Bu köşede 21 Kasım 2011 tarihinde "İzmir depreme hazır mı?" başlıklı bir yazım yer almıştı. Gelecek için hazırlıklarımızı yapmamız gereken afet, sadece deprem de değildir. Sel, fırtına, hortum, çığ, yangın, salgın hastalıkların bizlerin, nerede, ne zaman ve hangi şiddette karşımıza çıkacağı belli değildir. Bu belirsizlik toplumda
gevşeklik yaratmamalı, her an hazırlıklı olunmalıdır.
Bir hesaplamaya göre, son 10 yılda ülkemizde meydana gelen doğal afetlerin sebep olduğu kayıp 18 milyar dolar dolaylarında olup,
insan kayıplarının ise para ile ölçülmesi de mümkün değildir. Saydığım afetler için hangi ölçüde etkili önlem alınabilirse, kayıplar da o ölçüde azalacaktır.
HAZIRLIKLI TOPLUMUN ÖNEMİ
13 Mart'ta, her toplantısında önemli mesajlar veren İZİSYÖM'ün (İzmir İli Stratejik Planlama Yönetişim Araştırma ve Uygulama Merkezi) Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü salonunda yapılan toplantıda "afetlerde iletişim" konusu konuşmacıların sunuşları ile enine boyuna ele alındı.
Merkez Sorumlusu Prof. Dr.
Zerrin Toprak'ın dile getirdiği gibi, ilin afet planının yapılmasının önemi kadar "hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratabilmek" de önemlidir. Bunun için de sadece üst düzey yönetimle değil, ilin kurum ve kuruluşları yanında halkını da kapsayacak bir planlama ile toplumun bilinçlendirilmiş olması de gereklidir.
Yoksa, dosyalarda
dolaplara konulmuş olan planların, toplumun kuşkularını ortadan kaldırması, afet anında kimlerin, nerede, nasıl ve ne yapacağını belirleyebilmesi beklenmemelidir. Bu planların çeşitli iletişim araçları ile halka duyurulması da yeterli değildir. Zaman zaman uygulamalarla toplumun bilinçlendirilmesi zorunludur.
Bir konuşmacı "Depremde dışarı çıkıp bir yerde durmuştum. Sonradan farkına vardım ki
durduğum en tehlikeli yermiş" demişti. Bu sözü yadırgamadım. Bundan 10 yıl kadar önce, gündüz saatlerinde yakalandığımız şiddetli bir depremde, 8 katlı apartmanımızın sakinleri sokağa fırlayıp, apartmanın dibinde nasıl sallandıklarını ve
nasıl dışarıya fırladıklarını heyecanla anlatmaya başlamışlardı.
Toplantıda 50 kadar izleyici vardı. Sonraki günlerde medyayı izledim. Fazla ilgi gösterilmemişti. Medyayı afet gibi bir konu ilgilendirmezse, hangisi ile ilgilenirler! Bu toplantı bir başlangıç olmalı. Valiliğe bağlı İzmir Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi ve belediyelerimiz olmak üzere, okullar ve öteki kuruluşlar
işi birbirlerine havale etmeden, koordine biçimde hemen harekete geçmelidir. "Hemen" diyorum, çünkü afetler randevu vermezler.
Valiliğin
"Afet Bilgi Rehberi" isimli, önemli bilgileri içeren bir broşürü de var. Bu broşür herkesin elinde bulunmalı ve bir
ev ödevi halinde kabul görmelidir. Böylece, afet öncesi, afet esnası ve afet sonrasında herkesin ne yapacağı ve herkesin herkesten sorumlu olacağı bir bilinç yaratılmalıdır.
2006'da bir Avrupa Konseyi toplantısı için Brüksel'deki Komisyonlar binasında bulunduğumda, bana bir alarm verileceğini ve binanın dışına çıkılacağını söylemişlerdi.
Toplantının
en kıvamlı yerinde siren sesini duyunca, yüzlerce kişinin binadan çıkıp, önceden belirlenmiş olan toplanma yerlerine telaşsız gidişi görülmeye değerdi. İtalyan delegesi ve İzmirli
Livio Missir'a bu imrenilecek düzeni sorduğumda bana "Sık sık çeşitli uygulamalar yapılır. Burada herkes bir afet anında ne yapacağını çok iyi bilir, üstelik Brüksel deprem ve benzeri afetlerden oldukça uzaktır" demişti.
ÖNEMLİ BİR UYARI
Öncelikle
ciddi bir deprem bölgesi olan ve binalarının pek çoğunun da depreme dayanıklı olmadığı bilinen İzmir'de, daha fazla gecikilmemelidir. Yaşar Üniversitesi'nde kısa bir süre önce yapılan bir sempozyumda, 5.6 büyüklüğündeki bir depremde İzmir'deki binaların
üçte birinin yıkılacağının söylenmesi, önemli bir uyarı olmalıdır.
Sakarya ve Van depremlerinde hazırlıksız olduğumuz görüldü. Hangi afetin bizlere ders olacağını merak etmekteyim.
İZİSYÖM, İzmir toplumunun afetlere hazır kılınmasındaki üstlendiği önemli rolünü usanmadan ve yaygınlaştırarak devam ettirmeli ve öncülüğünü elden bırakmamalıdır.