Meslekten biri olarak, özellikle de son yıllardaki spor basınının "hal ve gidiş"i beni hep şaşırtmıştır. Geneldeki değerlendirmeleriyle üst ve alt başlıklarıyla gerek haber, gerek spor karşılaşmalarında kullandıkları o yadırgatıcı "
üslup" ile de. Nitelendirmelerindeki
"yakışırlık" derecesi her zaman tartışılır. Kimi kez bir külhanbeyi ağzıdır, kimi kez de "edep" sınırlarını zorlayan "garip" bir ağız. Zaman olmuş bütününde de alabildiğinde "
tahrihkar." Adına
"taraftar" dediğimiz, bilinçliliği soru işareti olan milyonluk yığınları, bir anda, bir günde ve sayfalarına çektikleri eskinin şimşir harflerden oluşan büyük başlıklarla neyi hedef diye göstermişlerse, ona diledikleri gibi yönlendirebilmektedirler.
BU NASIL KAZA KURŞUNU!
Bir toplum, kitle psikolojisi açısından boşalmaya gerek duyabilir. Ülke boyutlarındaki bir bunalım, bireyleri giderek etkisi altına almış da olabilir. Tıkanıklığın bir toplumsal boşalma sonucu gerçekleşeceği de, mümkündür. Ama bu sonuca spor sayfaları aracılığında ulaşmak için basının (TV ekranları da dahil) giriştiği o "ön hazırlık aşaması, bu denli kışkırtıcı mı olmalıdır! O toplumda bireyler böylesine bir "dolduruş"a mı getirilmeli! Bu dolduruşla o birey de ruhsatlı ruhsatsız tabancasına sarıldığı gibi havaya yerine insanların "
kaza kurşunu" mu sıkmalıdır! Hayır, fanatiklik, spor basınının biçimlendirmek istediği türden bir kulüp severlik ve renk aşıklığı değildir. Hayır, spor yapanların hangi yarışmada ve oyunda olursa olsun, ortaya koydukları başarı ve beceri onları ne "alçak", ne "hain", ne "kansız", ne "homoseksüel" ya da ne "çok büyük", ne "kral", ne "imparator", ne ordinaryüs" ve ne de "prens" ya da "usta" yapar. Profesyonel olmak, o mesleği kişisel becerisinin, ustalığının (imparatorluk, krallık da dahil) olabildiğince iyisini yapmak, yapıyor olmak demektir. Bunun da kansızlık, kalleşlik, kancıklık, krallık ne de cinsel tercihle, profesyonellik ya da prenslik ve imparatorlukla hiç mi hiç ve uzak yakın bir ilişkisi vardır.
KIRK HARAMİLİĞE İCAZET
Fakat siz beceriklilikle beceriksizliği yanlış ve doğrulukları kuşkulu nitelemelerle taraftara sunarsanız, bunu böyle verirseniz, onların aklını karıştırır, gözlerini döndürürsünüz. Onların bir gelecekte yapacakları bilinç dışı her davranış ve eylemede haklı olduklarını 'icazet'e bağlarsınız. O zaman onlar da büyük küçük demeden her yanlışa baş kaldırır, söver sayar, tribünler de birbirine girer, sahaya yabancı madde yağdırır. Maç sonunda oyuncuların otobüslerini taşlar, kırk haramiler gibi yollarını keser. Kimilerini cenaze namazına gelmiş bile demeden aralarına alıp linç etmeye bile kalkarlar. Varılan sonuç herkesi şaşırtır, şaşırtacaktır da. Adalet şaşırır, taraftar şaşırır ve spor basını olgunun nerelere varabileceğini, varabildiğine kendisinin bile inanamadığı gözlerle bakar ve şaşırır. Rüzgar esmenin hasadı bu olmayacak da, ne olacaktır, sorabilir miyim!