O görüntüsü gözümün önünden hiç gitmiyor. Yüzünün şekilden şekile giren halinden anlaşılıyordu, içinde olduğu mahcubiyet ve üzüntü. Orada olmasının tek nedeni vardı,
yokluk... Aslında sevindirildiği zannediliyordu. Eline tutuşturulan yardım çantalarıyla, biraz da zorlanarak fotoğrafı çektirilince yüzü düşmüş, belli ki içinde kopan fırtınaya kapılıp sorup duruyordu: Neden ben, neden bu hal?.. Fakirliği o seçmedi, orada olmayı o istemedi. Sahip olamadığı şeylere duyduğu özlemle, hayatın ona biçtiği rolü oynuyordu sadece...
'Yardım yapacağız' diye gelenleri görünce sevinmişti muhtemelen ilk önce.
KEDERLİ DÜŞÜNCELER
Ama gazetelerde haberi çıksın diye fotoğrafları çektirilince!.. Patlayan flaşlarla birlikte, onu ve ailesini çaresiz bırakan yoksulluk da yüzüne çarpmıştı. Hayırseverliğe reklam bulaştırılınca rencide edilmiş, mahcubiyetin okunduğu
gözleri dolmuştu. Yüzünün bir yanına hafif bir tebessüm, diğer yanına ise derin ve kederli bir düşünce aksetmişti. Dokunsalar ağlayacaktı. Sözde ona yapılan iyilikti! Fakat o hiç de iyi değildi!.. Bundan birkaç yıl önce bir yardım kuruluşunun basına gönderdiği fotoğraftaki küçük kız, karşımda öyle suskunca dururken, işte bana bunları anlattı. Bu neyin yardımı, bu nasıl bir iyilikti böyle? Şimdi sıra, bunu sizinle niçin paylaştığıma geldi...
Kutsal ay Ramazan'ı idrak ediyoruz... Ramazan demek, yardımlaşma ve dayanışma demek. Tokun, açın halinden anladığı, fakir fukaranın daha çok hatırlandığı anlam yüklü günlerdeyiz. Biliyorum ki duyarlılık sahibi birçok kişi, zor durumdakilere Ramazan'da daha çok yardım eli uzatacak. Bereket ve gönül sofraları kurulacak, oruçlar hep birlikte açılıp insani duygular yürekleri daha bir saracak... Ama ne olur yardıma reklam karıştırılmasın; alan elle, veren el birbirini görmesin, bilmesin. Yoksa, benim hafızama kazınan o küçük kız çocuğunun yaşadığı gibi, sevindirelim derken kalpler kırılır. Yardımınız bol, iyiliğiniz daim ve reklamsız olsun. Hayırlı Ramazanlar...