İzmir'de yaşayan Mardinliler tarafından kurulan Mardin Midyatlılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Faysal Dilekçi (41), ilginç, heyecanlı, çarpıcı, zorluklarla dolu hayat hikayesini Egeli Sabah'a anlattı. Ambulans şoförlüğü yapan Faysal Dilekçi, aynı zamanda ailesiyle birlikte Narlıdere'de aynı anda 4 düğünün yapılabildiği Gurme Garden Restaurant&Düğün Salonları'nın ve Buca Gölet'te yeni açılan Sahra Sultan Düğün Salonları'nın işletmeciliğini yapıyor. Polonya üzerinden Almanya'ya kaçak yollarla girmeye çalışırken yakalanan, sonrasında yeniden girmeyi başaran, Adana'da, İstanbul'da, İzmir'de seyyar satıcılık ve sonrasında cep telefonlarının ilk yaygınlaştığı yıllarda telefon ticareti yapan Dilekçi, "Benim düğünüm pilli bir teyple yapılmıştı. O zamanlarda bizim köyde elektrik sıkıntılıydı. Teybin pili saat 21.30 gibi bitmişti. Pil bitince düğünde bitmişti. Bende gençlerin düğünleri benimki gibi olmasın istedim ve aile olarak düğün salonu işine girilmesini istedim" dedi. Hayatta çalışmanın temel prensip olması gerektiğini belirten Dilekçi, "Ben zor zamanlar geçirdim. Kimsenin zor günler geçirmesini istemem. Şimdi de, göç etmiş, evlenecek kişilere yardımcı olmaya çalışıyorum" diye konuştu.
YURTDIŞINA ÇIKIŞ
Faysal Dilekçi, Mardin'den Adana'ya kaçtığını belirterek, "11-12 yaşlarında Adana'da 8 ay simit sattım. Sonra Evime geri döndüm. Sonra yine kaçtım muavinlik yaptım. Sonrasında 18 yaşına kadar Mardin'de traktörle köylere içme suyu sattım. Sonrasında ehliyet çıkarttım. Benim bir hayalim vardı. Adana'da Almanya'dan gelenleri görürdüm. Bir BMW'nin 7.40 modelini görmüştüm. Bir gün bende alacağım demiştim. Almanya'ya gitmek istiyordum. Mardin'den ayrıldım gittim İstanbul'a. İstanbul'da günlerce aç, susuz kaldım. Orada turistlere çikolata sattım. Sora sora Almanya'ya nasıl gideceğimi öğrendim. Bir şirket vardı, gittim sahibine, derdimi anlattım. Beni şoför olarak Polonya'ya gönderdi. Varşova'da birkaç gün kaldıktan sonra bir tane Almanya'ya geçiş maceramız başladı" diye konuştu. Polonya'da tanıştıkları bir Mısırlı aracılığıyla Almanya'ya geçmek için sınıra gittiklerini anlatan Dilekçi, şöyle devam etti: "Biz 3 kişiydik. Bir de Mısırlı var. Bir arabayla sınıra yaklaştırdılar. Araba hafiften yaklaştı atlayın dediler. Atladık. Orada bir nehir vardı. Biz tam giderken bir asker bizi yakaladı. Askere para verdik. Bizi görmezden geldi. Oradan, binlerce insanın daha önce boğulduğu o nehirden Almanya tarafına geçtik. Yağmur yağıyor. Hava buz gibi. Biz açız. Mısırlı ile bizim yanımızdaki bir arkadaş araba bulmak için bizden ayrıldı. O bölge de mülteci geçiş bölgesiymiş. Biz bilmiyoruz tabi, saklanıyoruz. Bekliyoruz yok, bekliyoruz yok. Sonrasında diğer arkadaşla bizde saklandığımız ağaç aralarından çıktık ortaya. Hemen Alman polisine yakalandık. Ama biz yakalandığımıza sevinecek durumdayız. Bizi aldılar. 6 gün bir konteynerde tuttular. Bir gün dışarıya bir çıktık, bir baktık, bizim diğer arkadaş orada. Onu da bizim konteynera aldırdık. Ekibi yine kurduk. Sonra bizi sınır dışı ettiler. Polonya'dan görevli askere teslim ettiler. Askerle anlaştık, ona para verdik, bizi serbest bıraktı. Sonrasında Almanya'dan bir bayan geldi. Bize pasaportlar çıkarttı. Ve bizi karşıya geçirdi. Almanya'da 1.5 yıl bulaşık yıkadım. Bir sene kasaplık yaptım. Sonra Türkiye'ye döndüm. 1996 yılında evlendim. Kamyonculuk yapıyorum. İzmir'deki akrabalarım beni çağırdı. Gittim Telekom'a başvurdum. Sonrasında işe başladım. Aileyi İzmir'e taşıdım."