Beni az ya da çok tanıyan herkes, "İkinci çocuğu ne zaman yapacaksın? Kızını yalnız mı bırakacaksın?" diye soruyor. Jinekoloğum bile geçen gün, "Sen korunmaya çalışacağına bence kızına bir kardeş yap artık," demesin mi? Aman doktor, canım doktor sen ne diyorsun? Ben daha yeni yeni nefes almaya, insan içine çıkmaya başlamışım, kendime tekrar niye çektireyim bu eziyeti... Üstelik kızımın bir ablası var, gerçi aralarındaki yaş farkı 16 ama olsun, birbirlerine çok bağlılar. Ama doktorum itiraz etti, "16 yaş mı, o sadece iyi ablalık yapar Ayşekiraz'a ama onun birlikte oynayacağı, gerektiğinde kavga edeceği gerçek bir arkadaşa ihtiyacı var." Doktorumu destekleyen bir görüş de uzman bir pedagogdan geldi birkaç hafta önce. Bu uzman pedagog, aslında bizim yazlık komşumuz Ece Abla. Kendisi 20 küsur yıldır İstanbul'un en eski ve en gözde yuvalarından birinde çalışıyor. Bir konuda fikrini almak için aramıştım, söz Ayşekiraz'ı ne zaman yuvaya vereceğimize geldi... "Seneye iki buçuk yaşında olacak, yarım gün yuvaya göndermeli miyim kararsızım," dedim, cevabı şu oldu: "Kesinlikle gönder. Eskiden bir evde en az iki kardeş olurdu. Bizler kardeşlerimizle oynayarak büyüdük. Üstelik eş dost, akraba birbiriyle daha çok görüşür dolayısıyla küçükler kendine çok rahat oyun arkadaşı bulurdu. Şimdi çocuklar hep tek, kendilerine yalnızca yuva ortamında arkadaş bulabiliyor. Sokağa çıkma, koşup oynama şansları da eskiye göre neredeyse yok gibi. Kendi yaşına yakın bir kardeşi olsa bir derece ama o da yoksa, ona bir oyun arkadaşı şart. Zaten bir süre sonra bunun bir ihtiyaç olduğunu fark edeceksin."
İPTAL, İPTAL, İPTAL
Daha bitmedi... Benim kafamı asıl allak bullak etmeyi başaran, çok sevdiğim ve fikirlerini gerçekten önemsediğim bir büyüğüm oldu. Kendisi tek çocuk ve hayatı boyunca da bunun sıkıntısını çekmiş. Tek çocuk olmanın kişide yarattığı arazları bana öyle bir anlattı ki, sormayın! "Ben her zaman anne babamı suçladım bir kardeşim olmadığı için. Çünkü bu düpedüz bencillik, hem de büyük bencillik. Tek çocuk olmak zordur hayatta, bir çocuk olarak yalnız olmak çok daha zordur. Bana hiç tanımadığım 20 genç getir, 10 dakika sohbet ettikten sonra sana hangisinin tek çocuk olup olmadığını söylerim. Kesinlikle de yanılmam, o psikolojiyi çok iyi bilirim çünkü," dedi. "Peki nasıl olurmuş tek çocuklar?" diye sordum, "Kolay kolay sosyalleşemezler, içine kapanıktırlar. Kendilerine çok güvenli gibi görünseler de aslında hiç değildirler. Sorunludurlar kısacası, bu sorunları ömür boyu da bitmez. Ee, sen ikinci çocuğu ne zaman yapıyorsun? Yapmayacağım deme sakın, valla sana yakıştıramam!" deyince, öylece kaldım. "Ya sahi mi söylüyorsunuz, gerçek mi bunlar, yani ben şimdi bir kez daha doğurmalı mıyım?" diyebildim sadece. Onun yanından ayrılır ayrılmaz da duyduklarımın beni etkilememesi ve beynime yerleşmemesi için "İptal, iptal, iptal" dedim yüksek sesle (bir Quantum fiziği taktiği). Öyle demeyin, insan kendisi için doğrunun ne olduğunu bildiği halde etkileniyor böyle konuşmalardan. Biraz da kararsız bir yapınız varsa, kafanız allak bullak oluyor. Ama korkarım bu 'iptal' taktiği bende pek işe yaramamış olacak, bir haftadır "Acaba mı?" diye düşünüyorum. Oysa neler yazmıştım bu köşeden sizlere, "İkinci çocuk mu, asla!" demiştim, dün gibi hatırlıyorum. Görün bakın işte, annelik nasıl bir delilik halidir... Yine evladım için, o yalnız kalmasın, mutsuz olmasın diye ateşe atlamayı geçiriyorum aklımdan. Hatta bununla da yetinmeyip bu hafta bir 'Doğum öncesi ve sonrası hazırlık listesi' çıkardım. Ben bir daha doğururum, doğurmaöm... Ama hiç olmazsa anne adaylarına bir yararım dokunsun!