Wilson İlkeleri'nin önemli maddeleri pek çok tarih kitabında yer alsa bile bu konu başlı başına geniş bir akademik çalışma konusudur. Bu nedenle Wilson İlkeleri'nin önemi ve özellikleri hakkında her geçen gün farklı yorumlar ile karşılaşılabilir. Peki Wilson İlkeleri nedir? Özellikle Türkiye'nin I. Dünya Savaşı sonrasında kaderini etkilemiş olan Wilson İlkeleri'nin önemi ve özelliklerini incelerken yakın tarih hakkında fikir edinmek de mümkün.
Wilson İlkeleri veya bir diğer adıyla Wilson Prensipleri, 14 maddeden oluşan kritik bir metindir. 1918 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı Woodrow Wilson'ın bir kongrede bahsettiği maddelerden oluşur. Wilson ilkeleri adından da anlaşılabileceği gibi ismini Woodrow Wilson'dan almıştır.
Wilson İlkeleri, Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra ülkelerin kuracağı yeni dünya sisteminde olması gereken bazı kritik gelişmelere değinir. Bilhassa savaştan sonraki dönemlerde yaşanması ihtimali olan bir dünya savaşının önüne geçilmesi amaçlanmıştır fakat ne yazık ki 20. Yüzyılın ikinci yarısında ilkinden daha ağır kayıplara sebebiyet verecek olan İkinci Dünya Savaşı yaşanmıştır ve Wilson Prensipleri bu aşamada amacına ulaşamamıştır.
Wilson İlkeleri'nin maddelerini pek çok devlet hoş karşılamasa ve uyum sağlamak istemese bile o dönem savaştan çıkmış yorgun Avrupa ülkeleri Amerika ile olan ilişkilerini tehlikeye atmak istememiş ve genel anlamda Wilson Prensipleri ile uyumlu bir politika gütmeye çalışmışlardır.
Wilson İlkeleri'nin tam 14 maddesi vardır ve bu maddelerin her biri kendi içinde önemli detaylar içerir. Fakat Wilson İlkeleri'nin önemli maddelerini sıralayacak olursak 14 maddenin tamamını bu listeye dahil etmek zorunluluğu yoktur. Wilson İlkeleri'nin her maddesi önemli olsa bile etki ve kapsayıcılık bakımından bazı maddeler ön plana çıkar. Bunlar aşağıdaki gibidir.
Yukarıda genel hatlarıyla anlatılan maddeler Avrupa ülkelerinin tam anlamıyla ikna olduğu maddeler olmasa bile savaşın ortasında büyük bir güç olan ABD'yi saflarına çekmek için bu maddeleri yumuşak bir tavır ile karşılamış ve aykırı hareketlerde bulunmamışlardır.
Wilson İlkeleri bütün kazanan ve kaybeden devletleri ilgilendirse bile Wilson İlkeleri'nin önemi ve özellikleri savaş sonrası Türkiye'yi de büyük oranda ilgilendiriyordu.
Wilson İlkelerine göre Osmanlı Devleti'nin topraklarında Türk nüfusunun çoğunluk olduğu yerlerde Türklere kesin haklar tanınacaktı. Bu, Türkiye açısından olumlu bir konuydu. Fakat bununla birlikte Türklerin yönetimi altında bulunan ve diğer milletlerin çoğunluk olduğu yerlerde de bu milletlerin kendi kendisini yönetme hakkı olacaktı ki bu bağımsızlık ve toprak bütünlüğü açısından bir tehlike unsuruydu.
Boğazların güvenliği sağlanabildiği ölçüde Türkiye'nin tüm boğazları bütün milletlerin ticari amaçlı kullanımına açık halde olacaktı.
Anadolu sınırları içerisinde bir Ermeni Devleti kurulma tartışması temelini Wilson Prensiplerinden almaktaydı. Genel anlamda özetlemek gerekirse Osmanlı'dan kalan topraklar milliyetler arasında paylaştırılmak isteniyordu ve bazı azınlık gruplar bu amaçtan güç alarak Osmanlı topraklarında bağımsız devlet kurma çabaları içerisine girmişlerdir.
Özellikle Wilson Prensipleri ile ortaya çıkmış olan bağımsızlık tehlikesi Türkiye toprakları içerisinde bir direnişin örgütlenmesine neden oldu. Bundan sonra Anadolu'da yerel kongreler dönemi başlayacak ve ardından Kurtuluş Savaşı başlayacaktır...