Türkiye'nin tek, İzmir'in ise ilk kadın sağlık müdürü Bediha Türkyılmaz, bir yandan 25 bin sağlık çalışanına anne şefkatiyle yöneticilik yaparken diğer yandan ise down sendromlu kızıyla hayata bağlanıyor. Türkyılmaz, anneliğin çok farklı ve özel bir duygu olduğunu, bir kadının hem evini, hem eşini, hem çocuklarını, hem de işini yönetebilmesinin kadınların iyi bir idareci olduğunun göstergesi olduğunu belirtti. İzmir'deki 25 bin sağlık çalışanının her zaman yanında olduğunu, bu kişilerin istemedikleri bir durumla karşılaştıklarında, hastalıklarında, yakınlarının ölümünde onları aradığını ifade eden Türkyılmaz, "Sağlık çalışanlarına hep onların annesiymişim gibi hissettiririm. Bir anne evladının nasıl olumsuz bir durumda yaşadığı acıyı yaşıyorsa empati kurarak ben de onu yaşarım. Bu elimde değil. Bunu da elimden geldiğince insanlara hissettirmeye çalışırım" dedi. Dünyaya 7 aylıkken gelen ve down sendromlu olan 15 yaşındaki Yağmur'un özel durumu nedeniyle hayata bakışını değiştirdiğini, yöneticiliğinde bile bunun pozitif olarak kendisine yansıdığını anlatan Türkyılmaz, şöyle konuştu: "Down sendromlu kızım Yağmur, hayata daha farklı bakmama neden oldu. Meslek hayatıma hoşgörüyü, sabrı kattı. İnsanlara bakış açımı değiştirdi. Hem annelik, hem özel bir çocuğa sahip olmak beni vatandaşa daha da yaklaştıran faktörler oldu. Yağmur ne zaman bir şeye üzülsem beni motive eder, gücümü artırır. Hastaysam çabuk iyileşmeme neden olur. Hastalanmama sebep olur. Çünkü benden sevgi, ilgi beklediğini bilmem ve daha dikkat ederim."
YORGUNLUĞUM BİTİYOR
Manisa Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Sekreteri olan eşi Murat Türkyılmaz ile birlikte günün bütün yorgunluğunu kızları Yağmur ile attıklarını ifade eden Türkyılmaz, "Kızımın bu durumunu, sadece işi olduğu için benimle müdürlüğe geldiği zaman görenler bilir. Hiçbir yerde hiçbir zaman benim çocuğum özürlü erken gideceğim, şöyle böyle yapacağım demem. Benim performansımı o her zaman artırır. Bizlere bir itici güçtür. Kızım doktor olduğumu bilir ve insanlara faydalı olmaya çalıştığımı bilir. 'Hayırlı işler, arkadaşlarına selam söyle' diyerek beni uğurlar. Hayatıma pozitif anlamda çok şey kattı. Bütün stresimizi alıyor. Eve geldiğimde hemen alır elimi öper, 'Anneciğim seni çok seviyorum' der. Babasına da yine aynısını yapar."