Dev
porsiyonlar sunan restoranları yadırgarım. Herhalde bunda meze kültüründen gelen bir Akdenizli olmamın payı var. Biz sofrada azar azar değişik lezzetlerin yer almasını seven bir coğrafyanın insanlarıyız. Bizim için ideal bir mönü çorbası, zeytinyağlısı, salatası, ana yemeği ve tatlısıyla bir bütünlük oluşturur. Oysa Amerika'dan dünyaya yayılan yeni konseptte tepsi boyutlarında tek bir tabak içinde eti, sebzesi, patates kızartması ve diğer lezzet katıcı ek malzemeler yer alıyor ve siz çok aç olsanız bile önünüze gelenlerin hepsini bitiremiyorsunuz. Gerçi dev porsiyonları müşterilerin meydan okuma olarak algıladıklarını ve bunların göz doyurma işlevi de üstlendiğini inkâr edecek değilim. Aradan geçen yıllar içinde, bizde de özellikle yeni kuşaklar Amerikanvari dev porsiyonları benimsedi. Üstelik fiziksel görünüşlerine özen gösteren manken endamlı gençler bile bu tür restoranları tercih eder oldu. Ama yemeğini bitirenler azınlıkta. Çoğunluk yarısına yakınını yedikten sonra pes ediyor. Tabakta kalanı Amerikalılar gibi 'doggy bag' yani sözüm ona evdeki köpekleri için paket yaptırıp götürmüyorlar, hepsi çöpü boyluyor. Geçen hafta porsiyonları bu tür 'öksüz doyuran' kategorisine giren bir restoranda, Fenerbahçe'de, Divan'ın yerinde açılan Happy Moon's Kalamış'taydım. Burası Fenerbahçe'nin çoktan tarih olan tramvayından bile eski, semtin en güzel yapılarından, Louise'nin 1890'larda inşa edilmiş muhteşem köşkünde hizmet veriyor. Louise, II. Abdülhamit'in terzisi Jean Botter'nin üç kızından biri. Hayırlı baba, üç kızına da Fenerbahçe'de birer köşk yaptırmış, kendisi de Happy Moon's'un hemen yanında, eski Borsa Lokantası'nın bulunduğu köşkte oturmuş. Öteki kızların köşkleri ortada yok ama Louise'in köşkü bugün hâlâ bir mücevher gibi. O zamanlar binaları birbirinin burnuna sokmak gibi bir uygulama olmadığı için köşkün önünde çok geniş bir bahçe bırakılmış. Burada bir bar ve çok sayıda masa yer alıyor. Köşkün ikinci katında ise boydan boya bir balkon var. Biz şans eseri balkonda iki kişilik bir yer bulduk. Bahçe de doluydu. Sofraya oturduğumuzda güneş iyice alçalmıştı. Marinadaki teknelerin ardından batan güneşin kızıllığı yemeğin ortalarına kadar gözümüzü okşadı. Yemek listesi kapsamlı görünüyordu. Nitekim bölüm başlıklarının sayısı bile etkileyiciydi: Başlangıçlar, salatalar, sandviçler, burgerler, dürümler, favori Meksika yemekleri, Quesadilla, Burritos, makarnalar, krepler, tavuk yemekleri, deniz ürünleri, et yemekleri, diyet yemekleri, çocuk mönüsü, tatlılar, kahvaltılar. Böyle bir mönünün ayrıntılarına girmeye yerimiz yetmez. Şu kadarını belirteyim, görüldüğü kadarıyla bu restoranda Meksika usulü atıştırmalıklar ve yemekler ağırlıkta. Listede yer alan salatalar 12, burgerler 13, makarnalar 11, tavuk yemekleri ise 16 çeşit.
ŞİŞTE ÇITIR KARİDES
Mönünün en pahalı yemeği 450 gramlık t-bone steak; fiyatı ise 23.25 TL. Buradan yemeklerin genel fiyat çizgisini çıkartabilirsiniz. Hafta içi sıradan bir gün bahçe ve köşkün tıklım tıklım dolmasında restoranın güttüğü fiyat politikasının da rolü var. Şarap listesi ise Kavaklıdere'nın orta kalite ürünleriyle uygun fiyatlı Fransız ve Yeni Dünya şaraplarından oluşturulmuş. En pahalısı Rhone bölgesinden bir Fransız Şiraz ve Grenache harmanıydı ve şişesi 80 TL'ye açılıyordu. Güneşin batışını birer kokteylle karşıladık. Ardından yemeklerimizi ısmarladık. Arkadaşım şişte çıtır karides ardından Spanish burger ısmarladı. Benim tercihim ise ne anlama geldiğini çıkaramadığım Panzenalla salatası, üstüne de New York steak oldu. Şişte çıtır karides gerçi başlangıç yemekleri arasında yer alıyordu ama sadece onunla bile doyulabilirdi. Jumbo karidesler yufkaya sarılıp kurutulmadan kızartılmıştı ve yanında tatlı kırmızıbiber sosu ile sunuldu. Spanish burger ise dev bir tabakta getirildi. Hamburgerin üzerinde bir dilim dana jambon, kaşar peyniri, turşu, domates, soğan, yanında da bol kızarmış patates ve garnitür sebzeler vardı. Benim Panzenallam karışık salata, cherry domates, yeşil zeytin, taze kekik, fesleğen, tulum peyniri, zeytin ezmesi ve nar ekşisi ile harmanlanmıştı. Kocaman bir kâse içinde servis edildi. Ardından gelen New York steak ise orta boy bir tepsi büyüklüğünde tabak içinde getirildi. 300 gramlık ızgara kontrfilenin yanında kocaman bir kumpir ve ayrı ayrı kâselerde sote edilmiş bol sebze ve soğan bulunuyordu. Ayrıca masaya çok sayıda ketçap, hardal ve diğer sos şişeleri de bırakıldı. Arkadaşım yemeğini bitiremedi. Ben de etimi zorlukla yiyebildim. Garnitürler olduğu gibi geri gitti. İstanbul'un çeşitli yerlerinde şubeleri olan Happy Moon's'un diğer restoranları için bir şey söyleyemem, görmedim. Ama Fenerbahçe'deki şube özellikle yazın yemek yemek ya da sadece bir içki içmek için gidilebilecek iyi bir mekân. Ah, bir de kapıdan çıktığınızda sizi inanılmaz bir trafik karmaşası karşılamasa. Biz yemekteyken cadde üç sıra park yerine dönüşmüştü. Ben aracımın yolunu kesen oto sahibini bulmaya çalışırken motosikletli bir trafik ekibi geçti. "Bu keşmekeşle siz ilgilenmiyor musunuz?" diye sordum, "154'ü arayıp çekici isteyin!" yanıtını aldım. Görünen o ki Fener Caddesi akşamları sahipsiz.
Beğendiklerim:
Bahçe ferah, köşkün balkonu ise harika. Mönü zengin, porsiyonlar büyük, fiyatlar makul, garsonlar da işinin ehli. Burası şimdiden Anadolu yakasının yazlık gözde mekânları arasına girmiş bile.
Beğenmediklerim:
Köşke, hatta balkona mutfaktan yoğun kızartma kokuları geliyor ve insanı rahatsız ediyor. Buraya akşam gelirseniz arabanızı uzakta bir yerlerde bırakmanızda yarar var. Yoksa aracınız uzun süre hapis kalabilir.
Mutfak ****
Servis ****
Ambians ****
Happy Moon's Kalamış
Fener Kalamış Cad. No:73/1, Fenerbahçe-İstanbul
Tel: (0216) 550 05 00