İnsan bazen çekip gitmek ister ya. Üzüntülerini, hayal kırıklıklarını, hatta sevinçlerini arkasında bırakarak. Tam da bunun için ama bugünlerde Çeşme diyorum. Kendini, denizi, kuş seslerini dinlemek için. Çeşme'nin bugünlerde böylesine dinlendirici oluşu çok güzel de o kadar yatırımın yılın sadece 45 gününü kollaması gerçekten çok acı. "Ben 10 yaşındayken Mart ayında Çeşme'ye turistler gelirdi. Biz onlara folklor oynardık" diyor
Orhan Belge. O büyüdü, Çeşme Boyalık Beach'in müdürü oldu. Çeşme'de oteller arttı, ülkeye gelen turist sayısı arttı da hemen her yer bu artıştan payını alırken, onun folklor oynadığı turistlere ne oldu?
SEZON KISALIYOR
Sürekli yakınan turizmcilerden olmak istemiyor, ama "Hava güzel, termal var, deniz güzel, plaj dünyanın sayılı plajlarından, kum harika, ama sezon gittikçe kısalıyor. Eskiden 1 Nisan-31 Ekimdi. Şimdi 15 Haziran, 15 Ağustos. Artık Çeşme'de sezon 45 günü zor geçiyor" demekten de kendini alamıyor.
Nasıl demesin?
Çeşme'de geçmişte yabancı turisti görmese, Alaçatı'da doğup büyümüş bir çocuk olarak turistleri beklerken üşümese, Mart ayında geldiklerini bilmese, "Ne yapalım buranın kaderi bu. Buranın sezonu bu kadar. Yabancı turist gelmiyor, sezon uzatılamıyor" diyecekti. Çocuk heyecanı ile folklor oynadığı yabancı turistler Çeşme'ye gelmez oldu. Dış pazar yavaş yavaş Çeşme'den elini çekti, Çeşme turizmi bitti. Çeşmeli turizmciler şimdi arka arkaya toplantılar yapıp, yabancı turistin nasıl geri kazanılacağını tartışıyor. Tur operatörleriyle görüşüyor. Yerel idareye, otelcilere, Çeşme Otelciler Birliğine bu konuda önemli iş düşüyor. Ben Çeşme'de oteli olan, kısacık sezona, bel büken ecrimisillere rağmen hala yatırım yapan turizmcilerin her birinin kahraman olduğunu düşünüyorum. Ancak bu kahramanları yel değirmenlerine karşı savaştırmayalım diyorum. Deniz, kum, güneş hiç bulunmayan özellik değil. Belki Çeşmeli
turizmciler biraz kızacak ama çok daha güzel denizi, kumu, güneşi olan yerler var. Çeşme'nin tarihi neden hiç ön plana çıkarılmıyor? Çeşme'nin isminin nereden geldiğini ben daha yeni öğrendim. Çeşme'nin
"çeşmeleri" için bile tur düzenlenemez mi? Alaçatı'da, gişelerin arka tarafında, otların arasında kaybolmuş bir medrese olduğunu yeni duydum.
FARKLILIKLAR ÖNE ÇIKMALI
Ildır'ı, Türkiye "
Fatmagül'ün suçu ne" dizisinden öğrendi. İyi ki bu dizi yayınlandı da seyredenler akın akın Ildır'a gidip meşhur ağacın altını görmeye çalıştı. Oraya gidenler bile Ildır'ın ayak basılan her yerinde tarihin bir izinin olduğunu öğrenemedi. Sıcak suyun çıktığı noktalar çarşı yapmak için beton dökülüp körleştirilirken neden termalinden yararlanmak için sesini yükseltmez ki Çeşme? Havaalanından yola çıkıp deniz kıyısına kadar otoyoldan gidilen bu cenneti pazarlamak için, yaz aylarında ünlü görmek için gezinenler yüzünden Kemeraltı'na dönen Alaçatı'dan medet ummak yerine farklılıkları ön plana çıkarmak gerek diyorum. Yabancı turistler, Çeşme, Alaçatı sokaklarında defile yapar gibi gezen ünlülerle pek ilgilenmiyor ve de ilgilenmeyecek sanırım.