İnsanlıkla yaşıt Türk milleti pek çok zaferler kazanmıştır. Ancak
kazanılan onca zaferden bugün elde ne kaldığı düşünülürse, Malazgirt Zaferi'nin değeri iyi anlaşılır. Malazgirt'te tümüyle şehit olmayı göze almış ve ant içmiş bir orduya, Tanrı armağan olarak şanlı bir zafer ve ebedi bir ülke vermiş, kısa bir süre içerisinde İran sınırından, Marmara kıyıları ve İstanbul önlerine getirmiştir. Savaşın ardından imzalanan
antlaşmayla, savaş meydanında kazanılan büyük zafer,
masa başında kaybedilmiş gibiydi... Antlaşmanın maddeleri: İmparator, kurtuluş akçesi olarak 1,5 milyon altın verecek. Bizans İmparatorluğu her yıl B.Selçuklu İmparatorluğuna 360 bin altın ödeyecek. Bizans'ın elinde bulunan bütün Müslüman esirler serbest bırakılacak. Bizanslılar gerektiğinde Selçuklulara askerî yardımda bulunacak. İmparator kızını Alparslan'ın oğluna verecek. Antakya, Urfa, Menbiç, Malazgirt kaleleri Selçuklulara bırakılacak. Kaderin tecellisiyle Bizans'ta İmp. Romen Diyojen tahttan indirilip, antlaşma tanınmayınca; B.Selçuklu Sultanı Alparslan, Anadolu'nun Fethini buyurmuştur. Eğer antlaşma yürürlüğe girseydi, Anadolu fethedilmez, büyük zafer semeresiz kalırdı. Sultan Alparslan, ünlü komutanları
Afşin, Artuk, Tutak, Gümüş Tekin, Saltuk, Mengücek, Danişmend Beylere; Adalar Denizine ve Marmara'ya kadar
Anadolu'nun fethedilmesini emretti.
TÜRKİ KRALLIĞI
Anadolu'nun 1071'deki Fethi ilk değildi! Anadolu, Malazgirt Zaferi'nden önce de Türkler tarafından fethedilmişti. Bu konuda en eski belgeleri ortaya çıkaran Eskiçağ Tarihi uzmanı
Prof. Dr. Ekrem Memiş, ilk kez Türklerden söz eden, MÖ.2500 yılına ait bir
Akad metninden söz eder. Akadlar bu metinde Anadolu'nun siyasi, ekonomik, etnik, sosyal yapısıyla ilgili bilgi veriyor. Metnin 15. satırında
Türki Krallığı adı geçiyor.
Hurriler'in Türklerle akraba olduğunu ifade eden Ekrem Memiş, yaşadıkları yerin bugünkü
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan Kuzey Irak'a kadar uzandığını belirtir. Bölge insanlarının yüzlerine, ellerine yaptığı
dakkâ denilen dövmelerdeki
damgalar, Kars'tan Hakkâri'ye uzanan alandaki
buluntular on bin yıl öncesine dayalı olup
, Asya'daki
Türk yazıtlarında aynen geçer. Türklerin Anadolu ile 395'te
Batı Hun Türkleriyle başlayan siyasî ve askerî ilişkileri;
Abbasiler Döneminde 8.asırda Bizans'a karşı oluşturulan,
Avasım/Sugur denilen Erzurum'dan Urfa'ya kadar uzanan hilâl şeklindeki sınıra aileleriyle birlikte konuşlandırılmalarıyla da sürmüştü. Gazneli ve Karahanlıların baskıları nedeniyle,
Çağrı Bey'in 1015-1021 yılları arasında yaptığı Anadolu Seferi,
Oğuzların Devlet kurma çabaları nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. 1040 Dandanakan Savaşı'ndan sonra
Selçuklu Devleti kurulunca hızla Anadolu'ya doğru genişleme başladıysa da, Orta Doğu'daki SünniŞiî/ Batınî
kaosu nedeniyle Anadolu bir süreliğine unutulmuştu. Alp Arslan başa geçince ünlü komutanları Anadolu'ya girip, Bizans ordusuyla körebe oynamaya başlamıştı. Bizans, ücretli askerlerden oluşturduğu 200 bin kişilik bir orduyla Türkleri Ön Asya'dan atmak için harekete geçmiş,
26 Ağustos 1071'de 55 bin kişilik Selçuklu Ordusu ile Malazgirt ovasında karşılaşıp, ağır yenilgiye uğrayarak imparatoru esir düşmüştü.
DÖNÜM NOKTASI
Malazgirt Zaferi'nin Anadolu Fethi'nden başka önemli sonuçlarından biri de
, İslâm ve Hıristiyan Dünyası'nın kaderini değiştirmiş olmasıdır. Gerçekten İran'a ve Bizans'a karşı ilk zaferler kazanılmamış olsaydı, nasıl İslâmiyet Arabistan çöllerinde tutsak olur ve insanlığın Eski Çağ Avrupa uygarlıklarını birbirine ulaştıran ve üçüncü büyük eseri olan
İslâm Uygarlığı'nın ortaya çıkması olanaksız idiyse;
Selçuklular ortaya çıkmamış ve Malazgirt kazanılmamış olsaydı, İslâm milletleri ve uygarlığı da öylece, daha XI.yüzyılda sahneden çekilirdi. Sonuçta bu uygarlığa XVII. yüzyıla dek üstünlük ve yaşama olanağı veren Anadolu'nun Türkleşmesi ile üç kıta üzerinde dünya düzenine etken olan ve
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulmasına olanak veren olayların ortaya çıkışı düşünülecek olursa, Malazgirt Zaferi'nin evrenselliği ve Tarihte oluşturduğu dönüm noktası anlaşılır. Malazgirt Alparslan'ın adını ölümsüzleştirmiş, İslâm Fatihleri derecesine yükselterek, zamanımıza kadar bu büyük komutan saygıyla anılmıştır.
Coğrafyayı kutlu
vatan yapan
şehitlerin ruhu şad olsun...