Geçtiğimiz günlerde Alaçatı Göz Oda'da bir resim sergisi açan dünyaca tanınmış çanta tasarımcı ve ressam Emre Ertürk ile bir araya geldik. Yıllardır çantaları kadar resimlerine de büyük hayranlık duyduğum Emre Ertürk'ün, New York-İstanbul arası geçen hayatında Alaçatı'da biraz soluklamasını fırsat bilerek özel bir röportaj gerçekleştirdim. Kendisini yakından tanımış olmanın verdiği mutlulukla kayda aldığım sohbetimizi sizinle paylaşıyorum...
Berrin Güloğlu: Sizin için birçok şey söyleniyor: Sadece kalitenin değil iyiliğin de imzası, dünyaca ünlü tasarımcı, bir masal kahramanı, çanta gurusu, ressam... Bunlardan hangisi sizin duygularınızı daha çok okşuyor?
- Emre Ertürk: Hepsi birbirinden güzel ve benim için çok kıymetli tanımlamalar. Umarım bu sözlerin hepsine layık olabiliyorumdur.
B.G: Ressamlık eğitiminizden, deneyimlerinizden bahseder misiniz?
- E.E: Güzel sanatlar üzerine, art design ve film eğitimi aldım. Eğitimden sonra, senaryo yazarlığı, yönetmenlik, oyunculuk, kurgu, kamera arkası görevlerinde bunuldum. Hepsi film eğitiminin içinde yer alıyor. Birçok Hollywood filminde figüranlık da yaptım. (32. Gün filminde Sandra Bullock'un yanında)
B.G: Daha sonra çanta tasarımcılığına nasıl yöneldiniz?
- E.E: Sanatımı seri üretimle anlatabilme arzusuyla ortaya çıktı. İlk kez Vitali Hakko, Vakkoroma mağazaları için benim tablolarımı t-shirtlere basmıştı. Daha sonra o koleksiyonu geliştirmek için çeşitli aksesuarlar da ekledim. Amerika ve Avrupa'da, bir ressamın seri üretimle bir şey yapması çok değerlidir. Ben de böyle bir markayla çalışarak bu tasarımlarımı geliştirdim.
B.G: Kadınların çantaya olan tutkusunu nasıl tanımlıyorsunuz?
- E.E: Baktığınız zaman çantasız kimse yok. Bir öğrenci bile okula giderken sırt çantası takıyor. Kadınların çantaya olan merakını da erkeklerin otomobil merakına benzetiyorum. Bir kadının kullandığı çanta, onun çizgisini belirliyor. Zenginliği, modernliği, tarzı yansıtır çanta.
B.G: Hollywood yıldızlarıyla tanışmanız nasıl gerçekleşti?
- E.E: Satışla gerçekleşti diyebilirim. Mağazadan arayıp çantalarımı alan ünlülerin haberini veriyorlardı. Benim hayal bile etmediğim bir şeydi.
B.G: New York'a giderken hayalleriniz nelerdi?
- E.E: 24 yaşımda kariyer yapmak için gittim. Ondan önce de çok aktiftim, kişisel sergiler açıyordum. Amerika'ya gittiğimde elimde birçok dosyam vardı. Belli bir hayalim yoktu. Kariyer yapmak istiyordum ve daha iyi anlaşılabileceğimi düşündüğüm için gittim.
istediği noktaya vardı
B.G: Kariyer anlamında istediğiniz şeyi elde ettiğinizi düşünüyor musunuz?
- E.E: Dünya jet setinde evinde kalabilecek kadar yakın olduğum dostlarım var, Ahmet Ertegün'den kimsenin göremeyeceği referanslar aldım, birçok sanat okulundan referanslarım var. Bu anlamda kariyer olarak istediğim şeye eriştim.
B.G: Çantanızı kim satın alsa kendinizle gurur duyarsınız?
- E.E: İnsan ayırmıyorum, kim alsa mutlu olurum. Şu an Prenses Kate benim tasarladığım bir çantayı taşısa çok hoşuma gider.
B.G: Şu an Göz Oda'da çok güzel bir serginiz var. Buraya gelecek olanları neler bekliyor?
- E.E: Enerji, bereket, barış, sevgi temalarının yer aldığı eserler var. Şu an ülkenin üzerindeki gri bulutları dağıtabilecek bir enerjiye sahip. Zaten sanatın da yayması gereken enerji bu. O yüzden sanat her şekilde desteklenmeli. Bir eserin karşısında beş dakika bile geçirmek insanlara o güzel enerjiyi verecektir. O yüzden kesinlikle gelmelerini tavsiye ediyorum.
ALAÇATI'NIN ENERJİSİ VAR
B.G: Alaçatı'da olmak size ne hissettiriyor?
- E.E: Alaçatı'da olmak çok güzel. Diğer tatil beldelerine göre daha pozitif bir enerjisi var. İlham kaynağı olabilir.
B.G: Sizin için modanın ilahı kimdir?
- E.E: Versace.
B.G: Sizce Türkiye'nin stil ikonları kim?
- E.E: Nevbahar Koç, Ahu Yağtu, Bennu Gerede, Özlem Önal'ın giyim tarzını çok beğeniyorum. Sade ve klas tarz daha çok hoşuma gidiyor.