Lüks otellerde veya yabancı markaların satıldığı araba satış mağazalarında, AVM'lerde altta yazmaya çalıştığım karmaşanın tam
çiçek açmış halini görebilirsiniz.
Hele normal giyinmiş halde, yani gıcır ayakkabılar, tiril bir pantolon ve elinizde bir ayfon falan olmadan
oralara girmeye cesaret ederseniz. Bazı şeyleri lisanımızda
net tarif etmezsek, anlaşmakta epeyce süre daha güçlük çekeceğiz. Lisandaki anlaşmazlık, iş hayatımıza yansımaya devam edecek ve ne iş yaptığımızı anlamakta da zorlanacağız. Hatta işimizde bazımız daha az başarılı olacak.
Gittiğiniz bir mağaza veya lokantanın çalışanları ya da bir otel resepsiyonundaki görevli size
yardım değil,
hizmet eder. İyi ya da kötü
hizmet ediyor olabilir.
YARDIMIN ANLAMI
"Size yardım edebilir miyim?" "Yardımcı olabilir miyim?" diye lafa başlarsa, konumunu yanlış anlamış, eğitilmiş demektir.
Bu da hizmet kalitesini epeyce etkiler doğal olarak.
Yaptığını yardım etmek olarak algılayan -isterse eder, istemezse etmez- konumda olmalıdır.
Öyle ise o mağazada veya otelde veya satış mağazasındaki işini "lütfen" yapıyordur. Yardım bir kaza anında yoldan geçenin yaptığıdır. Bir komşunun diğerine yaptığıdır. Bir dostun diğerine yaptığıdır.
Her zaman
ücretsizdir. Bir hekimin muayehanesinde veya hastanede yaptığı bir hizmettir. Bir şöförün otobüste yaptığı da... Şöför veya hekim, para aldığı bir müşterisine, iş yerinde ayrıca yol da gösterirse; yaptığı, olsa olsa, hizmet kalitesini yükseltmektedir.
HİZMET ALAN VE VEREN
Memurun yaptığı da bir hizmettir.
Üniformalı veya üniformasız olsun. Belki üniformalı olanın yaptığının hizmet olduğunu anlamaması bizim darbeler tarihimize bir açıklık bile getirebilir. İngilizce üniformasız memura
civil servant derler yani
sivil hizmetli. Hizmet alan ise açık ve net olarak seçmendir, vatandaştır.
Geçenlerde İzmir'in bir semtinde, bir araba satış mağazasında bir araca bakarken satıcı gelip "Yardımcı olmamı ister misiniz?" dedi ve ben gülümseyince "Sizi aydınlatayım" diye devam etti.
Ben yukardaki tür bir şey söylemeye kalkınca tamamen rahatsız ve kırgın, hatta kızgın bir şekilde "Tabii, ben sizin hizmetçinizim" deyiverdi.
Moralini ve kimyasını düzeltmek epeyce çaba gerektirdi.
Estağfurullah! Çalıştığı sürece garson (veya satıcı) hizmet eder.
Serbest zamanında bir lokantaya, bir AVM'ye gittiğinde başka birisi ona hizmet eder.
GAGALAMA SIRASI
Kimsenin değeri boyu ile mesleği veya parası ile ölçülemez evvel Allah! Bir zaman garsonluk yapan sonra çok iyi bir edebiyatçı vs. olabilir. Ayrıca insanlar arasında bir gagalama sırası olduğu yanılgısı genlerimizle hayvanlar aleminden kalma bir anı.
Demokrasi falan diyerek aşmaya çalışıyoruz zaten son yüzyıllarda.
Hizmet alan "siz"dir, densiz de olsa , satıcıya sen dese bile, iyi hizmetli hiçbir zaman-
hizmet süresince- kişilik yarışına girmez. Yani
"Benim babam, senin babanı döver" yaklaşımı külliyen yanlış. Bu, hizmet kalitesini azaltan bir davranış olur.
Kibir ile yapılan hizmetin kalitesi de doğal olarak düşük olur. Hizmetin iyisi
aşağılamadan yapılanıdır. Bu tabii, yardım için de geçerli bir düsturdur! Hoş, zaman zaman, ağzınızla kuş tutsanız da yaranamazsınız ama hizmet eden ve hizmet alan arasında netlik genelde ferahlatıcıdır.