Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Turizmimiz Rus ruleti gibi

Geçenlerde İstanbul'un önde gelen iki otelinin müdürleriyle beraberdim. Sohbet sırasında, doğal olarak söz turizmden de açıldı. Konunun uzmanları bu yılın turizm açısından olağanüstü geçeceğini müjdelediler. Üstelik son yıllarda turistler yalnızca güney kıyılarımızı tercih ederken, bu kez İstanbul da turist akınından nasibini alıyormuş. Hatta İstanbul'a yönelik rezervasyonlar 11 Eylül krizinden önceki o parlak düzeyi bile geride bırakmış. Bu denli sevindirici bilgileri verirken hep ihtiyatlı bir üslup içinde olduklarını fark ettim. Nedenini sordum, "Eğer herhangi bir turistik tesiste tek bir turist bile içtiği içkiden zehirlenip hayatını kaybedecek olursa, bu tüm Türk turizmi için bir felaket olur" dediler. Gerçekten de turizmimiz tam bir Rus ruleti gibi. Kimin ne zaman, nereden vurulacağını önceden kestirmek mümkün değil. Ama her an bir yerlerden öldürücü darbenin gelebileceği korkusu hepimizde var. Ben kendi hesabıma dışımızda birilerinin işlerimizin fazla iyi gitmemesi için elinden geleni yaptığını düşünen komplo teorileri üretenlerdenim. Zira bildim bileli, tam her şey yolunda gidiyor derken, olmadık bir yapay kriz turizmimize darbeyi indirir, toparlanması birkaç yıl sürer. Ancak bu kez kendi bindiğimiz dalı kendimiz kesiyor gibiyiz. Elimde alkollü içecekler ithalatçıları derneğinin bir basın bildirisi var. Burada, birtakım iddialar, resmi açıklama olarak kamuoyuna sunulmuş: "Merdiven altı tabir edilen mahallerde ve küçük şarap imalathanelerinde, turistik bölgelerde satılmak üzere açık viski ve votka üretimi yapıldığının duyumlarını daha sıkça almaktayız. Şimdiden uyarmak gerekmektedir ki; sahte üretim ve kaçakçılığı önlemek için özellikle turistik bölgelerdeki tesisler çok ciddi olarak ve acilen denetlenmelidir."

VERGİ ZORA SOKTU
Kuşkusuz bütün turistik tesisleri şaibe altında tutmak doğru değil. Bunların büyük bir bölümü üreticisi, temsilcisi, dağıtıcısı belli firmalardan faturalı ürünler satın alıyor. Ama bir gerçeği de göz ardı etmemek gerek. Turizm sektörümüz kıran kırana bir rekabet içinde, küçük kar marjlarıyla çalışıyor. Dolayısıyla maliyetlerde tolerans payları çok düşük. Birkaç ay içinde Özel Tüketim Vergisi'nin katlanması, otel işletmelerini çok zor duruma düşürdü. Zira tüm güneydeki tatil köyleri ve otellerde müşteriler bir kez tatil için belli bir miktar ödedikten sonra bir daha yiyip içtiği hiçbir şeye para vermiyor. Üstelik yabancılar, hele Kuzey ülkelerinden gelenler, akıl almaz miktarlarda içki tüketiyorlar. Batılı turistler de tatile gittiği ülkelerde bol bol içki içiyor. Ülkemizde tüketilen şarabın yaklaşık yarısının turistler tarafından içildiği hesaplanıyor. Dolayısıyla, bir yıl kadar önce yapılan maliyet hesaplarına göre belirlenen ücretleri ödeyip gelen turistlerin turizm tesislerine yüklediği içki gideri, ÖTV zamlarıyla birlikte katlanıyor, karları alıp götürüyor.

BOYALI ŞARAPLAR
Bu durumda dürüst firmaların bile baştan çıkabileceklerini kabul etmek gerek. Merdiven altı ortamlarda sağlıksız yöntemlerle üretilmiş, insan hayatını tehlikeye sokabilecek her türlü içkinin bu gibi tesislere peşkeş çekildiğine şüphe yok. İçine kırmızı boya katılarak sözüm ona kırmızı şarap haline getirilmiş berbat beyaz şaraplardan, sahte viski, votka ve rakılara kadar her türlü sahtekarlık ürününün büyük rakı krizinden sonra da, hala bir yerlerde yapılıp ambalajlandığına inanıyorum. Sonuçta elde edilen kar çok büyük. Bu içkiler, eğer insan hayatı ile oynayan metil alkol içermiyorsa, olsa olsa berbat tatlarıyla, insanı içtiğine içeceğine pişman eder. Ancak acımasızlığın, açgözlülüğün son aşaması olan zehirli metil alkol ile yapılmışsa, az miktarda bile metil alkol karıştırılsa, sonuç, büyük otellerimizin genel müdürlerini tedirgin eden o büyük felakete dönüşebilir. Sahte içki skandalı patlak vermeden önce de turistik tesislerimizde Türk şarabı adı altında bedelsiz olarak misafirlerimize içirilen, sirkeden biraz hallice şarapları ülkemizin tanıtımı açısından zararlı buluyordum. Şimdi durum çok daha vahim. Osman Ünlü imzasıyla yayınlanan dernek bildirisinde bu açıkça vurgulanıyor. "İçki ithalatı, üretimi, dağıtım ve satışı konularında ülkemizde denetim yetersizliği had safhadadır. Söz konusu denetimin yetki ve sorumlulukları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tütün, Alkol Üst Kurulu, Gümrükler ve Emniyet Teşkilatı'nca paylaşılmaktadır. Derneğimiz, tüm bu mercilerin çaba ve yaklaşımlarını önemli bulmakla birlikte, ortaya çıkan sonuçların bir denetim yetersizliğini beraberinde getirdiği de açıktır", deniyor. Bildiride kamuoyu ve ilgili tüm çevreler duyarlı ve dikkatli hareket etmeye çağrılıyor. Ben de bu dileği paylaşıyor, yetkililerin gerekli denetimler yapıldıktan sonra kamuoyuna güven verici açıklamada bulunmalarını umuyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA