Dünyada 30 milyon, Türkiye'de yaklaşık 400 bin alzheimer hastası var. Emeklilerin tercih ettiği illerden olan İzmir, Türkiye ortalamasının epey üzerinde hastaya ev sahipliği yapıyor. Yaşlılık hastalığı olarak bilinen, beyindeki hücreleri yiyip bitiren, tıbbın 100 yıldır nasıl savaşacağını öğrenemediği bu sinsi düşmanın görülme yaşı, 50'lere indi. Türkiye, kısa bir süre sonra 80 yaş üzerindeki her 3 kişiden birisinde görüleceği söylenen bu hastalığa hazır mı? Alzheimer hakkında bildiklerimiz doğru mu? Hastalığı neler tetikliyor? Alzheimer batağına düşmemek için ne yapılabilir? İşte bu soruları, kendisini demans ve alzheimer hastalarına adamış, 37 yıllık nörolog, Alzheimer Derneği Başkanı Aysel Gürsoy'a sorduk.
Demans ile alzheimer arasındaki fark ne?
Demans baş ağrısı dersek, alzheimer migren. İkisinin de bulguları yakın. Ancak sebepleri farklı. Demansı örneğin; bir beyin damar tıkanıklığı, parkinson hastalığı, beyin tümörü, beyin keseciklerinin su dolması, menenjit enfeksiyonu gibi nedenler yapabiliyor. Aynı bulguları beyin hücrelerinin ölümü ile ortaya çıkan alzheimer hastalığında da görüyoruz. Nedeni tespit edilirse, demansın tedavi edilebilenleri var. Alzheimerde, hafıza bozukluğu, günlük işleri yapmada beceri bozuklukları ve kişilik değişiklikleri aynı bir sis çökmesi gibi sinsi, yavaş yavaş ortaya çıkar. Ve de gittikçe ilerler. 5-10 yıl sonra, tamamen başka birinin takibine gerek kılar. Şifa mümkün değil. Ancak yaşam kalitesini artırmak, güvenliği sağlamak, ilaçlarla uykuyu, kişilikteki sorunları kısmen düzeltmek, bakım verenin yükünü hafifletmek mümkün. Neyin sebep olduğunu bilmediğimiz için, neyle savaşacağımızı bilemiyoruz.
Yapacak bir şey yok mu?
Erken tanı ve ailenin desteği, öncesindeki beden sağlığı çok önemli. Sağlıklı bir beden, sağlıklı beyinle mümkün. Onun için beden sağlığı için gerekli olan her şey, alzheimeri ötelemekte de önemli. Ancak zaten uzun yıllardır bir yaşam biçimi olan yalnızlığın getirdiği depresyonun belki hastalığı tetiklediği de bir gerçek. O nedenle biz, emeklilik sonrası sosyal hayatı teşvik edici projelerde yerel yönetimi ve kamuyu göreve davet ediyoruz. Eş dost arkadaş ilişkilerini teşvik etmeli, televizyon, bilgisayara dozunda yer vermeli. Ben bilgisayarda vakit geçirmek için oyuna takılıp kalmanın beyin dinamiği açısından zararlı olduğunu gözlemliyorum.
Bilgisayar oyunları beyni çalıştırır diyebiliriz?
Beyin, enerjiyi en iyi kullanan organ. Enerjiyi kısıtlı kullanmak için bize ne gerekliyse onu tespit ediyor, otomatikleştiriyor, refleks haline getiriyor, onun için kuracağı pek çok işten çekiliyor. Hangi oyun olursa olsun, bir süre sonra beynin refleks tarafıyla yönetiliyor. Ve dikkat, algı, strateji geliştirme gibi alanlar, enerji harcamamak üzere kapatılıyor. O nedenle yeni bir şeyse biraz oynayalım. Bir süre sonra bırakıp, başka bir şeye geçmeli. Çünkü beyin yeni bir şeye geçtiğini fark ediyor, o bölgeleri tekrar açıyor. Mutlaka diğer canlılarla iletişim içinde olmalıyız. Bilgisayar da bir beyin örneği ama asla canlı beynin yerini tutmaz. Beş duyumuzu kullanmalıyız. Yeni algı ortamları oluşturmalıyız. Hep evinize farklı yollardan gidin, diyoruz. Yeni bilgi, heyecan verici olaylar, ilgi, merak, beynin devrede kalmasını sağlayan bir moderatör.
Gençlikte başlayan unutkanlıklar alzheimerin habercisi mi?
Her unutkanlık alzheimer değildir. Genç yaşlarda da unutkanlık olacaktır. Çok yoğun bir süreçteysek, bu unutkanlık olarak bize yansıyacaktır. Depresyon, kaygı bozukluğu, demir eksikliği, kansızlık, tiroidin az çalışması gibi haller de hafızada zayıflama yapar. Hareketsizlik de, beynin kanlanmasını bozduğu için işlevinde yetersizlik yapar. Bunun için, hangi yaşta olursak olalım mutlaka yürüyelim. n
Bulmaca çözün, denir, ama az önce yakınlarıyla görüştüğüm hastanın elinden bulmaca düşmezmiş... Sebep, aynılık. Hiç yapmadıysak yapalım, yapıyorsak bırakalım, yerine başka şeyler koyalım.
Alzheimere yakalanmamak için yapabileceğimiz bir şey yok mu?
Stres, beyin hücrelerinin aktivitelerine çok zarar verir. Kan şekerimizi, üremizi, damar sertliğimizi sağlıklı halde götürelim. Sağlıklı beslenme, Akdeniz tipi diyet, yeşillik, sebze, meyve içeren beslenme tarzını seçmeli, su içmeyi ihmal etmemeliyiz. Çok ciddi travmalar; yalnızlık, eş ya da çocuk kayıpları, çocuklarının ekonomik sorunları ve boşanmaları. Bu hastaların yakın geçmişinde bunları hep görüyoruz.
Yaşam süresi uzadığı için mi alzheimer ile sık karşılaşmaya başladık?
Ömür uzadı, tanı olanakları, farkındalık, yaşam biçiminde çok ciddi olumsuzluklar, ileri yaşta yalnızlıklar arttı. Yediğimiz içtiğimiz hazır gıdaların vücut proteinleri üzerine çok olumsuz etkisi var. Psikolojik faktörler çok etken. Tam kendine yetecek hale gelmişsin, oğlunun kızının yaşam biçimi, işsizlik sorunlarından torunu bakımına, ekonomik sorunlarına kadar çocukların sorunlarının çözüm üreten parçası haline geliyorsunuz. Dolayısıyla kendinize ayıracağınız kaliteli yaşam azalmış oluyor. "Ne oluyor da beyindeki bu hücrelerde amiloid protein dediğimiz madde farklı biçimde birikerek hücreler arası iletişimi bozuyor" sorusuna 100 yıldır bilimsel yanıt bulamadık. Gelişmiş ülkelerde de bu çok ciddi sayıda artıyor. 80 yaşından sonra 3 kişiden birinde görülecek deniyor.
Alzheimer merkezleri var mı?
Sırf demans ve alzheimere uygun, sırf onların bakıldığı yer yok, hazırlıklar var. Kesinlikle takip merkezleri olmalı. Öyle bir süreç var ki hastane almıyor, evde olmuyor. Biz Güzelbahçe'de bir huzurevini devraldık, örnek bir model hazırlamaya çalışıyoruz. Biz hastane, ev arası hekim takibinde bir yer, bir model olsun diye hazırlıyoruz.15 gün, 1 ay, 3 aylık bakım merkezlerini, nasıl gençken tatile gidiyorsunuz, yaşlılığın da belli dönemlerinde ihtiyaç olabilecek merkezler olarak görmek lazım. Mesela tatile gidiyorsunuz. Yaşlı ve felçli anneniz var. Bir hafta, 15 gün bırakabilecek yere ihtiyaç var. Veya genel durumu bozuk, hastane "Yapacak bir şey yok" dedi. Siz evde bakamıyorsunuz, buraya getirebileceksiniz.
6 YILDIR YATAĞIMI AYIRMADIM
Aysun Erim, 6 yıldır alzheimerin pençesindeki Haluk Erim'in eşi. İyi günde kötü günde diye başladıkları yolculuğun en zor günlerini yaşıyorlar. Tam da yaşlanıp pek çok konuda kendilerine zor yeter hale geldiklerinde, bu amansız hastalık yüzünden bebeğe dönüşmüş eşine bakmak, korumak için çabalıyorr.
Eşiniz kaç yıldır Alzheimer hastası?
Altı. Şu anda yatalak. Sırtlayarak getirdik.
Bakımında zorlanıyor musunuz?
Çok. Şimdiye kadar yardımcısız idare ettim. Tabii yardımcı bütçeye bağlı. İkimizin de maaşı var ama bakım ücreti çok yüksek. Hastane, ilaç işleri oluyor. Sırf bu işler için yardımcıya ihtiyacım var. Eşim 2 senedir tüm bakımı birisine bağlı olarak sürüyor. Eve bir hastane sistemi kurduk. Buna rağmen ben yatağımı hala ayırmadım. Gece nefesinden anlıyorum bir şeyi varsa. Müdahale ediyorum.
Çocuğunuz var mı?
Benim yok. Eşimin iki oğlu var. Kanada'da yaşıyorlar. 2-3 senede bir görüşüyorlar. Onların bize maddi, manevi faydası yok. Ben bakmaktan hiç gocunmuyorum. Hiç keşkelerim yok. 27 yıllık evliyiz, hep çok iyi yaşadık. Kavgasız gürültüsüz. Güvenceyim onun için. Sağlıklıyken de bana çok bağlıydı. Onun için yaptığım hiçbir şey bana çok gelmiyor.
O YENİDEN BEBEK OLDU
Sulhiye Ozan'ın eşi Ulvi Ozan, 3-4 yıldır hastı. Kızını, torununu tanımıyor. Sadece Sulhiye Hanım'ı tanıyor. "Ben" diyor, "Bazen hanımı, bazen annesi, babası oluyorum. Yanında olursam mutlu. 57 yıllık evliyiz. Gençliğinde de bana çok düşkündü. Sinemayı çok seviyor. Her gün dışarıya çıkmak istiyor. Yürümeyi çok seviyor ama benim halim yok yürümeye" diye başlıyor.
Ne iş yapıyordu?
Asansör firması sahibiydi. Çok aktifti. Zorla işten ayırttık. Araba kullanmasını önledik. İşten çıkar, kulübe gider, briç oynardı, "Akşam nerede gideceğiz?" diye sorardı.
"Faal olun, kendinizi emekli etmeyin" derler. Hepsini yapmış...
Her gün bulmaca çözerdi. İşyerinde hep bulmacası açık olan bir insandı. Geldi mi geliyor. Her şeye muhtaç. Bebiş diyebilirsiniz. Kelimelerin anlamını bile bilmiyor. Gerçekten çok zor.