Bir kadın ve kedisi, mışıl mışıl uyuyorlar. Kim bilir uykunun hangi tatlı notalarındalar artık... Kahve tonlarında alacalı, ipek tüylü kedicik bir bebek gibi kadının sağ omzuna doğru bırakmış başını. Kadının gövdesi de aynı yöne hafif bir kıvrım yaptığından, neredeyse yüz yüzeler. Kamerayı tavana yükseltip yukarıdan bakınca, yavaş yavaş bir kalp formu oluşturduklarını görmek mümkün. Ve kadın, ne olduğunu tam olarak bilmediği/ hiçbir detayını kesinlikle hatırlamadığı ancak rüya olduğundan emin olduğu bir uyku anının içinde duyduğu seslenişle gözlerini açıveriyor: "Mercedes"!
***
O da nesi?
David Lynch filminde miyiz ya hu! Zira Mercedes sesiyle aynı anda sıçrayarak uyanan biri daha var aramızda: Kedicik... Şu Mercedes, Brezilya dizilerindeki kadın kahraman isimlerinden değil miydi... Ve fakat şu durumda, yarı uykulu kadının aklından geçen "Sanırım kedim geçmiş yaşamında, yüz yıl kadar önce zengin Brezilyalı ailenin malikanesinde çalışan
Mercedes isminde bir köleydi ve hala bu kadının ruhunu taşıyor"! düşüncesi, sizce bir öykünün başlangıcı olabilir mi? İlk paragrafta kadın ile kedinin fiziksel hallerini betimlerken
"kamera" da demiştim, değil mi? Yok hayır, odada kamera filan yok tabii... Sadece yazan kişi tarafından izlenen bir durumu okuyucuya sözlerle anlatırken kullanılan destek unsuru diyelim.
Peki sizce gerçekten bir izleyici var mı, yoksa izleyici kılığına girip öykü anlatmaya kalkan aslen kadının kendisi mi? Tamam, bu kadar yeter. Öyküdeki
kadın da benim, anlatan da... Ama siz bunu çoktan anlamış olmalısınız zaten. Velhasıl, evet ben bu kez hikaye anlatmayı deniyorum!
***
Geçen hafta İstanbul Film Festivali'nde
François Ozon'un harika yeni filmi "Başka Bir Hayat"ı izledim (Mayıs'ta gösterime girecekmiş). Bir edebiyat öğretmeni ile yazmaya yetenekli öğrencisinin, izleyici için adeta
roman yazma süreci üzerine derse dönüşen diyalogları... Genç öğrencinin, en yakın arkadaşının evi ve ailesinin yaşantısını dışarıdan bir göz/ kamera olarak izleyip gördüklerini anlatması, yani yazıya dökmesi...
Sanat ve yazı nereden başlamalı/ nasıl başlamalı konusunda hala kafası çok karışık biri olmanın "hayati" olmasa da "keyfe keder" sıkıntısını taşıdığımı söylemem sizlere ironik gelebilir ama kafam gerçekten karışık. Söz gelimi, böyle bir yazının
başlığı ne olmalı dersek? "Brezilyalı kedi"... "Kedimin içindeki Brezilyalı"... Ya da mesela,
kadın ve kedi aslında iki ayrı varlık değil de "tek" olsalar, şu başlığa ne dersiniz: Kafası karışık kedi? Evet, sanatta ve hayal gücünde sınır yok. Nereden ve nasıl başlayacağını bilemesem de, en azından bunu biliyorum... O halde belki de
tüm hikayenin tek kahramanı ve sonuçta başlığı da aynı olmalı, öyle değil mi? Evet, aynen öyle... Kafası karışık kedi!