Bir seçim sürecini daha tamamlamak üzereyiz. Adı yerel ama görünen genel. İçinde bulunduğumuz konjonktür, yerel ve genel seçim ayrımını silip attı. 30 Mart,
bir güven oylamasına ve siyasi hesaplaşmaya döndü. Adaylardan çok liderler konuşuyor ve konuşuluyor. Kime sorsanız, vereceği oyun belediye başkanını seçmenin ötesinde
siyasi bir tercih olacağını anlıyorsunuz. Yerel dinamiklerin ve önceliklerin üstünü bastıran bu eğilimin, yerel yönetim anlayışını örseleyeceği kesin. Mahalli seçimler arasında, genel siyasetin bu kadar güçlü olduğu böylesi bir daha yaşanır mı acaba? "Halkımız en iyisini bilir" deyip, gelelim İzmir'deki seçim notlarına...
SEÇMENE MESAJ
Yereli gölgede bırakan genel siyaset havasına uzak değil Türkiye'nin 3'üncü büyük kenti. 2009 da böyle geçmişti, AK Parti ile CHP'nin çekişmesinde aldığı oya
Aziz Kocaoğlu bile inanamıştı. İzmirlinin gözünde efsaneleşen
Ahmet Piriştina'nın 2004'teki oyundan 20 puanlık artış, genel siyasetin bariz sonucuydu. CHP kanadı bu seçimde de benzer sonucun çıkacağı görüşünde.
Binali Yıldırım gibi bir isimle sahaya inen AK Parti ise İzmir'de 30 Mart'ı genel siyasetten koparmanın gayretinde. AK Partililer, belediyecilik ve
aday ekseninde değerlendirme yapılması halinde, Yıldırım'ın şansının artacağını düşünüyor, seçmene 'yerelde kal' mesajı veriyor. Buraya kadar olan kısma 2009'da da tanıklık etmiştik, sanki geçmişin tekerrürü. Fakat 5 yıl öncesine göre önemli bir fark var! 2009'da partiler arasında geçişler yaşanmış; adı konmamış, biraz da seçmen refleksleriyle gelişen ittifaklar gerçekleşmişti. Bu geçişler ve buluşmalar bu kez zor. Çünkü genel siyaset baskısı had safhada, üstelik il genel meclisi seçimi de artık yok. Önceden siyasi tercihler il genel meclisi pusulasında yapılıp, belediye başkan adaylarında farklı tutum izlenebiliyordu. Şimdi bu seçenek kalmadı, belediye başkanı ve belediye meclisi oyları, parti oyu olarak değer görecek. Bu durum sonuca mutlaka etki edecek. İzmir'e özel bir başka husus da
CHP'deki hatırı sayılır küskünler. "Küskünler her partide var" deyip geçiştirilmeyecek önemde bu isimler. Özgül ağırlıkları ve uyanırdıkları etki ortada. Bayraklı'da Ege-Koop Genel Başkanı
Hüseyin Aslan, Konak'ta Belediye Başkanı
Hakan Tartan, Aliağa'da da eski başkan ve milletvekili
Hakkı Ülkü, DSP'yi aldı götürdü. Bu 3 ilçede sürpriz olursa şaşırmamak lazım. DSP'deki eski CHP'lilerin ve onları destekleyen seçmen kitlelerinin yanında, hala CHP'de görünen ama gönlü şimdilik orada olmayanlar da dikkate alınmalı. Aday belirleme döneminde kalbi kırılan bu kişilerin ve sevenlerinin tutumu da sonuca yansıyacak. Tüm bunların hepsini bir araya getirdiğinizde ve hem görünen hem de görünmeyen saftlar netleştikçe manzara karışık hal alıyor. 30 Mart'ta ortaya karışık bir şey çıkacağının da sanki sinyalini veriyor.