- Etrafınızdaki insanların, ailelerin, 'Evlenmeye karar verdik,' dediğinizde tepkileri ne oldu?
- D.C: Herkes çok mutlu oldu, aileler için herhangi bir sorun teşkil etmedi.
- Birbirinizde değiştirmek istediğiniz şeyler var mı?
- D.C: Yok!
- S.C: Dilek'te değil de, kendimde değiştirdiğim şeyler var.
- Ailelerinize baktığınızda evlilikte nelerini örnek alıyorsunuz?
- S.C: Kendi evliliğimi oluşturmak için hiçbir örnek almıyorum, kendi çift anlayışımı yaşıyorum. İkimizin de aileleri 30-35 yıldır evli ve mutlu. İlişkimizdeki tazeliği bütün ömrüm boyunca korumaya çalışacağım, eşimle her yerde dans edeceğim.
- D.C: Yıllarca aşklarını koruyup sevgiyle öpüşmelerini ve ekonomik durumlarını düzenli bir organizasyonla nasıl istikrarlı koruduklarını örnek alacağız diye düşünüyorum.
- Hangi durumlarda 'Asla onlar gibi olmayız,' diyorsunuz?
- D.C: Dünyanın bütün yemeklerini tatma yetisine sahip olmak, toplumun sadece kendi milletinden oluştuğunu varsaymamak, felsefi düşünebilme yetisinin olabildiğince gelişmiş olması, devlet, toplum değerlerinin ve görüşlerinin kişinin karakteristik özellikleriyle bir tutulmaması.
- S.C: Asla onlar gibi olmayacağız, çünkü 2010'un çiftiyiz.
Ve 2010'ların bebeklerini dünyaya getireceğiz.
- Aşk sürüyor mu aynı şiddetiyle?
- D.C: Çok daha güçlü. Aşk bizim için bilinmez bir güçle hayatı yapılandırmak...
- S.C: Her gün Dilek'le yaşadığım aşk daha güçlü ve onda keşfedeceğim daha çok güzel şeyler var.
- Fransız ve Türk geleneklerinden hangileri birbiriyle çok çelişiyor?
- D.C: Evlenmek Fransa'da çok da önemli değil, aile olmak için. Evlenmeden bebeğiniz oluyor, mutlu bir yuva kuruyorsunuz. O yüzden bizim evliliğimizi anlamlandırmak başlı başına bir şey hayatta.
- S.C: Mesela benim ağabeyim evli değil kız arkadaşıyla.
Bir çocukları var, kendi evlerini birlikte satın aldılar. İşte küçük bir fark, evlenmeden çocuk sahibi olan çok insan var.