Yamanlar Eğitim Kurumları'nın etkinlikleri, tüm yurtta olduğu gibi, dış ülkelerde de hızla devam ediyor. Eğitim ve spordaki başarılarıyla göz kamaştıran kurumun okullarının, gerek yurt içinde, gerek yurtdışındaki etkinlik ve yarışmalarda topladığı ödüller ise
saymakla bitmiyor. Bu kapsamda, son olarak Kurumun Bozyaka Şubesi öğrencileri ve öğretmenleri İspanya'daki bir etkinliğe konuk oldu. Yamanlar'ın 2012- 2014 yılları arasında uyguladığı Comenius projesi "Retronics Atık Elektronik Aletlerin Geri Dönüşümü"nün tanıtımı için 27 Nisan'da İspanya'nın başkenti Madrid'e giden grubun içinde ben de vardım. 2 günlük Madrid gezisi, grupta bulunan öğretmenleri, öğrencileri ve beni çok etkiledi. Kaldığımız
Auditorium Madrid, Avrupa'nın en büyük konaklama merkeziymiş. Gerçekten muhteşem bir bina. Kentin biraz dışında ama ulaşım bakımından bir sıkıntı yok. Sadece etrafındaki boş arsalar ilk bakışta bana
İzmir'in çevresini anımsattı. Madrid gibi bir kentin caddelerindeki çirkin görüntüyü ilk bakışta yadırgadım. Ancak, ana caddeleri, sokakları pırıl pırıldı, gündüz otel etrafında gördüklerimden eser yoktu. Sigara kullandığım için önceleri tedirginlik yaşadım. Ancak ilerleyen saatlerde İspanyollar'ın da
bizim gibi tiryaki olduğunu gördüm.
YAYALARA SAYGI
Caddelerde dikkatimi en çok çekenlerden biri de, sürücülerin yayalara gösterdiği saygı oldu.
Görmesem inanmazdım. Kaldırımdan bir adım attığınızda, nereden gelirse gelsin araç anında duruyor. Işıkların olmadığı yerde karşıdan karşıya geçerken kesinlikle ne sağa, ne de sola bakan kimse yok. Sanki düz yolda ya da kaldırımda yürüyor gibi karşıya geçiyorlar. Gözlerime inanamadım. Hemen ülkemizle bir kıyaslama yaptım. Bizim daha
çok fırın ekmek yememiz gerekir diye düşündüm.
KRİZ TAM BİR YALAN
Bir önemli konu da, İspanya'nın ekonomik krizle boğuştuğu, halkının sıkıntı içinde olduğu söylemiydi. Ancak durumun hiç de böyle olmadığını bizzat gördüm. Biz günde 8-10 saat emek sarf edip yaşamımızı sürdürmeye çalışırken, hatta ve hatta mesaiye kalıp daha fazla para kazanmayı düşünürken;
elin oğlu ne kadar rahat. Hemen hemen tüm küçük esnaf ve büyük alışveriş merkezleri saat 10.30'da açılıyor, 13.30'da kapanıyor. Saat 17.00'ye kadar kapalı kalıyor. Bu saatlerde tüm cadde ve sokaklar bomboş.
Sanki yer yarılmış da, insanlar içine girmiş. İn cin top oynuyor derler ya aynen öyle. 3.5 saatlik dinlenmenin ardından saat 17.00'de dükkanların açılmasıyla yine cadde ve sokaklarda hareketlilik başlıyor, yaşam canlanıyor. Ancak, bizdeki gibi geç saatlere kadar değil, sadece 20.00'ye kadar bu koşuşturma sürüyor. Daha sonra kentin sokakları yine sessizliğe gömülüyor.
Sadece kafe ve barlar açık kalıyor, tüm halk buralarda toplanıyor. İki gün MadriD'te kaldıktan sonra, saban erkenden Murcia'ya hareket ettik. Gece doğru dürüst uyuyamamıştım. Yola çıktık, bardaktan boşalırcasına yağmur vardı.
Rehberimiz İnanç kardeşimiz hem araç kullanıyor hem de bize bilgiler veriyordu. İlerleyen saatlerde bir güneş açıyor, bir dolu yağıyor, en önemlisi de lapa lapa kar yağıyordu. O gün dört mevsimi aynı anda yaşadık. Akşam saatlerinde Murcia'daki
kardeş eğitim kurumu Colegio El Buen Pastör okuluna ulaştığımızda bitkin düşmüştük. Ama bunu sorun etmedik. Çünkü hepimiz mutluyduk. Okul yöneticileri ve öğretmenleri
dört gözle bizleri bekliyordu. Hemen yanımıza geldiler, valizlerimizi elimizden aldılar. Yine bir şaşkınlık yaşıyordum. Yakınlıkları, sevecen tavırları ve en önemlisi içtenlikleri hepimizi bir anda mutlu etmişti. Yorgun olduğumuzu bilen İspanyollar hemen Comenius programı gereği öğrencilerimizin kalacağı velileri belirledi, bizleri de otelimize bıraktı.
SEVİNÇ VE MUTLULUK
Ertesi gün Avrupa Birliği Gençlik Merkezi Başkanlığı, Ulusal Ajans tarafından desteklenen "Retronics" projesinin 2. çalışma toplantısı yapıldı. Programa katılan öğrenci ve öğretmenler
farklı kültürleri yakından tanıma imkanı buldu. Projeye Yamanlar'ın dışında ev sahibi İspanya; İtalya, Almanya ve Polonya da katıldı. Projenin
Türkiye Koordinatörü Ufuk Alkan, Yamanlar Eğitim Kurumları'nın diğer etkinliklerinde olduğu gibi, bu projeyle de ülkemizi en iyi şekilde temsil ettiğini söyledi. Ayrıca proje sayesinde ülkelerin birbirini daha iyi tanıdığını ve gençlerin birbirleriyle kaynaştığını ifade etti. Farklı deneyimlerini paylaşan öğrenciler,
"aynı dili konuşan insanlar değil, aynı duyguları paylaşan insanlar anlaşabilir" görüşünün ne kadar da haklı olduğunu gösterdi. Ayrıca program çerçevesinde çeşitli müze gezileri, sanatsal ve sportif etkinlikler de yapıldı. Tüm öğrenciler unutamayacakları bir etkinliğin ardından ülkelerine sevinç ve mutluluk içinde döndü.
KARŞIMDA BİR TÜRK DİLENCİ
Madrid'in hemen hemen tüm meydanları tarihi kiliselerle dolu. Vatandaşlar buralardaki kafe ve barlarda felekten bir gece yaşarken, gençler de çeşitli animasyonlarla hem kendilerini eğlendiriyor, hem de para kazanıyorlar. Şaşırdığım bir başka konu da, dilencilerdi. Eline bir plastik bardak alan ensene yapışıyor, para istiyordu; vermezsen mutlaka bir sigara koparıyordu. Bir ara yürürken Türkçe bir şarkıyla irkildim. Bu ses nereden geliyor diye sağa sola bakınırken biri yanaştı. "Sen ne yapıyorsun" dedim. "Dileniyorum" dedi. "Neden" diye sorunca yanıtı net oldu: "Böyle daha çok kazanıyorum. Rahatım iyi." Hepimiz şaşkınlık içindeydik.