Cenevre'de pazar günü BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri ve Almanya ile İran arasında imzalanan nükleer anlaşmayla ilgili taraflar arasındaki ilk görüş ayrılığı nükleer silah üretmek için ilk koşul olan uranyum zenginleştirme hakkı üzerinden geldi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Tahran'da düzenlediği basın toplantısında anlaşma ile tek başına uranyum zenginleştirme hakkı kazandıklarını ve bu işleme devam edeceklerini söylerken, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bu açıklamalara karşı çıktı. Amerikan basınına konuşan Kerry, "Anlaşmada uranyum zenginleştirme işleminin taraflarca ortaklaşa gerçekleştirileceği belirtiliyor. İran'a verilmiş bir hak yok" dedi.
İSRAİL EYLÜLDE ÖĞRENMİŞ
Söz konusu tartışma ABD Kongresi'ndeki Cumhuriyetçileri ve İsrail'i de rahatsız etti. Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri Eric Cantor, "Bu anlaşma İran'a açıkça ve tehlikeli bir şekilde uranyum zenginleştirme hakkı veriyor" derken Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Robert Menendez de, "Anlaşma bize yeterli gelmedi yeni yaptırım paketi hazırlanabilir" şeklinde konuştu. Pazar günkü Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında nükleer anlaşmayı sert bir şekilde eleştiren İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun yaklaşık 1 yıl süren ABD-İran gizli müzakerelerinden eylül ayında haberdar olduğu ortaya çıktı. BM Genel Kurulu'nda İran'a çok sert bir şekilde yüklenen Netanyahu'nun bu konuşmayı Obama'dan gizli görüşmeleri öğrendikten sonra yaptığı belirtiliyor. Netanyahu'nun İran'a ekstra 7 milyar dolar sağlayacağını söyleyerek kaldırılmasına şiddetle karşı çıktığı yaptırımlar konusunda da ilk adımın AB tarafından aralık ayında atılacağı öğrenildi.
ANLAŞMANIN MİMARI BAKAN ZARİF
Nükler
anlaşmanın asıl mimarı olarak gösterilen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif (53), akıcı İngilizcesi ve Batı'da edindiği yüksek öğrenimi ile dikkat çekiyor. Doktorasını ABD'nin Denver Üniversitesi'nde uluslararası hukuk ve politika üzerine yapan Zarif yaklaşık 20 yıllık diplomatlık kariyerinde ABD ve İran arasında düzenlenen onlarca gizli görüşmeye katılmış. 2002- 2007 yılları arasında İran'ın BM Daimi Temsilciliği'ni yapan Zarif, "Büyük Pazarlık" adı verilen ve 2003'te ABD ile ilişkileri yeniden başlatmayı öneren politikanın da üreticilerinden biri olarak görülüyor.
İSRAİL'İN NÜKLEERİ NE OLACAK?
Suriye'nin elindeki kimyasalları yok etmeyi kabul etmesi ve İran'ın da nükleer programına ilişkin anlaşmaya varmasıyla gözler bölgedeki diğer nükleer güç olan İsrail'e çevrildi. 1957'den bu yana Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı üyesi olan İsrail, Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'na imza atmadı. 80 adet nükleer başlığı ile nükleer güç olarak kabul edilen İsrail, şimdiye kadar sahip olduğu nükleer kapasitesini hiç kabul etmedi. Ancak İsrail'in nükleer kapasitesi hakkında "sormakonuşma" politikası izleyen ABD'nin Tel Aviv'e bu konuda baskı yapması konuşuluyor. Sorularımızı yanıtlayan Harvard Üniversitesi'nden Martin Malin, "Eğer İran ve Suriye diplomasisi başarılı olursa bölgedeki kitle imha silahları üzerindeki tartışma daha anlamlı olacak. Bu tartışma da İsrail'i daha fazla baskı altına itecek. Ancak kısa dönemde ABD'nin İsrail'e nükleer kapasitesi konusunda baskı yapacağını düşünmüyorum" dedi. İsrail merkezli düşünce kuruluşu Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden Dr. Emily Landau da "İsrail'in nükleer silaha sahip olması İran ve Suriye'den farklı. İsrail savunma amacıyla nükleere sahip. Kimseyi tehdit etmiyor. ABD'nin bu konuda İsrail'e herhangi bir baskı yapmasını beklemiyorum" şeklinde konuştu.