Geçtiğimiz günlerde yolum Rodos'a düştü.
Bu adanın bizim için yeri ayrı. Çünkü, her köşesinde ecdadımızdan bir parça var.
Osmanlı eserlerinin büyük bölümü dimdik ayakta duruyor. İbrahim Paşa Camii'nde ibadet edilebiliyor, diğer 13 cami ise ne yazık ki kapalı! Rodos'u bizim için asıl önemli kılan ise Türkler.
Yunanistan'da, Batı Trakya'dan sonra soydaşlarımızın en çok yaşadığı yer burası. Yaklaşık 3 bin 500 Türk var. Adanın Yunanistan'a devredildiği 1947'de sayı 10 bin civarındaymış.
Özellikle Kıbrıs Barış Harekatı sırasında iyice artan baskılar yüzünden Türk nüfus azalmış.
Kalanlar da kimliklerini gizlemek zorunda kalmış.
Zaten Rodos'u gezerken, geçmişteki o baskıların izlerini görebiliyorsunuz, Türkler ilk başta sizi çekingen karşılıyor.
Biraz sohbet edince, başlıyorlar sitem dolu sözlerle konuşmaya...
Yıllarca kaderlerine terk edildiklerini söylüyorlar.
Datça Yarımadası'nın ve Marmaris'in yanı başında olmalarına rağmen Türkiye'nin kendilerini unuttuğunu, ancak son dönemde hatırlanmaya başladıklarını anlatıyorlar. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 2010'daki ziyareti, Rodos'taki soydaşların yüreklerine su serpmiş, umutlarını güçlendirmiş.
KAPATILAN TÜRK OKULU
Çoğu turizmle uğraşan, esnaflık yapan Rodoslu Türkler'den kimle sohbet etseniz, konu dönüp dolaşıp 43 yıl önce kapatılan Türk okuluna geliyor. Okulun harap hali ve Türkçe eğitimin yasak olması içlerini acıtıyor. (Anadilinde eğitim ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için Türkiye'ye yapmadığı baskı bırakmayan AB'nin, kendi topraklarında görmezden geldiği bu durum çifte standarttan başka bir şey olmasa gerek!) Dillerini ve dinlerini çocuklarına öğretmekte zorlanan, öz kültürlerinden giderek uzaklaşan Rodoslu Türkler, anavatanın kendilerine daha çok sahip çıkmasını bekliyor.
Devletimizin bu yöndeki çabaları malum.
Başbakanlık'a bağlı Yurtdışındaki Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 3 sene önce kuruldu. "Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız, akrabamız varsa biz oradayız" sloganıyla çalışılıyor.
Ama yetmez...
Sivil toplum örgütleri, başta Ege'dekiler olmak üzere yerel yönetimler ve kent önderleri öncülüğünde tüm halkımız kenetlenmeli.
Burnumuzun dibindeki Rodos'a ve bir diğer Yunan adası olan 2 bin 500 Türk'ün yaşadığı İstanköy'e (Kos) turistik gezilerin yanında sosyal turlar düzenlenmeli, çeşitli aktiviteler gerçekleştirilmeli.
Soydaşlarımıza yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz.
Kaybedilen topraklarda ecdadımızın aziz hatıraları olan soydaşları unutmayalım, unutturmayalım İyi hafta sonları, mutlu yarınlar...