Küçük Şeyler Anaokulu Çiğli Şubesi sahibi Derya Öztürk'ün babası, denizi çok seviyordu. O yüzden ismini Derya koydu. İzmirli güzel Derya da isminin hakkını verdi. Ömrü denizlerde geçti. Başarılı bir yüzücüydü, denizin üstü ile yetinmedi, dalışlarıyla denizin derinliklerini de izledi. Yıllarca dalış öğretmenliği yaptı. Sınıf öğretmeni olarak İstanbul'a gittiğinde, yine deniz sevgisi yüzünden Derya'ya kaptırdı gönlünü. Teknesini almak üzere tanıştığı Derya Öztürk'e aşık oldu. Aşkını ilan etmek için de evlenme teklifi için de ilk hareketin erkekten gelmesini beklemeyen bu yürekli kadın, iki çocuk verdi eşine. Aile genişledi, ama evdeki isim hep tek kaldı. Çocuklarının ismini de Derya koyunca, bir evde 4 Derya oldular. Kimi zaman kolaylık, kimi zaman sıkıntı yaratan bu durumu, oyuna çevirdi Deryalar. Herkesin isminin Derya Öztürk olduğu çiftlikte, isim ezberleme derdi olmadan, ailenin tek bayan Derya Öztürk'ü ile hayatını, Küçük Şeyler'i, hedeflerini konuştuk.
Evdeki herkesin isminin Derya olması karışıklığa yol açmıyor mu?
- Çok enteresan şeyler yaşıyoruz. Geçenlerde dördümüz İstanbul'a gittik. Check in'e girerken, "Pardon bir yanlışlık olmuş" dediler. Kendileri hata yaptılar zannettiler. Telefonla arandığımız zamanların haricinde pek sıkıntı olmuyor. Arayanlar, "Derya ile görüşeceğim" dediği zaman sıkıntı. Onun dışında rahatız. Aynı kredi kartını kullanıyoruz.
Yasal işlemlerde sıkıntı olmuyor mu?
- TC kimlik numarası var artık. Hepimiz Derya Öztürk de olsak, TC kimlik numaralarımız farklı. O yüzden sıkıntı olmuyor. Sadece THY'da çok sıkıntı yaşıyoruz. TC'ye göre değil, isme göre rezervasyon veya satış yapıyor. Derya Öztürk için rezervasyon yaptırdıktan sonra ikinci Derya Öztürk'ü girince kabul etmiyor. Daha önce bilet aldınız diye onaylamıyor, asla online işlem yapamıyoruz.
Derya Öztürk ile nasıl tanıştınız?
- İstanbul'da çalışıyordum. Tekne almak istiyordum. Fenerbahçe'de satılık tekne sordum. "Derya Bey teknesini satıyor" dediler. İsmimizin aynı olması ilk anda ilginç geldi. Ertesi gün aradım Derya Bey'i, tekne alırken karşılaştık. Tekneyi aldıktan bir sene sonra, ben aşkımı ilan ettim.
Genelde herkes, "Önce o beni beğendi, aşık oldu" der...
- Yok, ben aşkımı ilan ettim. Sonra da evlenme teklif ettim. Derya Bey, "Bir düşüneyim" dedi. Gerçekten de düşündü. O sürede karnıma ağrılar girdi ya kabul etmezse diye. İkna etmekte zorlandım.
HEDEFİNE ULAŞTI
Anaokulundan önce ne yapıyordunuz?
- Sınıf öğretmeniydim. 85 kişilik bir sınıfta öğretmendim. Derya Bey beni orada görünce, "Sen çocuklarını büyüt" dedi.
Öğrencilerinizden ayrılmanız zor olmadı mı?
- Anaokulu açma düşüncem o zamandan vardı. 'Bir gün çocuklarımla tekrar buluşacağım' dedim. O düşünce beni rahatlattı. O arada kendi çocuklarımı büyüttüm.
İzmir'e evlenince mi geldiniz?
- Önce Foça'ya geldik. Sonra, 2.5 yıl Marmaris Hisarönü'nde teknede, ardından, bir sene Ayvalık'ta yaşadık.
Çocuklar var mıydı?
- Vardı. Teknenin ismi de Deryalar zaten.
Çocuklarla teknede yaşam zor olmadı mı?
- Hepimiz denizi çok seviyoruz. O yüzden zorlanmadık. Büyük Derya, okul öncesine Marmaris'te başladı. Okula tekneden gidip geldi. Teknede yaşamak, sadece köpeklerimiz için sıkıntı oldu. Onları Foça'daki çiftlikte bırakmıştık. Bakıcılarının yeterince iyi bakmadığını fark edince, onları da Marmaris'e getirdik. Teknede 3 tane köpekle kalmak mümkün olmadığı için, onlara ev tuttuk. O evde köpekler kaldı.
İKİNCİ OKUL AĞUSTOSTA
Eşiniz o dönemde ne iş yapıyordu?
- Biz bu okuldan önce karıkoca çalışmadık, çocukları büyüttük. Sonra İzmir'e döndük. Benim hayalim anaokulu açmaktı zaten. Üstün Dökmen'in 'Küçük Şeyler'i ile tanıştık.
Yıllarca teknede yaşadıktan sonra hem karaya hem çalışma hayatına uyumda zorluk yaşamadınız mı?
- Tabii hayatımız birden çok değişti ama burada bize Üstün Dökmen ile Süleyman Hecebil'in büyük yardımı oldu. Sanırım kolay uyum sağladık. O kadar rahat bir yaşamdan sonra iş hayatına giriyorsunuz, bu kadar yıl gidiyorsa önemli ama her yıl gelişerek gitmesi daha da önemli. Bu sene 100'ün üzerinde öğrencimiz vardı. Biz ilk yaz 3 öğrenci ile başladık, yaz sonunda ancak 6 idi, kışın 35 oldu. Sonra 60, 75, bu sene 100'ü geçtik. 5. yılın sonunda, bu Ağustosta Bostanlı'da ikinci okulu açıyoruz. Bu, iyi bir iş yaptığımızı gösteriyor. Rahatımızı bozmuşuz, ama değmiş.
Başka okullardan farkınız ne?
- En büyük farkımız, merkezden yönetilmesi. Eğitim sisteminin Ayşe, Fatma'ya göre değişmemesi farklı. Tek merkezden olduğu için kurucular değişebilir, öğretmenler değişebilir, ama eğitim sistemi değişmez. Kullanılan materyaller farklı diğer okullardan. Tam zamanlı psikolog var. Programlar İstanbul'da, akademide yapılıyor, okullara haftalık dağıtılıyor. Küçük Şeyler Anaokullarındaki öğretmenler, kendileri program yapmıyorlar. Tek merkezden yönetilen tek anaokulu Türkiye'de. Tek merkezden yönetilip, tek merkezden denetleniyor. Türkiye'nin her yerindeki Küçük Şeyler'de çocuklar aynı yemeği yer, oyuncaklar aynıdır ve aynı zamanda değiştirilir, okudukları kitaplara kadar aynıdır. Şimdi biz bu okulda çocuklara hangi eğitimi veriyorsak, Bostanlı'da açacağımız okulda da Türkiye'deki 42 okulla aynı eğitimi vereceğiz.
Anaokuluna başlama yaşı kaç olmalı?
- Ben başlangıç yaşının 3 olması gerektiğini düşünüyorum ama 2 yaşındaki çocuğun annesi evde değilse, çocuğa bakamayacaksa, bence çocuk 2 yaşında okula başlamalı. Ama evde annesi bakacaksa koynumda büyüteceğim dediyse 3 yaşına kadar annesi ile birlikte olmalı. 2 yaşındaki çocuğa konuşmasını öğretiyoruz. Cümle yapısını bilmeden geliyorlar. İlk hedef, ana dilimizi öğretmek. Bununla birlikte İngilizce öğretmenin ne faydası oluyor? Beyin gelişimi açısından çift dilin varlığını öğreniyor. Beyinler o kadar taze ki isterseniz 5 dil verin, hepsini alabilecek düzeyde. İngilizce ile Türkçeyi bir arada öğrenmesinin faydası ne? Çok çabuk dil gelişimi oluşuyor. Türkçeyi bile daha çabuk öğreniyor. Bir senenin sonunda çocuk öz güven kazanıyor. 2 yaşında annesi ya da anneannesiyle büyüyen çocuklar, annesinin paçasında gezen çocuk olur. Bizde çocuk özgüven sahibi oluyor. Tek başına yiyor, tuvalete gidiyor, tek başına uyuyor her şeyden önce.
ÜÇ BÜYÜK ŞEHİRDE YAŞADIK
Derya
Öztürk'ün Ankaralı babası da deniz aşığıydı. Denizden uzakta olsa da oğluna o sevgiyi aşıladı. Çocuklarının küçücük olduğu yıllarda, o güzel kadın ile pek çok kişiye imkansız gibi görünen bir hayatı paylaştı 3 yıla yakın. Teknede geçen yılların ardından anaokulunu açmaya karar verdiklerinde, yine denize çok yakın çiftliklerine yerleştiler. Bugünlerde, yeni açacakları şubenin heyecanı ile 'Küçük Şeyler'de birlikte yol alıyorlar. Derya Öztürk ile de denizi, tekneleri konuştuk.
Nerelisiniz?
- Ankara'da doğdum, İstanbul'da büyüdüm, 35 sene İstanbul'da yaşadım. Şimdi de İzmir'e geldik. Yani 3 büyükte de yaşadık. Yıllardır, "Bir gün Foça'da yaşayacağım" diyordum. Demek ki Derya'yı bekliyormuşum.
İstanbul kalabalığı, tekne, çiftlik hayatı...Hangisi daha iyi?
- İstanbul'a iş için gidip dönünce, çiftliğin toprağını öpüyorum. Çiftlik hayatı çok iyi ama biz deniz aşığıyız. Fırsat buldukça tekneye gidiyorum. Deniz olmadan yaşayamayız biz.
Siz de eğitimci misiniz?
- Makine mühendisiyim. İnşaat demiri imal ediyordum. Haddehanem vardı. Her şeyi bırakıp İzmir'e geldim. Eğitimle ilgim yok ama Üstün Dökmen'in yaptıklarını çok iyi biliyorum. Yoksa bu işin içinde olmazdım.