Kitap Fuarları'nı severim. Yalnızca bir yazar olmamdan değil, yanısıra
okur olmamdan ötürüdür bu. Frankfurt Kitap Fuarı'nı da severim. İlk bakışta insana yadırgatıcı gelen, sahiden de yadırgatıcı bir fuardır o. Nedeni sözgelişi bir
Sofya ya da bir
Belgrad kitap fuarları gibi okur ile buluşma kaygısından kaynaklanmamasıdır. O iki fuar da (düzen değiştikten sonra hala yapılıyor mu, bilmiyorum) okurların karşısına hem yazarlar hem de kitaplarla çıkar, ikisini de karşılıklı kaynaştırırdı. Tıpkı bizim
TÜYAP Kitap Fuarı gibi. Okur, o fuarlarda kitabı alır, varsa, gelmişse; yazarına imzalatır, hatta iki satırlık hoşbeş de ederdi. Frankfurt Kitap Fuarı'ndaysa amaç, kitap satıcılarını alıcılarla buluşturmaktır ve orada öttürülen boru,
copyright'çıların borusudur.
KİTAP SATMAYA BAKARLAR
Geri kalmış, ileri gitmiş; okuryazarı az, okuryazarı çok ülkelerin yayıncıları bu fuarlarda karşılıklı kitap "satmaya" bakarlar daha çok. Verilen tüm savaş, telif hakları (copyright); bir kitabın telif haklarını alıp (ve satıp) diğer ülkelerde yayınlama ve yayınlatma üzerinedir. Satılan gerçi yine kitaptır, ama okura değil, yayıncıya. Alışveriş, kitabın yazarını temsil eden copyright ajansları ile yayıncılar arasında geçer. Bu, bir yerden sonra yazar ya da yayınevi
sorunu ya da onuru olmaktan çıkar ve ülkeselleşir. "Satıcılar" burada kendi ülkelerinin yazarlarını başka ülke okurları için
olağanüstü çaba harcayarak temeldeki pazarlama işini sürdürürler. Kültür olgusunun
pek ciddiye alınmadığı ülkemizde, böylesi uluslararası fuarlar da, doğal olarak, ciddiye alınmaz. Kültürü artırmak, yığınlara indirgemek, toplumu giderek kültürlemekle yükümlü Bakanlık,
söz olsun diye katılır o fuara. Üstelik uluorta ve hazırlıksız katılır. Fuara katılmaktaki asıl amacın; başka ülkelerin bu katılımla neler yaptıklarını, ulusal kültürlerini yazı-çizi aracılığıyla nasıl başka dünyaların insanlarına (ellerinden geleni artlarına da koymadan) ulaştırma, kabul ettirme çabasına girdiklerini gözlemlemek sanırsınız.
DEVŞİRME KİTAPLARLA GELİR
Aynı Kültür Bakanlığı, onca eksik gedikle
katılmaması, katılmasından daha hayırlı devşirme kitaplarla gelir. Çadır kurarcasına derme çatma yoksulluğu ve yokluğu daha ilk bakışta gözlerden kaçırılamayan bir sergilemeyle (ve sözkonusu olsun diye getirildiği çok belli) kitaplarımızı yine o ülkede yaşayan Türklere sunar. Ülkeler ve toplumlar birbirlerini yalnız turizm ve ticaret nedeni dışında, asıl sanat ve edebiyat aracılığıyla daha çok iyi "tanır"lar. Edebiyat ve sanat, bu noktada hem aracıdır, hem araç. Fukara Kültür Bakanlığımız,
ah, bunu bir bilse!..