Ayvalık'ta doğmadım ama halen Ayvalık'ta yaşıyorum. Burayı seviyorum ve kendimi "gerçek Ayvalıklı" olarak görüyorum.
Bu yazıyı neden yazıyorum? Onu anlatmadan önce henüz çok genç bir gazeteci iken başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. 1970'li yılların başıydı. Haldun Simavi'nin sahibi olduğu Günaydın Gazetesi'nde muhabirlik yapıyorum. O sıralar, Günaydın Gazetesi "bölge baskılarına" başlamıştı. Haldun Simavi, beni Karadeniz baskısı için Zonguldak'a gönderdi. "Git, yavrum bak Zonguldaklılar'ın ne dertleri var, araştır, öğren, sonra köşe yazısı olarak yaz" dedi.
Gittim, validen seyyar satıcıya, ev kadınından esnafa herkesle konuştum, seslerini teybe aldım, notlar tuttum. Geldim İstanbul'a, yazımı, daha doğrusu Zonguldaklılar'ın dertlerini, yakındıkları konuları yazdım. Köşeme, dik yaka kazaklı, çok yakışıklı bir de fotoğrafımı koymuşlardı.
Ne kadar sevinmiştim bilemezsiniz.
KENDİM SEÇTİM
Gazete, basıldı, yazım İstanbul baskısında değil, Karadeniz baskısında olduğu için maalesef İstanbullular yazımı okuyamamış, Zonguldaklılar okumuşlardı. Ben orada tanıştığım ve görüşlerini aktardığım Zonguldaklılar'ın, hemen beni arayacaklarını ve tebrik edeceklerini bekliyordum. Zonguldaklılar, aradılar, aradılar ama beni değil, gazete yönetimini aradılar ve söz birliği etmiş gibi beni şikayet ettiler. Ben ne hakla onların kenti hakkında böyle, "yollarda çöküntü var", "ocaklarda hayatlar sönüyor"," çalışanların benzi sarı" v.b. gibi aslı astarı olmayan şeyleri yazabilirmişim...
Uzatmayalım, Zonguldaklılar'ın söylediklerini, genç bir gazeteci olarak birebir yazmıştım ama, bana o sorunları anlatanlar dahi bundan hoşlanmamışlardı. Kendi kendilerini eleştiriyorlar ama bir başkasının, daha doğrusu, kendilerinden olmayan bir yabancının gelip kendileri hakkında eleştiri yapmasını hoş görmüyorlardı.
Ama o iki gün yazdığım sütunlu yazılar benim için iyi bir ders oldu. Akşam Gazetesi'nde başyazarlık, diğer gazetelerde köşe yazarlığı yaparken hep o günlerimi hatırlayarak yazdım ve dikkatli oldum.
Şimdi zaman zaman, çok az da olsa, Ayvalık'ta da böyle durumlar olabilir diye ister istemez çekiniyorum, çok daha dikkatli olmaya çalışıyorum. Oysa ben kendimi, herhangi bir Ayvalıklı'dan daha çok Ayvalıklı görüyorum. Görüyorum, çünkü Ayvalık'ta doğmadım ama Ayvalık'ta yaşamayı ben kendim seçtim.
Onun için, ben de bir Ayvalıklı olarak zaman zaman görüşlerimi belirtiyorum. Bir Ayvalıklı olarak Ayışığı Manastırı'nın harap bir şekilde kalması yerine, yeniden yapımına destek veriyorum, ama Patriça'ya yapılacak rüzgar enerjisi türbinlerine de karşı çıkıyorum.
Birileri çıkıp arkamdan, "Ayışığı Manastırı yapılırken destek verdi, şimdi ne hakla Patriça'yı korumaya kalkıyor" dediklerinde de üzülüyorum.
Aynen Zonguldak'taki durum. Yani 40 yıl önceki Zonguldak'ta rastladığım "akıl tutulması" yine karşıma çıkıyor.
BEN GAZETECİYİM
Ayvalıklı dostlarım sorunlarını bana anlatıyorlar; "merdiven altı zeytinyağı üretildiğinden" bile bahsediyorlar.
Ben zeytinyağından anlamam. Benim çocukluğum Karadeniz'de fındıkçılarla iç içe geçti ama ben fındıktan da anlamam. Gazeteciyim, anlayanlardan, bilenlerden sorar öğrenir öyle yazarım.
Bu dönem, zeytincilerin sorunlarının ortaya çıktığı bir dönem. Bir çok üretici arkadaşımla konuşuyorum. Yağmurların geç kaldığından söz ediyorlar. Suriye'den kaçak giren 60 bin ton "kaçak zeytinyağı" sorunu var. Kilo başı 70 kuruş destek priminin yarı yarıya paylaşılarak, kaçak yağların piyasaya sokulduğu söyleniyor. "Kimler bunlar?" denince "ses yok." Dolaylı olarak "büyük işletmelerin hepsi" deniyor.
Ben Ayvalıklı'yım. Çünkü Ayvalık'ta yaşamayı ben seçtiğim için gerçek bir Ayvalıklıyım. Ayvalıklı olduğum için de, "Ayvalık markasına zarar verecek" her çeşit işe de karşıyım.
Farklı niteliklere, değişik özelliklere sahip, sıradan zeytinyağının birbirlerine karıştırılarak "çok özel sızma zeytinyağı" diye satılmasına da karşıyım. Asidi yüksek, kokusu kötü, görüntüsü kötü yağların bazı özel yöntemlerle "sızma yağ standartlarına" getirilmesine ve de "sızma zeytinyağı" diye satılmasına da karşıyım. Çünkü ben Ayvalıklıyım.
Ama Ayvalıklı olmak çok zor bir iş be kardeşim..