Bugünlerde
İzmir başta olmak üzere tüm yurtta, mevsimsel olarak beklenenden daha fazla görülen grip hastaları, bir salgını akla getiriyor. Öncelikle, vaka sayısında bir artış olmakla birlikte, şimdilik bunun
salgın tanımı içine alınamayacağını belirtmek isterim. Yani, şimdilik salgın korkusuna yer olmamakla birlikte,
gribe karşı korunmak amacı ile yapacaklarımız önem kazanıyor. Grip mevsimsel bir hastalıktır. Ancak diğer hastalıklarla sıklıkla karıştırılır: Soğuk algınlığı, farenjit ve nezle gibi. Günlerin kısalması ve havaların soğumasına paralel olarak gün ışığının azalması bu hastalıkların görülme sıklığını artırır. Ayrıca
yaş, stres, beslenme rejimindeki değişiklikler, kişinin bağışıklık sistemi ve kişisel hijyene dikkat edilmemesi de hastalığa yakalanmada etkendir. Yukarıda bahsi geçen hastalıklardan grip ve soğuk algınlığının üzerinde önemle durmak gerekir. Soğuk algınlığı genellikle ateşsiz seyreder. Başta burun, boğaz ve bronşlar olmak üzere hava yollarının bir kısmı ya da tamamı hastalığa katılır, burun akıntısı, kırıklık ve öksürük ile 4-10 gün devam eder,
özel bir tedavisi yoktur, şikayetlerine yönelik ilaç tavsiyesi yapılır. Grip ise ateş yükselmesi, öksürük, baş ağrısı, genel bir halsizlik ve kırıklık ile daha ciddi bir seyir gösterir. Her yaşta görülür. Kişiden kişiye hızla yayılarak salgınlara neden olabilir. Bazı kişilerde ilerleyip pnömoni (zatürre) ve ölümlere yol açabilir. İki günlük bir kuluçka dönemi sonrası aniden yükselen bir ateş ve genel vücut ağrısına eşlik eden nezle ve öksürük ardından yaklaşık 5-7 gün içinde hastalık tablosu geriler, halsizlik ve yorgunluk hissi hastalık geçtikten sonra da devam edebilir ve ciddi işgücü kayıplarına yol açabilir. Tedavisi ateş düşürücü ve ağrı kesiciler ile sadece şikayetlere yönelik olarak yapılır. Ateşli dönemde yatak istirahatı önerilir. Ancak, zatürre gibi ciddi hastalıklar geliştiğinde, hastaneye yatırılarak tedavisi zorunlu hale gelir.
KORUNMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Gripten korunmak için, hastalık etkeni olarak sıklıkla tespit edilen influenza virüsü suşlarını içeren
aşılar etkili şekilde kullanılmaktadır. Grip aşıları, etkisiz hale getirilmiş, saflaştırılmış ya da zayıflatılmış virüs parçacıklarından yapılır. Grip, her yıl değişebilen farklı tiplerdeki virüslerden oluşabildiği için aşılar bir önceki yıl en çok enfeksiyon yapan tiplerin karmasından meydana gelir ve yapılmasını takip eden 2-3 haftadan itibaren gribe karşı korur. Gribe yakalanma riski en fazla
ekimmart aylarını kapsayan soğuk dönemi kapsadığından, aşı için en ideal zaman ekim ayıdır. Ancak,
altı aydan küçük bebekler, ilk 3 ay içindeki hamileler ile yumurta ve tavuk proteinlerine alerjisi olanların aşı olmaları kesinlikle önerilmez. Kalp, akciğer ve böbrek sistemlerini tutan kronik hastalığı olanlar, 65 yaş ve üstündeki yaşlılar, kanser hastaları ile kemik iliği ve organ nakli yapılanlar öncelikli olmak üzere, sağlık personelleri, toplu yerlerde bulunan öğrenci ve öğretmenler ile endüstriyel üretim alanlarındaki işçiler, kışladaki askerler ve sporcular risk grubu olarak tanımlanmakta ve aşı olmaları önerilmektedir.
AŞI İÇİN GEÇ KALINMADI
Her ne kadar ideal aşı yapılma zamanı geçmişse de, bugünlerde de aşı yapılabilir. Kişisel hijyene dikkat etmek grip benzeri bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en etkin yoludur. Ellerin sık sık yıkanması, özellikle salgınların görüldüğü kış aylarında öpüşme ve sarılma şeklinde selamlaşmaların yapılmaması ve mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlarda uzun süreli bulunmaktan kaçınılması bulaşıcı hastalıklardan korur. Güncel bilgi olarak, bahsi geçen kuş gribi ve H5N1 harflerinin de üzerinde durmak gerekirse, 2003'den günümüze kadar Doğu Asya ülkelerinden köken alan ve Kazakistan, Rusya ve Romanya'ya kadar uzunan coğrafyada kümes hayvanlarında ölüme yol açıp insanlarda da görülmeye başlayan bir virüstür ve kuş gribi olarak bilinmektedir. Genel olarak virüsün (avian influenza) alt tipleri olarak virüsün yüzeyinde bulunan ve her tipinde farklılık gösteren hemaglütinin ve nöraminidaz adı verilen proteinlerinin kısaltılmış halinden isimlerini alırlar. 2000'li yıllara kadar insan olgularına rastlanılmamışken, son 10 yıldır ülkemiz de dahil, birçok ülkeden vaka bildirimleri olmuştur.