BATI'DA güzel bir uygulama var. Yaş haddinden emekli olan üniversite hocalarına
nazikçe kapı gösterilip, "Güle güle" denmiyor. Yıllarını o kuruma ve bilime adamış akademisyenlerin,
yasal zorunluluktan emekliye ayrılsa bile, üniversiteyle bağı devam ettiriliyor. Bizdeki gibi hemen o gün odası elinden alınmıyor mesela, yaşadığı müddetçe kullanımına sunuluyor. Hayat buldukları o kurumlardan bir günde koparılıp uzaklaştırılmıyor hocaların hocaları. Her biri 'google' gibi olmuş,
ayaklı kütüphaneden farksız deneyim küpü bilim insanları bir kenara itilmiyor. Hiçbir şey değişmemiş gibi çalışmalarını sürdürüyor, deneyimleriyle hem öğrencilere hem genç akademisyenlere ışık tutmaya devam ediyorlar. Asıl önemlisi,
insani bir temele dayanıyor bu uygulama. Yaşamı üniversiteyle bütünleşmiş hocalara "istenmeyen, işi bitmiş adam" hissi dayatılmıyor. Boşluğa itilip bunalıma girmelerine müsaade edilmiyor, işleyen demir misali ışıldamaları sağlanıyor. Vefaya, insana verilen değere, inceliğe ve nezakete bakar mısınız! Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni kazandığım 1993 yılında tanıştığım Yrd. Doç. Dr.
Oğuzhan Kavaklı 'yı son ziyaretimde düşünceli görünce, onlarla bizdeki fark gözümün önünde canlandı. 20 yılı aşkın süre aktif gazetecilik yaptıktan sonra akademisyenliğe geçmiş, akademik lisanla
piyasadan gelen bir hoca Oğuzhan Kavaklı... Elini ilk sıktığım günden bu yana 21 yıl geçmiş ve hocanın yaş haddinden emekliliği yaklaşmış. Senelerini verdiği, mesai kavramı tanımadan hafta sonları bile çalıştığı fakültesine ve evladı gibi gördüğü
Ege Ajans'a veda edecek olmanın hüznü şimdiden yüzüne yansımış. Bugün tanınmış tanınmamış birçok gazetecide emeği bulunan hocaların hocasını öyle görünce ben de hüzünlendim. Bir dakikasını bile boş geçirmeyen, en son görev aldığı AB projesi "Özgürlük İçin Basın"ı anlatırken bile 18 yaşındaki bir delikanlı gibi heyecanlanıp yerine sığamayan, çalışkanlığıyla hepimize örnek olan, biz gazetecilerin akıl hocası ve rehberi Oğuzhan Kavaklı mutlaka evinde oturmayacaktır. Mutlaka bir vakıf üniversitesi ya da bir kurum kapısını çalacaktır. O yaşına rağmen gençlere taş çıkartan böyle bir ismin bilgi ve deneyimlerinden yararlanmayı bırakmak, hocaya olduğu kadar onun ilmine de haksızlık olur zaten. Ancak biliyorum ki... Nereye giderse gitsin, hangi göreve gelirse gelsin, Ege Ajans'taki gazete kağıtlarının kokusu sinmiş o odanın yerini hiçbir yer tutamayacak. Değişime,
gençlere yer açmaya kimse itiraz edemez. Ama yılların hocalarına bir gün gelip de, "İşimiz bitti, buraya kadarmış" denilmesine de ben itiraz ediyorum. Avrupalı'nın akademik nezaketini ve insani yaklaşımını gördükten, hocaları nasıl baştacı ettiklerine tanıklık ettikten sonra, aksini zaten düşünemem. Bu toplumda vefa hep daim olsun istiyorsak, önce hocalara vefa göstermemiz gerekir...