Şu sözü yeni duydum ve çok hoşuma gitti.
"Tencerem var, tavam var, Ayvalıklıyım havam var." Bu güzel sözü bırakıp, güzel olmayana gelelim.
Geçenlerde kuzenim, ciddi şekilde rahatsızlanmış.
Hemen taksi çağırıp apar topar hastaneye götürmüşler. Hastanede başına gelenler ayrı bir yazı konusu ama ben daha önemli bir konuya gelmek istiyorum.
"Ayvalık Devlet Hastanesi'ne hasta götürecek toplu ulaşım araı yok." Hastaneye yatmalarına gerek görülmeyen fakat belirli aralıklarla tedavi almak zorunda olan hastaların, sağlık kurumlarına geliş ve gidişlerini devletçe karşılaması için çalışma yapıldığı günümüzde, Ayvalık halkı hastaneden uzak bir yerde yokuşun dibinde bırakılıyor ve
"Sen bu yokuşu çık git, sağlığına kavuşursun" deniyor.
Otomobilim olduğu için gidiş gelişte bunu fark etmemişim. Kuzenim anlatınca tüylerim diken diken oldu. Sağlıklı halimle bile o yokuşu çıkıp hastaneye gitmeyi göze alamam.
GÜNDE 50 LİRA TAKSİ PARASI
Kuzenime sabah-kşam iğne yapılması önerilmiş. Eczanelerde artık iğne yapılmıyor ya, o da gidip hastanede yaptırmak istemiş.
Hastaneye kadar gidecek taksiden başka araç yok. Taksiye binmiş, ücreti 25 lira. İki kez iğne olacak, günde 50 lira taksi parası verecek. Hangi emekli bu parayı ödeyerek iğne olabilir.
Oysa dolmuşlar ve belediye otobüsleri için, hastanenin kapısına kadar gitmek, hastaları bırakıp, işini bitirmişleri alıp dönmek zorunlu olsa, bu dertler başa gelmez. Uygulama zor da değil. 150 Evler Mahallesi'ne Kipa yapıldıktan sonra, dolmuşların Kipa'ya gitmeleri nasıl zorunlu hale geldiyse, hastaneye de uğraması zorunlu hale gelebilir.
Tercih yaptığımızda,
"Alışveriş mi daha önemlidir, yoksa sağlık mı?" desek, eminim hepiniz sağlık diyecektir. Tabii ki sağlıktır ama sağlığını yitirenleri hastaneye götürecek araç için yetkililerin kılı kıpırdamıyor.
"Tenceren var, tavan var, Ayvalıklısın havan var da, Ayvalıklı hastaları, hastanenin kapısına götürecek, ne dolmuşun ne de belediye otobüsün yoksa, hastalar hastane kapısında "sefil"
oluyorsa seni havan batsın" denmez mi?
Deneyimli bir gazeteci olarak, bazı sorunları gündeme getirdiğimde,
"O Ayvalıklı değil, ne hakkı var böyle yazmaya, malum!" sözleriyle karşılaşıyorum. Ben Ayvalıklıyım. Kendimi, kendisini Ayvalıklı sayıp da Ayvalık için kolunu kıpırdatmayanlardan bin kat daha fazla Ayvalıklıyım.
CİNNET GETİRİR, KATLİAM YAPAR
Ama bugün
"gerçek" bir Ayvalıklının
Halil Uncu'nun yazdıklarını aktaracağım.
Kendisi sanırım şimdi Ayvalık'ta yaşamıyor.
Kendisini tanımam, görmedim de ama zaman zaman yazdığı güzel şeylere rastlıyorum.
Bu yazı da onlardan biri. "Ayvalık'a uzun süredir gelmemiştim.
Geçenlerde 1 günlüğüne uğradım izlenimimi paylaşayım hemen... Bir kere buradan defalarca uyarıma rağmen ağaçlara çivi çakma medeniyetsizliğine karşı en ufak bir önlem alınmamış. Çamlık koydan Ayvalık'a kadar cinayete devam. Cumhuriyet Alanı'na indim, şöyle deniz kıyısından yürüyeyim dedim yapamadım. Sayabildiğim tam 17 tane gezi teknelerine bilet kesme standı, gel de yürü..
'Hadi bir gayret' dedim ama bu sefer de deniz kenarına yaya yürüme yoluna park etmiş 24 motosiklet.
Biraz asfalt kenarına doğru yöneldim.
Mısırcılar ve midyecilerden bu tarafta da rahat bir ortam yoktu.
'Karşı kaldırıma geçeyim' dedim, o ne burası da Ayvalık'ın sebze halini geçmiş, ne ararsan var ..
Hasan benim arkadaşım, onun hakkında kötü demeç vermedim hiç. Onun değil, kimse hakkında vermedim ama bu olmaz abi.
Mesela ambulans, 2 ayrı hasta yetiştirme olayında da tıkanan trafikte kaldı... Bir gün bir hasta yakını iner ambulanstan cinnet getirir, çeker silahını katliam yapar, sonra kalkamazsınız altından..
Ayrıca yerler pet şişe, sigara paketi, izmaritten geçilmiyor. Hadi millet atıyor ama önlem alacaksın. Yap anonsunu,
'Şehri kirletenden 1000 lira Ayvalık Gücü'ne yardım cezası alacağım' diye. Polis işbirlğiyle zabıta turlasın kıyıda, bak 2 güne kalmaz her taraf pırıl pırıl olur."