkiye'de moda nerede sizce?
- Basının da yönlendirmesi ile oryantalizmden çok arabeske kaçmış durumda. Türkiye'de moda sektörü toplantıya gider gibi bir partiye gitmeye benziyor. Seçebileceğiniz onca gökkuşağı renginin içinde gidip griyi seçmek gibi. Türkiye'nin biraz kendini rahat bırakmaya ihtiyacı var. Neyse ki Türkiye'deki bir grup genç kitle değişimi başlattı. Sonuçta bu işin profesyonelleri yani bu alanda çalışanlar işin sıkıntısını stresini yeterince çekiyor. Tüketici olarak moda konusunu seviyorsanız bundan keyif alıp, eğlenmenize bakın.
MODA HAFTASI ÖNEMLİ
- Moda haftası hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Ne olursa olsun, hiç olmamasından
iyi. Şu an dünya takviminde bir yeri var İstanbul'un.
Hepimizin bunun devam etmesi
için çalışması gerekiyor. O kadar önemli ki
moda haftaları. Defilelerden sonra tasarım
siparişlerini yapacak atölyeler, kumaşçılar,
nakışçılar sektöre hizmet eden pek çok küçük,
büyük işletme para kazanacak. bunu
bu şekilde görmek lazım. Ama bir çeşit eğlence
gibi görülüyor.
ERKEK REYONLARINA GÖZ GEZDİRİN
- Sizinle karşı karşıya gelip de alışveriş üzerine konuşmamak olmaz. Var mıdır bize vereceğiniz bir alışveriş tüyosu?
- Alışveriş yaparken sadece kadın bölümüyle
kendinizi kısıtlamayın erkek hatta çocuk
bölümünden bile kendinize bir şeyler çıkartabilirsiniz.
Özellikle erkek bölümü artık tek tip
kalıp ve tasarımlara sahip olmadığından kolayca
kıyafetlerinize entegre edebileceğiniz parçalara
rastlanabiliyor.
- Peki bu yaz hangi trendler ön plana çıkıyor?
- Bu sezonun en çekici trendlerinden birisi
iç çamaşırı gibi görünen gecelik gibi elbiseler.
Uzun uzun ve püfür püfür... Yaz için hem rahat
hem de yenilikçi. Özellikle 2000'lerin başlarında
moda olan bu elbiseler şimdilerde spor bez
ayakkabılarla içine koton tişörtlerle giyildiğinde
gerçekten çok iyi duruyor. Bir diğer trendlerden
biri ise gotik trendi bu sezon alternatif akımları
sevenler için geri döndü. Özellikle yaz da olsa
siyahla kombinlenmiş asidik renkler desenlerde
ön plana çıkıyor yani "Yazın siyah giymek de
neymiş" diyenlerin başka bir şey bulamayacağı
bir sezondayız. Her daim siyah giyinmeyi tercih
edenlerin ise bu sezon dolaplarına kıyafet depolama
zamanı anlayacağınız.
- Bu sezon dolabımıza kesinlikle katmamız gereken parça nedir peki?
- Bol parçalı vintage görünümlü ceketler
dolabın olmazsa olmazı gerçekten. Her kıyafetle
olabilen kombinasyonun tamamlayıcı hatta baş
tacı olmasını sağlayan bir parça. Transparan
püsküllü kimonolar bu sezon da dolabınızda yer
edinsin. Elbiselerde transparan detaylar, fileler,
fırfırlar ve pililer her yerde.
BİR DÖNEM BEN DE ÇOK KOKOŞTUM!
- Bir dönem sık sık magazin basınında yer alıyordunuz. Davetlerde, lansmanlarda çok sık görüyorduk sizi...
- Bir grup insan için o gerçekten bir çeşit
iş, sosyalleşme alanı bu aktiviteler. Ben de
üç beş-sene takip ettim bu tür etkinlikleri, bu
yüzden belki de bir şey demem çok doğru
olmaz. Ancak ben bir süre sonra sıkıldım.
Bazı insanlaraysa yetmiyor üç-beş yıl.
- Yıllar içinde sizin de giyim tarzınız çok değişti. Bir dönem daha mı süslü püslüydünüz?
- 2000'li yılların moda trendi ile herkes
gibi ben de kokoştum sanırım. Biliyor musunuz
1990'larda neredeyse şu anda giyindiğim
gibi giyiniyordum. Grunge akımı etkisiyle
çoğunlukla erkek reyonundan alışveriş yapar
etek giymezdim.
- Var mıdır stil sahibi olmanın belirli kriterleri?
- Bir insanı sadece lüks giyinmek veya bir
ürünü sadece sezon trendi olduğu için almak
stil sahibi yapmaz. İnsanın öncelikle kendinden
emin olması ve giydiği kıyafetler içinde
kendisini iyi hissetmesi gerekir bence. Ondan
sonra da dergilerde ya da reklam kampanyalarında
ya da arkadaş gruplarında dayatılan
dönemin trendlerini takip etmemek gerekir.
Alışveriş yaparken gerçekte kullanmaktan
keyif alacağı parçaları seçmeli insan.
- Bodrum'da o bikinili fotoğraflarınızın çıktığı dönemler aklınıza geldiğinde ne hissediyorsunuz?
- İnsan orada fotoğrafları çekildiğinde
önünü alamıyor sanırım. Çok garip geldi,
bir anda o fotoğraflarla tanınır olduğumda.
Yıllardır çalışan iş kadını sınıfından bir anda
kokoş insan sınıfına girdim. Aslında medya
kökenli olduğum için anlıyorum da o zaman
hakkımda çıkan haberleri, sonuçta bana bir
kimlik oluşturdular ve o kimlik üzerinden haber
yaptılar. Ama bir müddet sonra haberleri
gördükçe benim tüylerim diken diken olmaya
başladı. Sonra da tamamen kendimi çektim
diyebilirim.