Her ne kadar modern hemşirelik Florence Nigthingale ile başlamışsa da, mesleğin ruhunu oluşturan tüm görevlerin değişik toplumlarda yapılagelmesi, insanlık tarihi kadar eskidir.
İlkel topluluklar içinde ilaç hazırlayan, hasta bakımı yapan kadınlar görüldüğü gibi, dini ritüeller eşliğinde tedavi seansları uygulayan şifacılar da hep vardı.
Eski gladyatörlerin iyileştirilmesi için ilkel kliniklerde hep bu tür hizmetlere çok önem verilmiş, Osmanlı dahil, imparatorluk ordularının hepsinde bazı erlerin bakıcı şekilde informal de olsa, yetiştirilmesi gelenekselleşmiştir.
Roma Dönemi'nde asil ve soylu bazı kadınların kendilerini hasta bakımına bir tür rahibe hayatı yaşamak üzere adadıkları bilinmektedir. Özellikle kadınların hemşirelik hizmetleri ile özdeşleşmesi antik dönemlerden bu yana hep vardır. Eski Yunan mitolojisinde tanrı kabul edilen ünlü hekim Aesculapius'un kızı Hijyen, tapınaklarda bakıma muhtaç hastalara sağlık hizmeti verirdi.
ERKEK HEMŞİRELERİN ÖNCÜLERİ
Ortaçağ'da, Haçlı Seferleri döneminde, kutsal yerlere yolculuk yapan hacı adaylarının hizmet aldıkları, Augistinian kızkardeşler tarafından yapılanan ve yerel kadınların belirli bir eğitim sonrası beyaz giysiler içinde sağlık ve bakım için çalıştıkları 'Tanrı'nın evi' denen hanlar vardı.
Beyaz, renk olarak saflık, temizlik, bilgelik, arınmışlık, asalet, huzur, masumiyet, güven ve ferahlık verici bir duygu yaratması nedeni ile sağlık ve hemşirelik mesleği ile özdeşleşmiştir.
Ülkemizde,19. yüzyılın ilk yarısında Tıbbıye-i Şahane'de, bugünlerde görülen erkek hemşirelerin öncüleri olarak sayılabilecek sağlık memurları yetiştirilmiş ve Osmanlı kırsalında sünnetten aşıya ve pansumana kadar bir çok hizmeti yapmaları sağlanmıştır.
Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşları Birinci Dünya savaşı sonrası yaralıların içler acısı durumları da hemşirelik mesleğine olan ihtiyacın toplum tarafından güçlü bir şekilde algılanmasına yol açmıştır. Özellikle Kırım Savaşı'nda, Florance Nightingale, zengin ve aristokrat bir aileden gelmesine rağmen, tek başına yoksul ve bakıma muhtaç askerler için cansiperane çalışmaları ile efsane haline gelmiştir. Büyük bir saygınlık kazanan Nihtingale, özverili çalışmalarını devam ettirerek hmşirelik eğitiminin formel hale gelmesini sağlamış, bilim dalı şeklinde evrilmesinin yolunu açmıştır. Bilimsel anlamda hem modern hemşireliği kurmuş, uygulamış ve kuramcı olarak da hemşirelik tarihinde çok seçkin bir yer edinmiştir.
TÜRKİYE'DE HEMŞİRELİK
1911 yılında Kızılhaç'ın Washington'daki kongresine Hilal-i Ahmer (Kızılay) adına katılan Dr. Besim Ömer Paşa, bir hemşirelik okulunun açılması gereğini ilk kez dile getiren kişi olmuştur. Paşa'nın çabalarıyla bir yıl sonra, İstanbul Kadırga Hastanesi'nde hastabakıcı kursu açılmıştır.
Bu yüzden,1912 yılı ülkemizde hemşirelik mesleğinin başlangıç yılı olarak kabul edilir. Devamında açılan hastabakıcı Dersaneleri ve Amerikan Hastanesi bünyesinde eğitime başlayan Amiral Bristol Sağlık Lisesi, sonrasında Cumhuriyet Dönemi'nin ilk hemşire okulu olarak belirtmemiz gereken Kızılay Özel Hemşirelik Lisesi (1925) ile 1950'lerde sağlık kolejleri ve 1970'lerin sonlarında sağlık meslek liseleri, zamanla yüksekokul ve ardından da fakülte düzeyine ulaşmıştır.
EGE ÜNİVERSİTESİ ÖNCÜ
Ege Üniversitesi'nin, bu süreçte, öncü bir rol oynaması ve hemşirelik mesleğinin ilk akademik kadro formasyonlarını oluşturması, İzmir adına sevindirici ve onurlandırıcı bir gelişme olmuştur.
OECD Ülkelerinde 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı 745, ülkemizde ise 145 seviyelerindedir. Halen var olan 130 bin civarındaki hemşire sayımız yetersizdir.
Ek olarak mevcudun iki katından fazla hemşire gereksinimi içindeyiz.
Bizler, sağlık hizmetinin vazgeçilmez ögeleri olan hemşirelerimizin çalışmalarında başarılarının devamını ve bu günün, onların çalışma koşullarından özlük haklarına kadar bir çok sorunlarının çözümleri için vesile olmasını dileriz.