İlknur Peder, masmavi gözlerini dünyaya açtığında, iki kolu ve bir bacağı yoktu. Güzel bebek, tüm çocuklardan daha bir heyecanla bekledi büyümeyi. Büyüdükçe, kollarının ve bacağının da büyüyeceğini sanıyordu. İlk hayal kırıklığı ile 6 yaşlarında tanıştı. Farklı olduğunu, düzelmeyeceğini bu yaşlarda anlamıştı. Arkadaşları gibi sokakta oynayamıyordu. Çocuklar acımasızdı. Parka gitse, çocuklar uzaydan gelmiş bir yaratık gibi bakıyordu. Büyükler sanki kolu bacağı olmayınca konuşulanı da anlamayacakmış gibi "vah"layıp, "tuh"luyordu. Yalnız parktaki cahil teyze mi onun psikolojisini anlamamıştı? Okula gitmek için gün sayan, pırıl pırıl bu çocuğu, okul müdürü, "farklı" diye okula almamıştı. "Dışarıdan ilkokulu bitirsin" demişti. İlknur Peder'in okul müdürleriyle ilgili anıları hep acı oldu. İlkokulu dışarıdan bitirme sınavına gittiğinde de müdür, sanki beyni kolunda, bacağındaymış gibi, sınava almamış, okuyabildiği için 18 yaşındaki kızı alkışlayıp, "Aferin 5 pekiyi" diyerek okuldan yollamıştı. Eğitimcilerin bu davranışları, aslında okumayı pek düşünmeyen İlknur'u kamçıladı. İlkokulu bitiremeyeceğini düşünenlere inat, üniversiteyi bitirdi. Hem de onun psikolojisini hiç anlamayan topluma bir katkısı olur diye psikolog oldu. İlknur Peder ile mesleğinden de yararlanarak, hatalarımızı, engellilerin psikolojisini, toplumdan beklentilerini konuştuk.
*
Doğuştan mı engellisiniz?
- Evet.
*
Nedeni belli mi?
- Tam olarak ben de bilmiyorum nedenini. O zaman ultrason teknikleri falan yeterli olmadığı için, doğumdan sonra aileme de sürpriz olmuş.
*
Başkalarından farklı olduğunuzu ne zaman fark ettiniz?
- İlk başlarda, büyüdükçe bunun geçeceğini sanıyordum. "Çocuklar mı böyle oluyor acaba" diye düşünüyordum. Biraz daha büyümeye başlayınca, 6 yaşından sonra emin oldum, bu değişmeyecek.
*
Psikolojik destek verilmesi gerekiyor mu?
- Bence gerekiyor. Ülkenin yetkililerinin görevi bence. Şimdi yavaş yavaş başladı bu. Engelli bir çocuk doğduğunda, o çocuğun ailesine de bir psikolojik destek vermek adına çalışmalar var. Proje kapsamında başladılar. Aile için de ciddi bir travma çünkü bu.
*
Eğitim almada sıkıntınız oldu mu?
- Okula gitme yaşım geldiğinde, maalesef okula alınmamışım. Babam beni kayıt ettirmek için birkaç okula gidiyor, kaydetmek istemiyorlar. Okul müdürü, "Bu kız okuyup da ne yapacak ki" diyor. Babam da "Okumasın mı bu çocuk" diyor. "Çok istiyorsanız, 18 yaşından sonra dışarıdan ilkokulu bitirir" diyorlar. Böylece benim okul maceram, başlamadan bitti. Aslına bakarsanız, ben okuma biliyordum o zaman zaten. Annem bana okumayı öğretmişti. Daha sonra ayağımla yazı yazmayı öğrendim. Şehir dışındaki akrabalara mektuplar yazardım okuma yazmam gelişsin diye.
*
Arkadaşlarınız okula giderken siz ne yaptınız?
- Ben hep okurdum. Okumayı seven bir çocuktum. Çünkü hep evdeydim. En iyi arkadaşlarım kitaplardı. Babam da işten, başka babalar gibi çikolata oyuncakla gelmezdi. Daha çok kitapla gelirdi.
BABADAN YARDIM
*
Sonra nasıl okudunuz?
- Babam ben 18 yaşındayken, elinde kitaplarla geldi, "Bunları çalış, birkaç hafta içinde sınav var" dedi. Hayatımda hiç sınava girmemiştim. Bu arada sağlıklı iki kardeşim olmuştu. Onların ödevlerine yardımcı oluyordum. Aşinalığım vardı, ama sınava hiç girmemiştim. Artı, "Benim aklım bunlara yetmez" diye düşünüyordum. Kendime hiç güvenim yoktu. Deli gibi çalıştım. Sınava gireceğim okula gittim. Bekliyorum sınava gireceğim diye. Müdür geldi, "Sen gidebilirsin" dedi. "Sınav olacaktım" dedim." İlla sınav mı istiyorsun" dedi. "Evet, tabii istiyorum" dedim. Duvarda, Atatürk'ün, gençliğe hitabesi vardı. "Oku şunu" dedi. Okudum, alkışladı, "Bravo sana 5 pekiyi verdim" dedi, beni gönderdi. Ağlayarak çıktım.
*
Eğitimci bunu yaparsa...
- Çok ağırıma gitmişti. Babam, "Madem bu kadar üzüldün, dışarıdan ortaokulu bitirme sınavlarına girersin" dedi. Aslında pek devam etme düşüncem yoktu. Müdürün bu davranışı beni kamçıladı.
*
Psikolog olmak istemenizin ardında, psikolojinizden hiç anlamayan eğitimciler olabilir mi?
- Bütün toplum aslında. Sadece eğitimciler değil. Bütün toplum çok üzdü. Çocuk parkına bile gidip oynayamıyorsunuz adam akıllı. Çocuklar çok acımasızdır ama anneler babalar, onlardan beter. Ben şimdiki engelli çocukları, daha şanslı görüyorum. Toplum olgunlaşıyor. O zamanlar öyle değildi. Sokağa çıktığınız zaman, sizin ve ailenizin duymak istemediği şeyleri, incitme kaygısı duymadan kolayca söylüyorlardı. Bütün bunlardan dolayı psikoloji okumayı çok istiyordum.
*
Kollarınıza neden protez takmadınız?
- Çok rahat edemedim. O yüzden vazgeçtim. Neyse, bölümümü çok severek okudum. Hocalarım çok iyiydi. Hala görüşüyoruz.
*
Danışanınız çok mu?
- Evet oldukça fazla danışanım var.
*
Şafak Pavey'in başarıları moral oldu mu?
- Artık biz de topluma ürettiklerimizle, yaptıklarımızla çıkmak istiyoruz. Kolum yok, bacağım yokla, ben bir mucizeyimle değil de yaptıklarımız, ürettiklerimizle çıkmalıyız. Şafak Hanım bu konuda güzel bir örnek. Ben de nacizane bunu yapmaya çalışıyorum. Söyleyecek sözümüz olmalı bizim de artık.
BAŞBAKAN'A ESPRİ YAPTI
*
Toplumda engellilerle ilgili algıyı değiştirmek için ne yapmalı?
- Burada hepimize iş düşüyor. Evdeki anneye de gazeteciye de psikologa da iş düşüyor. Belediyenin çalışanına da. Zihniyetimizi değiştirmemiz lazım. Engelli evinde otursun diye bakılıyor. Hala kıramadık bunu. Kaldırımlara görme engelliler için sarı şeritler yapılıyor ama çoğu yerde bunlar üzerine bir şeyler konuyor. Oraya bir eşya koymanız, görme engelliye tuzak kurmanız demektir. Engelli rampaları tekerlekli sandalyeliler için hayati önemi olan bir şey ama tam o rampanın önüne bir araba park ediyor. Engelliye ayrılmış araç park yerine, genelde normal vatandaşlar gelir park eder. Henüz bunun bilincine varamadık toplum olarak.
*
Başbakana danışman olmayı teklif etmişsiniz?
- Espriydi. Engellilerle ilgili bir etkinlikte ben kendisine çiçek takdim ettim. Sayın Başbakan ile orada bir diyalogumuz oldu. Ben, "Stresli bir temponuz var. Bir psikologla görüşme ihtiyacı duyarsanız" diye kartımı verdim.