Bir atasözümüz var: "Bekâra karı boşamak kolay gelir," diye. Bu güzel atasözünün anlamındaki derinliği bekârların kavraması zordur. Buna karşılık aynı yastığa baş koyarak yıllarını geçirenleri, ortak alışkanlıkları, anıları, paylaştıkları güzellikler birbirlerine öylesine sıkı sıkıya bağlar ki, önemli tatsızlıklar bile yaşasalar, kolay kolay boşanmaya kalkışamazlar. Sigara yasağı da böyle bir şey. Hayatı boyunca ağzına sigara koymamış biri sigara yasağını son derece yararlı, alınması gereken, hatta gecikmiş bir karar olarak görür. Ama bir sigara tiryakisi, birlikte oldukları uzun yıllar içinde dost bildiği, en kederli anlarında ondan teselli bulduğu, sevinçlerini paylaştığı, kimi zaman zihnini açmak için, kimi zaman içki sofrasının tadına varmak için tüttürdüğü sigaradan kolay vazgeçebilir mi? 19 Temmuz'dan beri kapalı alanlarda tütün ürünlerini kullanma yasağı devrede. Yazın ortasında başlatıldığı için tiryakiler bu yasağın kendilerine getirdiği sorunların bilincine varamamışlardı. Çünkü ortada çok sayıda açık hava mekânı vardı. Onlar buralarda yaz boyu o dost bildikleri sigarayı içmeye devam ettiler. Şimdi havaların soğumaya başlaması, grip vakalarının artmasıyla birlikte dışarıda oturanlar azalıyor. Gerçi açık hava ısıtıcılarının satışında patlama yaşanıyor, mekânlar yazlık bahçe ve teraslarında olabildiğince uzun süre servis vermeye gayret ediyorlar. Tiryakiler de yemek boyunca nikotinden mahrum kalmaktansa, sigarayla birlikteliklerini dayanma güçlerinin sonuna dek açık ortamlarda devam ettirmeye çalışıyorlar. Ancak bütün bu uzatmalar, bu geçici çözüm sonuna geldi. Puro ve sigara tiryakisi dostlarımın yüzünden düşen bin parça. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Kriz döneminde zaten darbe yiyen kaliteli restoran ve otellere gelince, sigara yasağının başladığı günlerde onlara bir darbe de maliyeden gelmiş, KDV yüzde 8'den yüzde 18'e çıkmıştı. Bunu müşteriye yansıtsalar da yansıtmasalar da sorunlarına çözüm olacak gibi görünmüyor.
SABAH İKİTELLİ'DEYKEN...
Bundan 15 yıl kadar önce ilk sigara yasağı uygulanan yerlerden biri SABAH'ın İkitelli'deki binasıydı. Çalışanların kış kıyamette kapı önüne çıkıp titreşerek sigara içmeleri, Basın Ekspres Yolu'ndan geçenlerin dikkatini çekmiş, üst yönetim hiç değilse sigara içenlerin binanın yoldan görülmeyecek tarafında toplaşmaları yolunda bildiri yayımlamıştı. O dönemde binanın önünde sigara içenler kendilerine ait odası olmayanlardı. Bugün ise sigara tiryakisi anlı şanlı köşe yazarları, yayın yönetmenleri, holding genel müdürleri, kapıların önüne çıkıyorlar, eğer bir restorandalarsa sessizce sofradan yok oluyor, açık havada birkaç nefes çektikten sonra tekrar sofradaki yerlerini alıyorlar. Sigara tiryakisi o dost, bellediği sigaradan kanun ya da kararnamelerle bir anda kopamaz. Bunu yaşamının 30 yılını sigarayla geçirmiş biri olarak söyleyebilirim. Çevremdekilerin desteğiyle 20 yılı aşkın süredir tütün ürünlerinden uzağım ama bir uyuşturucu bağımlısının rehabilitasyon sırasında yaşadıklarına benzer sıkıntılarımı, nikotin alışkanlığından kurtuluncaya kadarki sorunlarımı hâlâ unutabilmiş değilim. Hiç sigara içmeyen benim gibiler grup halinde de olsalar, canlarının istedikleri yerde yemek yemeye devam edecek. Ama aralarında sigara içen birkaç kişi çıkarsa, onların bu ihtiyaçlarını en kolay giderebilecekleri mekânlar tercih edilecek. Toplumda tanınmış kişiler restoran kapısı dışına çıkıp paparazzilerin kameraları önünde sigara içmek istemeyecekleri için, evlerde toplanmayı tercih edecek. Daha şimdiden irili ufaklı catering firmaları krize rağmen hızla gelişip serpiliyorlar. Ancak eğer İspanya'daki gibi tiryakileri de düşünüp, daha hoşgörülü çözümler üretilmezse, zaten tam anlamıyla geliştiği söylenemeyecek yeme içme sektörümüz, tarihinin en zorlu kışını geçireceğe benzer. Bu sadece şık ve lüks mekânlar için değil, kebapçı, meyhane ve balık lokantaları için de geçerli.