Dün sabah bilgisayarımı açtığımda karşıma Ayvalık'tan
Aysel Namlı'nın "Bergama macerası" çıktı. "Allah Allah" dedim "Amma da üst üste geldi bu maceralar."
Bir gün önce de,
"deniz çuprası- kültür çuprası" muhabbeti yapmıştık.
Önce "köy tavuğu" macerasını yazalım.
Ayvalık'ın ünlü simalarından olan Aysel Namlı ve arkadaşları sık sık yaptıkları seyahatlerden birini Bergama'ya yaparlar.
Gerisi Aysel Namlı'nın kaleminden: "Bergama Kalesi'ne teleferikle çıkmak istedik. Antikacıları geçtikten sonra, meydanda kafesler içinde tavuk ve hindi satanları gördük. Birden yıllardır
köy tavuğu yemediğimiz aklımıza geldi. Hazır bulmuşken alalım dedik.
Satıcı bize ısrarla daha pahalı olan
Denizli tavuklarını satmak istedi. Sonuçta bir tane Denizli tavuğu, 3 tane de
köy tavuğu aldık ve iyice ayıklanıp tütsülenmesini istedik."
Aysel Hanım yazısında anlatmamış ama köy tavuklarının
temizlenmesi çok zordur. Tüyleri ne kadar yolunursa yolunsun, derilerinde siyah renkte kıllar ve kıl dipleri kalır. Bu kıllar ve kıl dipleri
"tütsülenerek" giderilir. Hatta, köy tavuklarında kalan bu siyah kıl dipleri bazı titiz hanımlar tarafından
cımbızla tek tek ayıklanıp temizlenir.
PAKETTEN ÇIKAN
Aysel Hanım'ın sözlerine devam edelim: "Bir kişi ücret karşılığı temizliği yapacağını söyledi ve bir hayli de ücret aldı.
Bergama'yı gezip tavuklarımızı almaya gittik. Dönüş yolunda, bir sürü
tavuk pişirme tarifleri yaptık. Köy tavuğunun özelliklerini de sayıp döktük.
Eve geldiğimde paketi açtım ne göreyim, bildiğiniz market tavuğu. Tertemiz temizlenmiş, güvercinden biraz büyükçe.
Biraz geç oldu ama hemen uyandım. Arkadaşları aradım.
Onlar da tavukları pişirmişler, tencerenin üstünde, ne yağ birikintisi ne tavuk kokusu hiçbir şey yok.
Anladık ki bizim seçtiğimiz canlı tavuklar kesilmeyip, kim bilir hangi bilinmeyen bir firmanın ucuz tavukları bize bir şekilde pazarlandı. Böylece
köylümüzün de ne kadar uyandığını hep birlikte görmüş olduk.
Bir büyüğümüz 'Benim memurum işini bilir' demişti. Demek ki
artık köylümüz de işini biliyor.
Ülkemizde bu konuda çok ilerleme var değil mi!
Bergama'ya gidip kendilerini
mutlaka bulacağız. Çünkü elimizde fotoğrafları var. Bu yazıyı yazı- yorum ki, hiç olmazsa başkaları kandırılmasınlar."
Aysel Namlı, kendi yazısında "Buradan fiyatları söyleyip de dostlarımızı güldürmeyelim" diyor. Ancak bayağı da kazıklanmışlar.
Marketlerde poşetlerde satılan piliçlerin fiyatı 6-
7 lira iken, bizimkiler, köylülerin "Çok lezzetli, çok güzel çok memnun olursunuz" diyerek ısrarla satmak istedikleri "Denizli tavuklarını" 35 liradan, diğer köy tavukları denilen tavukları da 25 liradan almışlar. Bir de "Köy tavuğudur, aman iyi temizlensin" diye verdikleri bol bahşiş de işin cabası.
TEZGAH ARKASINDA
Bu tip kandırmalar sadece "köy tavuğu" konusunda olmuyor,
"köy yumurtası" da bir çok yerde, bir sepetin içine biraz saman atılarak yakınlardaki bir tavuk çiftliğinden alınan çiftlik yumurtaları ile de yapılabiliyormuş.
İşin bir de balık yanı var.
Tesadüfen dün çıktığımız balık avında bu konuyu konuşmuştuk.
"En taze balık Ankara'da satılır" sözlerinden yola çıkarak girilen tartışmalarda anladım ki, verdiğin balığın peşinden sen de gitmezsen mutlaka "kazık" yiyebilirmişsin.
Şöyle yapıyorlarmış... Tezgahta duran diyelim müşterinin seçtiği, "deniz çuprasını" ya da daha taze balıkları temizlemek için, tezgahın arkalarında bir yerler gidiyorlarmış. Orada seçilen taze balıkların yerine
daha eskiden tutulmuş balıkları temizleyip, paketleyip müşteriye sunuyorlarmış.
Aynı yöntemi bazı balık lokantaları
"gelip geçici" müşteriler için de uyguluyormuş.
Balık yemek isteyen müşteriye tepsi üzerinde gösterilen gözleri capcanlı balıklardan, arkada mutfakta, seçilmiş olanı değil, aynı büyüklükte daha eski tutulmuş balık pişirilip servis ediliyormuş.
Ayvalık'taki balık lokantalarını bu uygulamanın dışında tutuyorum. Çünkü, "Rakı, balık, Ayvalık" sloganı ile ünlü
Ayvalık'ta zaten bayat balık olmaz.
Sizler için, 2014 yılının, sağlık ve esenlikler içerisinde geçmesini, huzurlu ve uğurlu bir yıl olmasını dilerim.