Filmlere konu olacak başarı hikayesi, henüz 5 yaşındayken bir minibüsün cızırtılı radyosundan duyduğu ney sesiyle yazılmaya başladı. Yıllar sonra üniversite öğrencisi olarak gittiği İstanbul'da, çocuk beynine yerleşen o tüyler ürpertici sesi tekrar duyduğunda ney kalbini esir almıştı.
İlk kez vitrinde gördüğü enstrümanı alacak parası çıkışmayınca, kendisine su borusundan bir ney yaptı.
İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda okurken birkaç haftalığına resim sergisi için davetli gittiği Kanada'da burs aldı. Kuzey Amerika'nın en önemli güzel sanatlar akademisi olan Concordia'da, 7 yıl boyunca, resim, baskı, multimedya alanlarında 3 ayrı master yaptı. Aynı üniversitede 3 yıl süren öğretim üyeliğine, müzik çalışmalarının yoğunlaşması nedeniyle son verdi.
Mercan Dede ismi de Sufi inancına yürekten bağlı gencin alçak gönüllülüğünden doğdu.
İlk albümü Sufi'yi , "Journey's of a Dervish" izledi. Ardından gelen Su ve Nefes albümleriyle BBC'nin dünya müziği listelerinde birinci sıraya yükselen ilk Türk oldu. Sadece son 10 yılda dünyanın etrafında 70 kez dolaşmış kadar yolculuk yaptı. Ünlü müzisyen Arkın Ilıcalı, sanatseverleri 6 yıldır tanıştırdığı ressam yönü ile Ekol Sanat Galerisi'nde İzmirlilerin karşısına çıktı. Su borusu ile başlayan yolculuğunda geldiği noktaya bakınca kendisini inanılmaz şanslı gören Arkın Ilıcalı, hayata teşekkür için ürettiklerinin bir kısmını iki ay boyunca İzmirli sanatseverlerle buluşturacak.
Gönülden isteyince imkansız diye bir şey olmadığının canlı örneklerinden, "Bu insanlardan biraz daha olsa dünyada ne savaş olur ne yokluk" dedirtecek güzel kalpli insan Arkın Ilıcalı ile Ekol Sanat Galerisi'nde masal gibi hayatını ve gelecek planlarını konuştuk.
Müzikten mi etkilenip kişiliğiniz böyle oldu yoksa kişiliğiniz nedeniyle mi sufi müziğini seçtiniz?
Emin değilim.
Ney önemli bir kırılma noktasıydı benim hayatımda. Henüz 5 yaşındayken dolmuşta duydum ney sesini. Çok etkilendim. Yıllar sonra 18 yaşında üniversiteye geldim. İstanbul'a, Basın Yayın'a. Yine o sesi duydum. Camın arkasından geldi ses.
Orası konservatuvarmış.
İmkanları olmayan bir aileden geliyorum.
Vezneciler'de ilk defa hayatımda bir ney gördüm bir vitrinde.
Kapıdaki sert bir adamdı, param pulum yoktu, içeriye giremedim. Kaldırımdan aldığım gazetenin kenarından şerit kopardım, ney boyunda kestim, kalemle göz kararı deliklerinin yerini işaretledim. Bir hırdavatçıya girdim, "Amca bana bu kağıt boyunda bir su borusu keser misin" dedim. "Neye takacaksın onu" dedi, "Ney yapacağım" deyince bana ilk gülen o oldu. Eve gittim, deliklerini açtım, yaptım.
O borudan nasıl bir ses çıkar?
Notaları yanlış falan ama kalbi çok doğru. Bir şeyi gerçekten gönülden istediğinizde para, pul önemli değil. Onlar aşılması gereken vesileler, aslında onlar da bir sınav. Bir gün ses çıkmadı, iki gecenin sonunda çok incecik bir ses çıktı. O sesi duyduğumdaki heyecanımı bugün gibi hatırlıyorum.
-O neyi saklıyor musunuz?
Saklıyorum.
Ömer Hoca da dahil olmak üzere çok değerli hocalarım ney hediye ettiler, çok iyi ustaların yaptığı çok güzel neylerim oldu, ama o ilk ney benim için çok önemliydi.
20. YIL KONSERİ MÜJDESİ
Müzik, resim, ardından ne geliyor?
"Yaradan'ı güldürmek istersen plan yap" derler ama plan da yapmak gerekir. Müzik ve görsel sanatlar son 5 yılda buluştu benim açımdan.
Yeni müzikleri bir albüm olarak değil de bir parça film olarak koymayı düşünüyorum ve o filmlerin bir kısmının sosyolojik içeriği var. İnterneti olumlu kullandırıp, insanlara bir platform açmak, onların yaptığı filmlerden bir film yaratmak gibi birkaç proje var ki bana büyük heyecan veriyor. Borusan Kültür Sanat'ta geleneksel hale gelen Aralık ayında 3 serilik konserimiz olacak. Ayrıca Sufi Dreams İlk Albümden Dünyaya Mercan Dede" serüveni diye her albümden kısa bir hikaye bulunan 9 albümden 9 parçanın yer aldığı bir 20. yıl konserimiz olacak.
Şu anki sorumluluğumuz üzerimize düşeni yapabilmek ve esas ev ödevi, insan olmak. İnanılmaz şanslı bir insanım. Benim hikayem bir masal gibi. Plastik su borusuyla başlayıp buralara gelmek. Onun karşılığını vermek çok zor da minicik de olsa teşekkür ederim diyebilmek için bir manası olan eserler üretmek lazım. Müzik olur, resim olur, film olur. Hayata birazcık teşekkür edecek eserler üretme dönemindeyiz bu aralar. Onların çalışmaları var.
HİÇBİR İNSAN ASLA GEREKSİZ DEĞİLDİR
Kanada yaşamınız nasıl başladı?
Basın Yayın'da fotoğraf falan çekiyordum, Kanada'dan sergi için davet aldım. Bir haftalık bir şeydi uzadı, oradan bir burs aldım, ama hiç param yok. Elimde bir o ney var, bir Mesnevi var.
Güzel Sanatlar Bölümü bana burs verdi, ama sadece eğitim bursu maddi olarak zordayım hala. Baskı bölümüne başladım. Bitirme tezi olarak sergi yapıyorsunuz. O kağıtlar çok pahalıydı. Sene sonunda okul bittiğinde öğrencilere iki gün verirler dolaplarını boşaltmaları için.
Kalanlar çöpe atılır. Ben bölüme, "Bütün dolapları ben temizleyeceğim dolaplarda kalanları alabilir miyim" dedim. İlk kapanış sergimi o kağıtlardan yaptım. Hiçbir kağıt, plastik parçasının, hiçbir insanın gereksiz olduğuna inanmıyorum.
Fırsatlar verildiği zaman bizim çok gözden çıkardığımız sokaktaki tinerci çocuk bile olağanüstü güzel bir insana dönüşebilir.
NEY YOLCULUĞU ÖMER HOCA İLE BAŞLADI
Ney üflemeyi kimden öğrendiniz?
Kubbealtı Cemiyeti vardı Beyazıt'ta. Her perşembe gecesi ücretsiz ney dersleri vardı.
İlk hafta gittim, içeride bir odadan nasıl güzel ney sesleri geliyor.
Elimde gazeteye sarılmış su borusundan ney var. Utandım, o gece kapıda dinledim. üçüncü hafta yine kapıda dinliyorum, inanılmaz yağmur yağdı. Nasıl ıslandım. Kapıdan girdim. Ciddi görünen bir neyzen bey, herkes güzel ney üflüyor.
Bir ara bana, "Buyurun ney üfleyin" dedi. Üfledim, ama 3 nota çıkıyor çıkmıyor gibi. Utanıyorum da herkesin gerçek neyi var, benimki plastik.
O bey yine aynı ciddiyetle "O neyi siz mi yaptınız "dedi. "Evet, ben yaptım" dedim. "Siz işin zor kısmını halletmişsiniz. Ne mutlu" falan öyle ciddi ama samimi, içten şeyler söyledi ki ben inandım. O bey, Türkiye'nin en önemli neyzenlerinden biridir Ömer Erdoğdu hoca. Orada ney yolculuğu başladı.
Mesnevi'nin ilk dizesi neyle başlıyor.
"Dinle neyden şikayeti." O yüzden elime bir Mesnevi aldım.
MERCAN DEDE İSMİNİN HİKAYESİ
Mevlana'dan çok etkilenmişsiniz...
Mevlana'dan etkilenmemek
mümkün mü? Mevlana düşünen
değil, seven biri. 13. Yüzyılda
böyle bir şeyi düşünmek, böyle
bir açıklık, insanlığa saygı.
Mevlana'da hep bir birleştirme
var. Nerede olursan
ol yine gel diyor. Hepimiz
aynı yolun yolcusuyuz.
Bunu bir uygulayabilsek
bütün konular çözülür.
Arkın Ilıcalı nasıl Mercan Dede oldu?
Kanada'daki ilk
dönemimde biraz ney
üflemeye, biraz DJ'lik
yapmaya çalışıyorum.
DJ'liğin de ayrı hikayesi
var. Çalışma iznim yok,
bir gece kulübünde temizlik
yapıyorum. Dil de bilmiyorum.
DJ bana el işaretleriyle
işini öğretti. Bir akşam gelemedi,
sen yap dediler.
Filmlerdeki gibi...
Aynen filmlerdeki gibi. Ben o
gece çaldım. Amerika'daki bir plak
şirketinin Türk sahibi Ateş Temeltaş
üniversitenin bilgisayar sisteminden
bana ulaştı albüm için.
"Seve seve yaparım ama ben müzisyen
değilim, neyi kırık dökük üflüyorum,
ona ismimi koyamam.
Hocalarımdan utanırım" dedim.
"İsimsiz albüm olmaz" dedi. Tam
o sırada İhsan Oktay Anar'ın Puslu
Kıtalar Atlası kitabını okuyordum.
Kitapta adı bir kere geçen bir yan
karakter var. Havai Mercan Dede.
"Ben yaşlanırsam kesin böyle bir
şey olurum" dedim. Havai Mercan
Dede koyalım dedim. Havai kısmı
uzun geldi, Mercan Dede yaptılar.
İlk albümümün ismi Sufi idi.
500 tane basıldı. Bir arkadaşım
Akbank Caz Festivali'ne gönderiyor.
Türkiye'de kimse beni bilmezken
festivale davet ettiler. Mercan
Dede ismi ve ney Kanada'da yaşayan,
hafif asabi, şişman, 60 yaşlarında
bir adam beklentisi oluşturdu. İlk
sahneye çıktığımda resmen uğultu
oldu "Bu mu Mercan Dede." Büyük
hayal kırıklığı. O tezattan dolayı
Mercan Dede ismi bana bu şekilde
yapıştı. Kendimi sanatçı görmediğim
için, hala da öyle ne müzikte
ne resimde, kendi ismimle yapmak
istemememden kaynaklanan bir
nedenle ortaya çıktı Mercan Dede.
Berrin BİRER