Yuvamızı, gözümüzü açtığımız toprakları hangimiz bırakıp gitmek ister? Belki de bir daha hiç görmemek, asla dönmemek üzere... Adına
umut yolculuğu denen fakat umutsuzluğun daha ağır bastığı, bilinmezliklerle ve çoğu kez de acılarla dolu bir seyahatin yolcusu olmayı kim göze alabilir? Üstelik çoluk çocuk, yaşlı ve hamile demeden!.. O an gelinceye ve insanoğlu
çaresizlikten çare aramak zorunda kalıncaya kadar cevabı yok bu soruların. Yaşamak için ölümü bile göze almaktan başka bir yol olmadığını, hayatın olağan akışı içinde anlayabilmemiz neredeyse imkansız. Ege Denizi'ndeki her umut yolculuğu faciasından sonra düşündüm kendi kendime: "Ben de onlardan biri olabilirdim!" Gazetecilik mesleğim nedeniyle çok kez tanıklık ettim bu drama. Suya düşen ümitlerle hüzünlenirken, ister istemez sorguluyor da insan, "Neden?" diye...
ŞEYTANSI İŞTAH
Kimi savaştan kaçıyor, kimi açlıktan. Ya patlayan silahlar ve bombalar ya da başka bir felaket koparıp alıyor onları evlerinden, ocaklarından. Kimse gönüllü çıkmıyor bu yola, dedim ya kim ister
evine barkına veda edip bilinmez diyarlara koyulmayı?.. Mecburlar, kendilerini ve çocuklarını yaşatmak için, başka çareleri yok. Onların bu çaresizliğini şeytansı bir iştahla kazanç kapısı gören
insan tacirleri yüzünden daha büyük acılara sürükleniyor, umut yolunda can veriyorlar ne yazık ki! Birkaç gün önce TRT Haber'de izlediğim "göçmenler" dosya haberi, onların çaresizliğiyle tekrar yüzleştirdi beni. Muhabir arkadaşım
Yusuf Eser ve sevgili yönetmen adaşım
Özgür Gündoğdu, tarihi belge niteliğinde bir işe imza atmıştı. Gediz Üniversitesi Göç Araştırmaları Grubu'ndan Yrd. Doç. Dr.
Ela Gökalp Aras ile Yrd. Doç. Dr.
Emanuele Massetti'ye mikrofonu uzatıp, "Neden bu dram, neden insanlar göç eder" demişlerdi. Çoğu kez denizde felaketle biten umuda yolculuğun 2 önemli varış ya da geçiş noktası olan Türkiye ve İtalya'daki acı örneklere dikkat çekti Gediz Üniversitesi'nin göç uzmanı akademisyenleri... "Kimse evini, yurdunu bırakıp gitmek istemez" diye başlayan cümleler, "Hepimiz birer göçmen adayıyız aslında" diyerek bitiyordu. Mesele
bu kadar basitti aslında ve bu noktadan bakılınca daha iyi görülüyordu her şey. Yarının neler getireceğini bilemediğimize göre, göçmenlik hepimizin yazgısı olabilir. Konu biraz can sıkıcı fakat hayatın bir gerçeği işte. Ailesinin bir parçası zamanında Selanik'ten göç edip Ege'ye yerleşmiş ve hayatını bir Bulgaristan göçmeniyle birleştirmiş biri olarak bu göç konusu beni alıp götürür hep. TRT'deki o belgesel haberi izlerken de farklı duygular arasında gidip geldim, tanık olduğum
göçmen dramlarını ve bugünlerde çevremizde daha çok gördüğümüz Suriyelileri düşündüm. Zor yollar, zor hayatlar. Dilerim ki her göç aydınlığa çıkar...